BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Yarışma programları

Bu hafta, fazla derinlere dalmadan, şöyle gazoz gibi bir konu bulayım dedim. Mevsim yaz, hava sıcak, ben de İstanbul dışındayım, gazete, televizyon ilişkim yok, gündem mündem konularından oldukça uzaktayım. Ha ha… yanıldınız. Bodrum falan değil işte. Nevşehir’deyim. Üstelik tatil de değil. Eh dönüşümde anlatırım artık nedenini.

Eveeet… Buyrun size hafif bir konu. Televizyondaki yarışma programlarına çoğumuz bayılıyoruz değil mi? Ben bayılıyorum mesela. Onlar yarıştıkça biz yarışmış gibi oluyoruz. Kazandıklarında da biz kazanmış gibi seviniyoruz. Hele bildiğimiz bir sorunun cevabını bilemeyenlere ne biçim sinirleniyoruz oturduğumuz yerden… Valla ben sinirleniyorum. Hatta söylenip duruyorum “Bunu bile bilmiyorsan ne çıkıyorsun oraya?” Ya da dünyaca malum bir şeyi ilk defa duyuyormuş gibi olanlara “Ayda mı yaşıyorsun?” falan gibi laf atıp duruyorum… Kimi zaman bildiğim bir sorunun cevabını yüksek sesle tekrarlıyor, hatta avaz avaz bağırıyorum. Çoğumuz yapıyoruzdur herhalde benzer şeyleri. Sanki duyacaklar. Hatta yarışmacının yanlış cevaplamak üzere olduğunu görünce “Hayır hayııır… O değil buuu!” diye bağırıyorum ben. Sanki düzeltecek.

Sırf eğlence olsun diye düzenlenmiş; bir topu bir deliğe sokma, bir şeyler yeme, atlayıp zıplama falan filan gerektiren saçma sapan yarışmalar da var. Ki onlardan da kazanıyor insanlar üç beş. Hatta araba kazanıyorlar ki sinir oluyorum, bunca araba kolaylığı mahvetmiyor mu şehri? Boşuna deşilip deşilip, nice ağacı katledip yeni tüneller, köprüler yapılıyor, arkasından trafiği düğümleyecek yeni arabalar sürülüyor piyasaya. Her aileye ikişer üçer… Ay neyse konum bu değil, yarışmalar.

Ve her yarışmada “Para önemli değil, sırf sizinle tanışmak için geldim” ya da “Sırf bu heyecanı yaşamak için geldim” diyenler de oluyor. Siz inanıyor musunuz? Mutlaka, durduk yerde toplu bir para kazanma ihtimalidir asıl amaç, kim istemez? Tamamen şansa güvenip, hiçbir birikimi olmadan katılanlar da var. “Taş attık da kolumuz mu yoruldu?” misali. Nitekim şanslarına pek basit sorular geldiği de oluyor. Günümüzde artık para aslanın ağzından midesinin en derin yerine inmiş bulunuyor, hatta hazmedilerek çıkıp toprağa karışmak üzere. Neden denemesinler? Bir gün ben de deneyeceğim valla. Cesaretimi toplayabilirsem tabii, ya da birileri beni dürterse… Kimse inanmıyor benim aslında çekingen bir insan olduğuma, sahneye falan çıkıyorum ya. Çıktıktan sonra bitiyor ama siz beni bir de öncesinde görün.

Ama hani ‘ölmeden önce yapmak istediklerim’ listesi yapar ya kimi insanlar işte benim o listemin en başında, ‘daha fazla yaşlanmadan mutlaka bir yarışmaya katılmak’ var. Var ama bakalım elden ayaktan düşmeden becerebilecek miyim? Eh ben de oralara çıkan herkesin dediği gibi oturduğum yerden o kadar çok sorunun cevabını biliyorum ki bir denesem hiç fena olmaz. Zira bilgi işi de görecelidir. Herkesin iyi bildiği ya da hiç bilmediği konular vardır. Şansına bildiklerin gelebilir. Ama galiba şans işlerinin yolu bana pek açık değil, bir türlü denk gelmiyor. Aniden paralanırsam pek mi değişirim acaba? O yüzden mi kader istemiyor? Ne zaman niyetlensem  ‘Biz çıracı olduk, ay akşamdan doğdu’ misali bir terslik oluyor.

Bir ara fazla iddialı olmayan, Ali İhsan Varol’un sunduğu Kelime Oyunu yarışmasına katılmaya niyetlendiydim, adamı işten çıkardılar. Gezi olaylarına duyarlılık gösterdi diye. Oysa ne kadar düzgün, ne kadar efendi bir sunucuydu. Onun yerini tutacak kimseyi bulamadıklarından olacak, program hepten kalktı. ‘Kim Milyoner Olmak İster’ yarışması da pek tahrik ediciydi ama Kenan Işık hastalanınca keyfim kaçtı. Ben sallanana kadar daha neler başlar, neler biter kim bilir… Bir ara da genç bir dostumun dürtmesiyle, o dönemde Engin Altan Düzyatan’ın sunduğu Canlı Para yarışmasına başvurduk. Mülakata çağrıldık. Tüm soruları bildik. O Rum, ben Ermeni olunca iki ilginçliği, iki programa bölmeye karar verdiler. Biz de birer kişi daha bulduk ve dörtlü olarak yeniden mülakata çağrıldık. Pek başarılı geçti ve de sanırım kabul edildik. Ama bekleme sürecinde program kalktı, yerine, bilemeyenin bir deliğe düştüğü yarışma kondu. Gördünüz mü? Olmuyor işte. Şimdi o yarışma yine var, hem de pek sevdiğim Mesut Yar sunuyor ama bir kez fos çıkınca artık hevesim kaçtı. Dur bakalım, elbet bir gün hayatımın bir yerinde bir yarışmaya katılmayı becereceğim. Henüz pes etmedim.

Umarım hayatınız boyunca şans hep güler yüzünüze.