BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Noel ve yılbaşı ritüelleri

Noel Yortusu Hıristiyanlar için çok önemlidir, bilirsiniz. Hz. İsa’nın doğduğu gündür. Tüm Hıristiyanlar 25 Aralık’ta kutladığı halde, biz Gregoryen Ermeniler 6 Ocak’ta kutlarız. Birtakım ince hesaplamalara göre, kimi, doğru olanın bizimki olduğu söyler, kimine göre de 6 Ocak Hz. İsa’nın vaftiz olduğu gün olduğundan, o gün doğmuş kabul edilir. Bunun da doğru olma ihtimali yüksek, çünkü Rumlar o günü Epifani Yortusu olarak kutlarlar. Hani o haçın suya atıldığı ve dalıp çıkarabilenin kutsandığı kutlama...

Ayrıca, üç kâhin tarafından İsa’nın doğumunun müjdelendiği gün olduğu da söylenir. Sanırım ‘epifani’ sözcüğünün de ‘açıklama’, ‘bildirme’ gibi bir anlamı var. Daha önce hiç düşünmemiştim ama o üç kâhine İsa’nın doğumu o gün bildirilmiş madem, hani doğar doğmaz gökyüzünde bir yıldız belirmiş, onlar da bebek İsa’nın ilk ziyaretçileri olmuş, sonra da herkese duyurmuşlar ya; pekâlâ doğrusu o gün olabilir...

Neyse… Böyle dini bir polemiğe girmeye hiç niyetim yok. Zaten beni asıl ilgilendiren, olayın ritüel yönüdür. Kiliseye gidilir, büyükler ziyaret edilir, dargınlıklar biter, eş dost bir araya gelir, sofralar kurulur, zahmetli yemekler hazırlanır, kutlamalar yapılır. Şimdilerde eski şaşaası hiç kalmayan...

Geçenlerde Rum bir dostum bana “Keşke birlikte kutlasaydık şu Noel’i de azıcık daha şenlikli olabilseydi, kiliseler dolmuyor artık” dedi. Haklı. İstanbul’daki bütün Rumları toplasan iki kiliseyi ya doldurur, ya doldurmaz. Benim çocukluğumda Kurtuluş’ta daha Tatavla’nın izleri tazeyken, Ermeni ve Rum komşular çoğunluktayken, her iki Noel de ayrı ayrı, büyük şenliklerle kutlanırdı. Gece ellerinde mumlarla insanlar akın akın kiliselere giderlerdi.

Bizim Noel’de mahallenin çocukları, konserve tenekesinden yaptıkları kandillerle ev ev dolaşır, avaz avaz “Hisus dznav yev haydnetsav / Avedis, avedis” (İsa doğdu ve bildirildi / Müjde, müjde) gibi sözleri olan şarkıyı, son kelimeye “Çıkar papeliii”yi kafiyelendirip söyleyerek ev ev dolaşır, bahşiş toplarlardı. Genelde, bu kalabalık çocuk grubuna Müslüman komşuların çocukları da katılırdı. Bu kimseyi rahatsız etmezdi. Zaten biz de Müslüman dini bayramlarında, mendillerimizin dört ucunu düğümleyip, onlarla birlikte bahşiş toplamaya çıkardık. Öyle keyifli ve huzur vericiydi ki dinlerin ve ritüellerin karışması... Hepsi geçmişte kaldı.

Yılbaşı kutlamalarının dinle hiçbir ilgisi olmadığı hâlâ bilinmez ülkemizde. O gece çocuklara hediyeler dağıtacağı ümitle beklenen sevimli ihtiyar Nikola’ya ‘Noel Baba’ denmesinden olmalı... Oysa Ermeniler ‘Noel Baba’ değil ‘Gağant (yılbaşı) Baba’ derler. Fransızlar ‘Papa Noel’ de derl ama genelde ‘Santa Claus’ denir. Eh... O ihtiyarın Hıristiyan olması ve aziz sayılması da bir neden olabilir tabii. Yok mu ya, Hıristiyan bir aziz Müslüman çocukları da mı sevindirsin? Haşa...

Bu arada, bir yandan Noel Baba’yı sünnet edip parçalama arzusu duyulurken, yılbaşı gecesi kadınları tacizcilerden korumak için polislerin Noel Baba kılığında dolaşmaları da ne komik, di mi? Eh, yorum yok.

Ağaç süslemenin de dinler öncesinden gelen bir gelenek olduğunu kaç kişi bilir acaba? Çin’de, Mısır’da bile varmış. Uzun ömürlü ve yaprak dökmeyen bir ağaçtan bir dal kesilerek eve getirilir ya da bahçede bulunan bir ağaç seçilir, bereketli bir yıl olması için, genelde ekmek, meyve ve mumlarla süslenirmiş. Hatta eski Türklerde, Noel’le aynı zamana denk gelen, günlerin uzamaya başladığı dönemde, bir ‘yeniden doğuş’ bayramı varmış. Yeryüzünün tam ortasında dev bir akçam olduğuna ve bunun hayatı temsil ettiğine inanılırmış. O yüzden o bayramda akçamlar süslenir, altına hediyeler konur, etrafında dans edilir, şenlikler yapılırmış. Tüm eski kilimlerde çam ağacının ana motif olması nedendir dersiniz?

Akçam, Orta Asya’da bolca yetişirmiş ama Filistin’de hiç yokmuş. Yani İsa’nın doğuşuyla bir ilgisi olamaz. Ben bunları araştırarak öğrendim. Doğrusu, daha çok rivayet var ama Hıristiyanlık’la bir ilgisi olmadığı kesin. Bir de, ülkemizde bu kadar sorun olan ağaç süsleme âdetinin eski Türklerden dünyaya yayıldığı ortaya çıkarsa ne komik olur ama, değil mi?

Bizde yılbaşıyla özdeşleşen bir de aşure geleneği var. Hani şu Muharrem ayının onuncu gününe denk gelen aşure... Menşei aynı, anlamlandırılmaları farklı. Yani özünde “Herkesin maksudu bir, lakin rivayet muhtelif.”

Neyse; umarım kendisinden çok şey beklenen 2014 kimseyi düş kırıklığına uğratmaz.