VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Tartus-Sivastopol hattı

Tartus ve Sivastopol, Rusya’nın iki askeri limanı, bugün savaş içinde. Rusya’nın başka ülkelerde çok fazla askeri üssü yok; eski Sovyetler Birliği dışında, sadece bir tane var, o da Suriye’de, Tartus’ta. Küçük bir askeri liman olan Tartus, Rusya’nın ‘sıcak denizler’deki tek merkezi. Sivastopol ise, Rusya’nın Karadeniz üssü olarak, Tartus’tan çok daha büyük stratejik öneme sahip. Ukrayna’nın, Rusya için Suriye’den çok daha büyük bir stratejik önem taşıdığı, bir sır değil. Rusya, Suriye için üç yıldır usanmadan bütün Batı’ya meydan okuyorsa, Ukrayna için çok daha fazlasını yapacaktır. Tartus’tan Sivastopol’a uzanan Rusya çıkar hattı bugün yanıyorsa, bunun etkilerini en çok bu coğrafyalarda yaşayan insanlar hissedecek.

Ukrayna’daki siyasi çatışma tırmanarak Batı-Rusya çatışması haline gelince, tarih defterleri açıldı, Kırım Yarımadası’nın aslında Rusya’ya ait olduğu dile getirildi. Ukrayna, Rusya coğrafyasının bir uzantısı olarak görülür oldu. Ülke nüfusunun ne kadarının Rusça, ne kadarının Ukraynaca konuştuğu, Vikipedi’de ve Google’da milyonlarca kez arandı. 2004’teki Turuncu Devrim hatırlandı. Daha eskilere gidildi; Kırım Savaşı’nın, Osmanlı’ya yardım eden Fransız ve İngiliz donanmalarının yaptıklarının bir devamı olarak algılandı, Batı’nın bugünkü tavrı. Diğer tarafsa Rusya’nın yeni emperyalizmini vurguladı ve Rusya’nın, Suriye’den Ukrayna’ya diktatörleri nasıl koruduğu bir kez daha ispatlandı. Ukrayna’nın demografisi birden bire dünyanın gündemi haline geldi, haritalar ayrımın ne kadar derin olduğunu ispatlamak için kullanıldı.

Ayrıca, Kırım’daki Müslümanların Suriye’de savaşan cihatçılarla bağlantılarından söz edildi. İran’ın ve Suudilerin bu İslam topluluğu üzerinde ayrı bir çatışma içinde olduğu ve bu çatışmanın büyük Batı-Rusya çatışmanın bir parçası olduğu ortaya çıktı. Anlaşıldı ki, Ukrayna’da İslam bugün küçük bir ayrıntı olarak görünse bile, hesaba katılan bir ayrıntı ve Doğu Avrupa’yı Ortadoğu’ya bağlayan zincirin en önemli halkalardan biri. Sovyetler zamanından beri Ortadoğu’dan binlerce kişi Ukrayna’ya öğrenci olarak gitti; bu insanların bir kısmı, evlilik bağlarıyla, bu ülkeyle ilişkilerini koruyor. Suriye, Mısır, İrak, Lübnan ve başka ülkelerde Ukrayna’yı yakından takip edenlerin sayısı az değil. Bunlara bir de İran ile Ukrayna arasındaki büyük iktisadi ilişkileri katarsak, Ortadoğu - Doğu Avrupa ekseninin ne kadar gerçek olduğunu daha iyi anlarız.

Rusya’nın en önemli çıkarı, elbette, Tartus’taki ve Sivastopol’daki limanlarının korunması ve varlığını sürdürmesi. Gaz, petrol, ve başka ticari çıkarlar da önemli, ancak ticaretin devam etmesi için bu üsler vazgeçilmez bir önem taşıyor. İster istemez, Tartus’tan Sivastopol’a uzanan bir sınır ortaya çıkıyor. Bu, gerçek bir çizgi olarak var olan ya da haritalarda görünen bir sınır değil elbette. Ama gittikçe ortaya çıkan bir gerçeği de reddedemeyiz: Çizginin her iki tarafında yaşayan insanlar, bu görünmez sınırın varlığını her gün hissediyor. Var olmayan bu sınır için ölen ya da ölmeye hazır olan insanlar ve topluluklar var; bu insanlar, sınırın hangi tarafında olduklarını her geçen gün daha da iyi anlıyor ve hayatlarını ve hayallerini buna göre kuruyorlar. Bu sınırla, kimlikler yeniden değerlendiriliyor. Şimdi, bu sınırın var olmadığını söyleyebilir miyiz? Sykes-Pico’da çizgiler çizilmeden önce orada da sınır yoktu, ama sonra oldu. Çıkar çizgisi olunca, sınır da oluyormuş...

İnsanların beklentileri, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Batı’ya doğru uzanmıştı. Ancak 1990-2000 yılları arasında, zayıf Rusya’dan kaçıp Batı’yla yakınlaşmak herkese nasip olmadı. Son kaçanlar, 2002’de NATO ve AB’ye üye oldular. Aynı şeyi Kafkasya ve Doğu Avrupa sakinleri yaşamadı. Güçlenen Rusya’dan uzaklaşmak artık imkânsız. Ermenistanlı bir sanatçı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğini duyunca, Facebook sayfasında şöyle yazdı: “Yine Berlin’in doğusunda kaldık.” Gürcistan’dan Suriye’ye, Ermenistan’dan Ukrayna’ya uzanan gerçek bir hat var. Bu hattın kolayca aşılabilecek olduğuna inananlar, bütün hayatlarını hayal kırıklığı içinde yaşama riskiyle karşı karşıya.