OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Kayıtlar, iktidar ve insanlık halleri

Öyle bir durumdayız ki, Başbakan’ın ülkeyi uçuruma sürüklediği tespiti, herkesin söyleyebileceği, sıradan bir tespit haline geldi. Bu gidişatın biricik sorumlusu o değildir, bakarsanız başkalarını da bulursunuz ama her şeyi ve herkesi domine etmeyi seven başbakanımız bu işte de başrolü kimseye kaptırmıyor! Ortaya çıkan kayıtlar Başbakan’ın karakteri, insanlarla ilişki biçimleri konusunda ister istemez açık göstergeler oluyor. Doğrusunu isterseniz, kendine saygısı olanların pek öyle yanında yöresinde bulunmak isteyecekleri bir karakter profili değil gördüğümüz. Başkanlık, başbakanlık gibi konumlardaki insanların kişiliklerinin de, siyasette ihmal edilebilir bir değişken olduğunu kimse iddia etmez sanırım.

Son ses kayıtlarından birinde Başbakan, Mustafa Karaalioğlu’ndan, genel yayın yönetmenliğini yaptığı Star gazetesinde köşe yazıları yazan Hidayet Şefkatli Tuksal’ı gazeteden atmasını, her zamanki nobran, kaba üslubuyla istiyor, daha doğrusu bunu Karaalioğlu’na emrediyor. Nitekim, bir süre sonra yazılar kesiliyor. Öte yandan, Hidayet Hanım gazeteden kendi isteğiyle ayrıldığını, bu kayıtlar ortaya çıktıktan sonra bir kere daha belirtti. Kendisi, fikirlerine değer verdiğim, bende uyandırdığı birincil his saygı olan biridir. Gazetede yazı yazmayı kendi isteğiyle bıraktığını söylüyorsa, aksi bir yorumda veya imada bulunmak ne benim, ne başkasının haddidir. Fakat, beni affederse, bu durumda gazetede yazmayı kendi isteğiyle bırakıp bırakmadığının önemsiz değil ama ikincil bir durum olduğunu düşünüyorum. Asıl sorun, Başbakan’la bir gazetenin genel yayın yönetmeni arasında, bu içerikte ve üslupta, ‘patron-çalışan’ diyaloğu havasında geçen bir konuşmanın olabiliyor olması ve tarafların bu diyalogdaki tavırlarıdır. Nitekim, Hidayet Ş. Tuksal örneğinde Başbakan’ın zorlaması sonuç vermemiş ama Başbakan’ın, gene Star’da yazan Mehmet Altan’ın yazılarına son verdirdiği anlaşılıyor, çünkü başka bir kayıtta da Karaalioğlu’ndan bunu istiyor ve Altan ‘atılıyor’.

İnsan o diyalogları dinlerken Mustafa Karaalioğlu için de üzülmeden edemiyor. Koskoca adam, tahtaya kalkmış ilkokul öğrencisi gibi azarlanıyor, ezim ezim eziliyor! İnsan kendini nasıl bu kadar ezdirir, alçaltır diyeceğim ama hariçten ucuz kahramanlık yapmak istemem. Herkesin şu hayatta, hakkında endişelendiği, korumaya çalıştığı, kaybetmekten korktuğu bir şeyler veya birileri vardır. Onun yerinde ben olsam belki ben de öyle davranırdım. Onun için, mesele şahıslardan ziyade, bu diyaloğu bu şekliyle mümkün kılan iktidar yapısı. Mustafa Karaalioğlu, hangi yazarın gazetede yazacağına, hangisinin yazamayacağına ve yazanların neyi nasıl yazacağına karar vermenin Başbakan’ın vazifesi olmadığını, neden uygun bir dille kendisine söyleyemiyor? Söylese ne olur? Neden çekiniyor? Sorulması gereken sorular bunlardır.

Yeri gelmişken, kayıtlarda beni ilk defa rahatsız eden bir noktadan bahsetmem gerek. Daha evvel, özel hayata dair kayıtların kimseyi ilgilendirmeyeceğini, dolayısıyla Başbakan’la oğlu arasında geçecek baba-oğul ilişkisine dair bir konuşmaya şahit olmak istemediğimi söylemiştim. İçerik olarak bu tür bir kayıt çıkmadı ama kayıtlardan birinde, gene üslup nedeniyle, bu iki insanın arasındaki ilişkinin biçimine dair ister istemez fikir sahibi olduk. Mısır krizinde Suudi Arabistan’la ilişkilerin düzenlenmesinde oğlu Bilal’in bir hata yapması sonucu (bir Başbakan’ın oğlunun niye ve ne sıfatla dış ilişkilerin tam göbeğinde yer aldığını bana sormayın) onu, tam da otoriter bir babanın yapacağı şekilde azarlıyor. Oğluna söylediklerini burada söylemek, rahatsız olduğum şeyi tekrarlamak demek olacağı için, yapmıyorum. Bunu n üzerine oğlun sesi titremeye başlıyor, ağladı ağlayacak. Biz de istemeden bir mahremin içine düşmüş oluyoruz. Ben şahsen bu âna, yani bir babanın oğlunu azarlamasına tanıklık etmiş olmaktan sıkıldım, hatta utandım. Bu, Başbakan’ın bir iş adamını veya gazeteciyi azarlamasıyla aynı şey değil, dinleyende aynı duyguları uyandırmıyor. Velhasıl, kayıtların böyle bir handikapı veya zararı olduğunu kabul etmek gerek. Öte yandan, ortaya çıkardığı skandallar o kadar büyük ki, bu handikaplar nedeniyle kayıtları görmezden gelmek de mümkün değil.