OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

İsrail bize işkence seyrettiriyor

Kırk yaşındayım. Akil baliğ olmamdan bile önceki zamanlardan beri İsrail devletinin Filistin halkına zulmünün tanığıyım. Hatta birçokları gibi ömrüm bu zülme tanıklıkla geçti desem yeridir. Televizyonlar renklendi, teknoloji gelişti; artık vahşeti daha net görebiliyoruz, değişen sadece bu. İsrail askerlerinin Filistinli gençlerin kollarını taşlarla vura vura kırdıkları görüntüler ve bunun yarattığı ürperti henüz taptazeyken, şimdi de, plajda öylece yatan, çarpılmış çocuk, ne çocuğu, bebek cesetlerini zihinlerimize kazıdı bu terörist devlet. Yaşattığı diğer acıların yanında tabii ki esamesi okunmaz, kıyas kabul etmez ama bu gözlere gösterdikleri için de şahsen şikâyetçiyim, alacaklıyım İsrail devletinden. Onlarca yıldır bana, bize işkence izlettiriyor ve bunu önleyememenin çaresizliğini yaşatıyor. Öteki dünya, beddua, lanet gibi şeylere inansam...

Burada bir siyasi sorunun taraflarının yaptığı karşılıklı hatalardan bahsetmiyorum. Konuştuğumuz, onun ötesinde bir durum. Maksat analizse, bunca yıldır bütün tarafların yaptığı yanlışlardan, işlediği suçlardan bahsedilebilir. Fakat, yakın ve uzak geçmişte yapılmış olan hiçbir şey ama hiçbir şey, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı zulmü meşrulaştırmaz, kabul edilebilir kılmaz. Burada yapısal ve ahlaki bir sorun var. İsrail, aralarında yüzlerce çocuğun bulunduğu bini aşkın kişiyi öldürmesinin gerekçesi olarak, Gazze’den atılan roketleri gösteriyor. Ortaya çıkan sonuca bakınca, bunu meşru bir neden olarak kabul etmek mümkün değil. İsrail devletinin gücü, operasyonel kabiliyeti yetiyorsa roket atanları yakalasın, adil biçimde yargılasın ve bu kişiler suçlu bulunurlarsa cezalandırsın. Bunu yapmaması veya yapamaması, şu an yapmakta olduğunu haklı çıkaramaz. Oh ne âlâ, bir halkı âdeta bir kafesin içine sıkıştırmısın, canın istedikçe çoluk çocuk demeden vuruyor ha vuruyorsun. Bu, bırak adaleti, ceza, hatta yargısız infaz bile değil, bu toplu işkence! Geleceğe dair bütün umutları yok edilen, kaybedecek bir şeyi bırakılmayan, bomba yıkıntıları arasında oturan insanların bakışlarını görmüyor musunuz? Ne bekleniyor o halktan, ne beklenebilir? Hiçbir şey olmamış gibi çalışacaklar, üretecekler, ‘normal’ bir hayat sürecekler, öyle mi? Hem de ambargoyla bütün ekonomik imkânları neredeyse sıfırlanmış olarak!

İsrail devleti, Hamas’ın çocukları kalkan olarak kullandığını söylüyor. Tartışılır ama hadi diyelim ki doğru. Bu, düpedüz ikrar demektir. Madem çocukların kalkan olarak kullanıldığını biliyorsun, hâlâ niye vuruyorsun? Demek ki umursamıyorsun! Öte yandan, senin halkının roket tedirginliği yaşamasına bile tahammülün yok. Haklısın tabii, kimse o tedirginliği yaşamasın. Zaten etkin bir savunma sistemi kurmuşsun, o da güzel. Roketler fizikselden çok psikolojik etki yapıyor, İsrail halkının morali bozuluyor. Ama halkına o tedirginliği yaşatmamak uğruna başka bir halkın çocuklarını parçalıyorsun. Adaletin, olmazsa olmaz bir bileşeni de ölçüdür. Yapılan eylemin sonuçlarıyla ona verilen karşılık arasında dağlar kadar fark varsa orada adalet olmaz, bir başka zulüm olur. Bu açıdan bakıldığında, İsrail devletinin gerekçeleriyle, Gezi olayları sırasında bizim hükümetin “Taş attılar, seramikleri kırdılar, camiye ayakkabılarıyla girdiler vs.” gerekçeleri aynı kategoriye girer.

Başka bir gerekçe de İsrail’in güvenliğinin ve varlığının tehdit altında olması. Allah aşkına, Gazzeliler mi İsrail’i Ortadoğu’dan söküp atacak? Burada söz konusu olan, psikoljik bir operasyondan başka bir şey değil. İsrail devleti önce kendi halkına, sonra da dünya kamuoyuna böyle bir tehditin varlığını kabul ettirerek, yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışıyor. Bugün İsrail Ortadoğu’nun bir gerçeğidir ve öyle kalacaktır. İsrail’in kuruluşu ve son 50-60 senede yaptıklarının meşruluğu tartışılır ama onun varlığını sonlandırmayı amaçlayan söylem ve eylemler de birçok masumu hedef aldığı/alacağı için haksızdır. Zamanı geri saramazsınız. Ayrıca, “İsrail’i yıkacağız” türü söylemler, İsrailli siyasilerin bahsettiğimiz algı operasyonuna hizmet etmekten başka bir işe yaramaz. Tam tersine, dökülen bunca kandan sonra çok zor olsa bile, tarafların kavraması gereken, kimsenin kimseyi ortadan kaldıramayacağı ve birlikte yaşamanın yolunu bir şekilde bulmaları gerektiğidir.

Son söz, bu meseleden nefret damıtan ırkçı anti-semitist dangalaklara (kusura bakmayın burada kullanabileceğim en hafif tabir buydu). Filistin ve Gazze bir İslam meselesi değildir, bir insanlık meselesidir, dolayısıyla size terk edilemez. Nitekim, nüfusun çoğunluğunu Müslümanların oluşturmadığı ülkelerden gelen tepkiler ve sokak protestoları, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ülkelerdekinden belki de daha fazla. Buna ABD’de İsraili protesto eden onbinlerce Yahudi de dahil. Dolayısıyla, nasıl İsrail devletine “Çek elini Filistin halkının üzerinden” diyorsak, ey ırkçılar, siz de çekin elinizi, dilinizi, Yahudi halkının üzerinden!