Sanatçılara kabuklu yemiş atmayınız

Kadıköy’ün, çok sayıda sanatçının atölyesinin bulunduğu ve ikamet ettiği Yeldeğirmeni bölgesinde yapılması planlanan ücretli kültür ve sanat turu, bölgede yaşayanların tepkisine yol açtı. Bu tür faaliyetlerin kendilerini yerinden edecek ‘soylulaştırma’ sürecini desteklediğini söyleyen sanatçılar ile tur organizatörleri karşı karşıya geldi.

Bir turizm acentesi, İstanbul Tasarım Bienali’ne paralel olarak, birçok sanatçının yaşadığı, Kadıköy’ün Yeldeğirmeni bölgesinde bir kültür-sanat turu düzenliyor. 6 Aralık Cumartesi günü yapılması planlanan ve katılım ücreti 100 TL olan turda, Haydarpaşa Tren Garı’ndan başlayıp, Donkişot İşgal Evi, mahalledeki sokak sanatı örnekleri, tarihi yapılar ve sanatçı atölyelerini de içine alan bir rota çizilecek. Kentsel dönüşüm baskısı ve soylulaştırma tehdidi altındaki bölgede, mahalle sakinleri, gittikçe yükselen kira bedelleri ve yoğun talep nedeniyle yerinden edilme korkusu içindeyken, ticari kaygılar taşıyan turun bu duruma çanak tutacağı düşünülüyor. Yeldeğirmeni’nde yaşayan ve üreten sanatçılar, organizasyona tepi göstererek, ortak bir bildiri yayımladılar. 

Meltem Cansever’in rehberliğinde düzenlenen ‘Bobo Kadıköy’ turu, Yeldeğirmeni’ni, Galata gibi, sanat ve tasarımla ‘kendiliğinden’ dönüşen bir semt olarak ele alıyor ve bohem bir semt iken ‘bobo’ (bohem-burjuva) bir bölgeye dönüşmesine işaret ediyor. Bölgede yaşayan ve çalışan 43 sanatçının 26 Kasım’da yayımladığı bildiride şu ifadeler yer alıyor: “Sanatçılar olarak atölyelerimizin birer vitrin gibi algılanmasına ve içinde yaşadığımız sokakların turizm sektörü aracılığıyla pazarlanmasına şiddetle karşı çıkıyoruz. Bohem ve burjuva gibi terimlerle sanatın yaftalamasını ve sanat üretilen mekânlara, sanat ekonomisine ait bir terminolojiyle yaklaşılmasını problemli buluyoruz.”

Rehber Cansever, tur organizasyonunu, yazarlarından olduğu ‘sanatatak’ kültür-sanat sitesinde de duyurmuştu. Tepkiler üzerine, sanatatak’ın genel yayın yönetmeni Ayşegül Sönmez yazılı bir açıklama yaparak, mimarlık ve tasarım konusunda duyarlı bir tavrı olan Cansever’in arkasında durduğunu ve 100 TL’lik tur ücretinin sembolik olduğunu ifade etti.

‘Bobo Kadıköy’ turuna ve benzer faaliyetlere karşı tepkilerini dile getirerek bu durumun sakıncalarına işaret eden Yeldeğirmeni sakinlerinden sanatçı Horasan, Kerem Ozan Bayraktar ve Burak Ata’ya hassasiyetlerinin nedenini sorduk. Rehber Meltem Cansever de, hakkındaki iddialara cevap verdi.

Kadıköy’ün, çok sayıda sanatçının atölyesinin bulunduğu ve ikamet ettiği Yeldeğirmeni bölgesinde yapılması planlanan ücretli kültür ve sanat turu, bölgede yaşayanların tepkisine yol açtı. Bu tür faaliyetlerin kendilerini yerinden edecek ‘soylulaştırma’ sürecini desteklediğini söyleyen sanatçılar ile tur organizatörleri karşı karşıya geldi.

“Sanatçı atölyeleri vitrin değil”
Burat Ata


Burak Ata

Sekiz senedir Yeldeğirmeni’nde yaşıyor ve üretiyorum. İlk taşındığımda tamamen ölü olan bu çevre, şimdilerde müthiş kıymete bindi. Sanatçıların ve yabancı öğrencilerin bölgeye gelmesiyle emlak piyasasında kısa sürede görülebilecek en hızlı yükseliş yaşandı. Yeni gelenler, terk edilmiş depolara fahiş kiralar ödüyorlar. Bu patlamanın önü alınamayacak gibi görünüyor. Yani aslında sorumluluk hepimizin.

Buradaki projelerde hassas davranılması gerekiyor. Yeldeğirmeni’nde yapılacağı duyurulan tura tepki vermemizin nedeni, beklediğimiz hassasiyeti göremememizdi. Organizasyonun kültürel değil ticari gibi görünmesi, bu konuda mahalle sakinleri yani biz sanatçılarla görüşülmemiş olması tepki yarattı. Çevreyle, burada yapılan işlerle ilgili bilgi sahibi olan sanatçıların görüşleri alınmadan, birtakım mekânlara yüklenen yanlış anlamlar ve sanatçı atölyelerini birer vitrin gibi göstermeye yönelik vurgular da kabul edilebilir değildi.

Artık kendi ivmesini bulmuş olan bu dönüşümün bizi nereye götüreceğini –belki de göndereceğini– izlemekten başka bir şey yapamayız. Sadece, bu dönüşümün kendi yapısına dışarıdan birtakım suni ve yanlış müdahaleler olmazsa, işimizi bir süre daha, yerimizden olma korkusu duymadan sürdürebiliriz.

“Burada tur düzenlemek, hayvanat bahçesinde çocukları gezdirmek gibi”
Horasan

HorasanAğacı biz sallıyoruz, meyvesini onlar yiyor. Bu söz, bu ülkede üretim yapan sanat ve kültür insanlarının kaderini açıklıyor. Ya sürgüne giderler, ya mahpuslarda yatarlar, ya da yerlerinden yurtlarından, evlerinden, çalışma sahalarından edilirler. Kültür ve sanatın hayatımıza ne kattığının anlaşılmadığı ve özümsenmediği bir coğrafyada, derin bir mücadele halindeyiz.

Geçenlerde, çalıştığım mekânın mal sahibinin bana söylediği söz durumu özetliyor: “Zaten üç kuruşa oturuyorsun!” O bölgeyi insanca yaşanır hale getiren benim gibi birçok sanatçı, bu baskıyla karşı karşıya. Kiralarını düzenli ödeyen, yıllık artışlarını yapan, hatta kira gelir vergisini de kendisi ödeyen bir kiracı olduğum halde, orada bedava yaşıyormuşum gibi bir algı var.

Yeldeğirmeni’ndeki atölyemi beş sene önce açtım. Uzun yıllardır burada çalışan sanatçı arkadaşlarım var. Bu bölgede hepimizin emeği var. Yeldeğirmeni’ne taşındığım dönemde atölyemin kapısı ve perdeleri hep açıktı. Mahalleliye kendimi anlatmam ve tanıtmam gerektiğini düşünürdüm. Komşularım atölyeme çat kapı girerdi, ben de onlara yaptığım işi anlatırdım. Bunu bir alışveriş olarak görüyorum. Zamanla esnafa anahtarımı dahi bırakabileceğim bir güven ortamı oluştu. Sanatçı atölyeleri birer ticarethane değil. Biz o bölgeyle kaynaşmaya çalışan ve bunu küstahça yapmayan kültür emekçileriyiz.

Burada tur düzenlemek, hayvanat bahçesinde çocukları gezdirmek gibi. Atölyelerimizin camına “Lütfen sanatçılara kabuklu yemiş atmayın” yazılı pankartlar yapıştırabiliriz. Sanatçılar olarak böyle bir ortamda üretmenin bütün yükünü omuzlamışken, bir de yaşadığımız bölgenin turistik alan olarak algılanmasından çok rahatsızız. Biliyoruz ki bu şekilde talep artacak ve daha çok kafe, daha çok dükkân, yerlerimize göz dikecek.

“Bu bir tür sosyal sorumluluk projesi”
Meltem Cansever: 

‘Bobo Kadıköy’ turunun rehberi Meltem Cansever, organizasyona karşı yükselen tepkileri değerlendirdi ve iddialara yanıt verdi. “Ben bu turu, aslında bir sosyal sorumluluk projesi gibi görüyorum” diyen Cansever, bunun sıradan bir tur değil, ortak taleplerin dile getirilebileceği bir organizasyon olduğunu belirtiyor. Turun, Haydarpaşa Tren Garı ve bu bölgedeki birçok tarihi yapıyla ilgili farkındalığı da artıracağını, Yeldeğirmeni’nin kentsel dönüşüme uğrayan diğer bölgelerle aynı kaderi paylaşmasının ancak bu şekilde engellenebileceğini, semtin rant, soylulaştırma ve yağmadan böyle korunabileceğini söylüyor.

“Yeldeğirmeni turunun rehberi olarak, acentenin yazıyı ve başlığı kısaltması sonucunda, semtinize karşı gerçekten yanlış anlaşılmaya çok uygun bir ifade kullanılmış olduğu ve bunun farkına varamamış olduğum için içtenlikle özür dilerim” diyen Cansever, bölgede yaşayan bazı sanatçılarla daha önce iletişime geçtiğini, birçok kişiyle tanışıp konuştuğunu, ancak turun tarihi ve detayları belli olmadan, bu kişilerle ikinci bir görüşme yapmadığını söylüyor. Tur ücretiyle ilgili olarak da, bienal ve benzer organizasyonlar kapsamında yapılan turlarda olduğu gibi, burada da bir hizmet verildiğini, gezilen bölgelerle ilgili önemli tarihsel ve güncel bilgilerin paylaşıldığını ve bunun karşılığında belirli bir ödeme talep edildiğini belirtiyor.

Cansever, son olarak, konuya farklı bir açıdan baktığında tepkilerin kendisini memnun ettiğini belirterek, “Bu durum Yeldeğirmeni’nin emin ellerde olduğunu gösterdi. Semtinizi korumak için gösterdiğiniz duyarlılığınızla kente dair giderek azalan umutlarımızı daha da artırmanız dileğiyle, iyi ki varsınız diyorum” açıklamasını yaptı. 6 Aralık’ta yapılması planlanan turun “katılım azlığından dolayı”, büyük ihtimalle iptal edileceği bildirildi.

“Kültürel zenginlikler ‘farkındalık’ adı altında pazarlanıyor”
Kerem Ozan Bayraktar:

Kerem Ozan Bayraktar

Tepkinin temel nedeni, bölgenin kültürel zenginliklerinin ‘farkındalık’ adı altında pazarlanmasıydı. Söz konusu turun şeffaflıktan uzak, ticari ve yüzeysel, hatta birçoğumuz için aşağılayıcı bir bakışla sunulması ve tepkilere duyarsız kalınması, bizi bir bildiri hazırlamaya itti.

Sanatçılar tek başına bu süreci engelleyemez. Belediye yetkililerine bu konuda çeşitli görüşler sunuldu, onlar da bu konuda belediyede bir masa oluşturulabileceğinin sinyalini verdiler. Belediyenin belirli türde dükkânların yayılmasını ya da kira artışını sınırlaması gibi bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla, birçok yapıyı içine alan, detaylı bir planlama gerekiyor. Biz sanatçılar olarak bu tip bir çalışmada her zaman yer alabiliriz.

Sanatçıların yanında olduğunu söyleyen kurumların iktidarın anlayışından farksız hareket etmesi düşündürücü. Öte yandan, sanatçılar olarak, küçük de olsa bir direnç noktası oluşturabilmemiz ve mesafe alabilmemiz sevindirici. Gelecekte bu direncin artacağına inanıyorum.

Kategoriler

Kültür Sanat Yaşam


Yazar Hakkında