VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

​Eski kardeşler, yeni düşmanlar

Suudi Arabistan’ın önderliğindeki üç Körfez ülkesi, Katar’daki elçilerini geri çağırarak bölgede yeni bir dönemin başladığının işaretini vermiş oldular. Eskiden beri pek barışçıl olmayan Katar-Suudi ilişkileri, Suriye Savaşı’yla birlikte parlak bir dönemden geçiyordu. İki ülke arasındaki ilişkiler, 2011 yılından beri hiç olmadığı düzeyde işbirliğine tanık oldu. Arap Baharı’nın başlamasıyla Suudi Arabistan ve Katar bir tür zorunlu ortaklık içinde bulmuşlardı kendilerini. Ama doğal olarak samimi görünen iki ülke ilişkileri, son birkaç ayda gerilemeye başlamış, son birkaç haftada ise patlama noktasına gelmişti.

Katar tabii ki Suudi Arabistan kadar güçlü bir aktör değil. Katar’ın gücü daha çok uluslararası ilişkilerinden ve en önemlisi, Amerika Birleşik Devletleri’yle olan ilişkilerinden gelir. Bunda gaz ve petrol ihracatının da büyük payı var ama Suudi Arabistan’la ilişkilerde Amerika faktörü daha önemli. Suudi-Amerika ilişkilerinin gerilemesi birçok seviyede hissediliyor; Suudi-Katar ilişkilerine de o gözle bakılabilir. Özellikle İran ve Amerika’nın yakınlaşması söz konusu olduğundan beri, Suudiler olası bir İran-Batı anlaşmasından korkarak, her türlü yönteme başvurup bu yakınlaşmayı önlemek istiyorlar. Amerika’nın en yakın müttefiklerinden biri olan Katar’ı sıkıştırmayı bile göze alıyorlar.

Suudiler ile Katar arasındaki anlaşmazlık Mısır’dan başlamıştı. Müslüman Kardeşler yönetimine hayati destek veren Katar, aslında Suudi Arabistan’ı rahatsız ediyordu. Katar, bunları Amerika’nın uygulamak istediği büyük bir plana göre mi yapıyordu, tahmin etmek zor. Ama tabii ki, Katar’ın Amerika’nın kararı dışında böyle büyük projelere gireceğini düşünmek de bir o kadar zor. Sonuçta Suudi Arabistan Mursi hükümetine karşıydı ama Amerika’nın müttefikleri Katar ve Türkiye’ye destek vermeye devam ediyorlardı. Şimdi ise, Mısır’da Müslüman Kardeşler’in neredeyse tamamen yok oluşundan sonra, Suudi Arabistan’ın Mısır’da değişim istediğini ve o değişimin nispeten gerçekleştiğini söyleyebiliriz.

Sorunlar Mısır’da başladığı gibi, Mısır üzerinden de devam etti. Katar’daki bir camiden İmam Yusef Al Karadavi’nin 7 Mart Cuma günkü sözleri Suudi Arabistan’ı kırılma noktasına gertirmişti. Karadavi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Mısır’daki tavrını eleştirerek, yeni hükümetin Müslüman Kardeşler’e baskılarından bahsetmişti. Bu da, Suudi Arabistan’da tek bir anlama gelir: Katar direnmeye ve Müslüman Kardeşler’e destek olmaya devam ediyor. Müslüman Kardeşler meselesi ise Suudi Arabistan için kırmızı çizgi. Suudi rejiminin en çok korktuğu hareket, Müslüman Kardeşler. Çünkü bu hareket Sünni dünyasının en organize örgütü; Suudi Arabistan’da geniş bir halk tabanı ve Katar ile Türkiye gibi güçlü uluslararası destekçileri var.

Peki, Katar neden Müslüman Kardeşler’i desteklemek ister? Küçük bir ülke olarak, Katar’ın Müslüman Kardeşler gibi büyük bir örgütten göreceği çok fayda var. Amerika için de büyük örgütlerle çalışmak daha avantajlı – hem güvenilir bir yapıya sahip oldukları, hem de muhatap olarak daha uygun oldukları için. Ancak Suudi Arabistan için öyle değil. Suudiler için, güçlenen her örgüt, gelecekte ortaya çıkabilecek bir tehlike barındırır. Suudiler için, her potansiyel, iki şartı yerine getirmelidir: Birincisi, Suudi Arabistan’a iktisadi ve siyasi açıdan bağımlı olmaktan şikâyetçi olmamalı; ikincisi, kendisinden bağımsız bir şekilde hareket edebilecek kadar büyük olmamalı. Geride ya Mısır’ın Sisi hükümeti gibi bir diktatör olacak ki, Suudi ekonomik imkânlarına bağımlı olmak zorunda kalsın, ya da Suriye’deki muhalifler gibi parçalı ve küçük olacak. Ama onlar da bugün var, yarın yoklar. Yani genişleyen örgütlere yine düşman gözüyle bakılacak. Nusra Cephesi örneğinde olduğu gibi...

Mısır, Suriye, Libya, Lübnan, Yemen, Irak ve başka birçok yerde birbiriyle çatışma halinde olan Suudi Arabistan ve Katar, bölgedeki diğer çatışmaları gölgede bıraktı. Artık İran - Suriye yönetimi - Irak yönetimi - Hizbullah eksenine karşı bir değil iki eksen olduğunu ve bu iki eksenin de birbirine karşı olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi Suudi Arabistan ve yakın müttefikleri, Körfez ülkeleri, Mısır (şimdilik), Lübnan’daki ve Irak’taki müttefikler; ikinci ise, Katar - Türkiye - Müslüman Kardeşler… Böylece Şii-Sünni ayrımını artık eskimiş sayabiliriz. Ortadoğu’da gün itibariyle yeni siyasi harita çizilebilir.