DOSYA

ARKA SAYFA ‘Feminist tarih, uzun süre Türk-Müslüman kimliğiyle yazıldı’

Ermeni Soykırımı’nın Türkiye tarihinde görmezden gelindiği önemli bir vaka olarak tespit edilirken, tarihçilerin 1915’in görmezden gelinmesine yönelik eleştirel ve özeleştirel yaklaşımları da ön plana çıkıyor. Resmî tarihe alternatif yaratma iddiasındaki feminist tarih yazımına yönelik bir eleştiri de İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Yrd. Doç. Başak Tuğ’dan geliyor. Tuğ ile feminist tarih yazımının Ermenileri ve Ermeni Soykırımı’nı uzun süre görmezden gelmesini konuştuk.
1915-2015 ‘Travmaya çözüm üretmeden soykırım hakkında konuşmak acıları pornografikleştirir’

Ermeni Soykırımı’nın inkârı konuşulduğunda, bu inkârı inşa edenler içinde belli devlet kurumları ve bazı üniversiteler ön plana çıkıyor. Üniversitelerin ve akademyanın inkârdaki rolünü, keza kimilerinin de inkârın aşılmasında takındığı tavrı, yakın tarih ve kolektif kimlikler üzerine çalışan Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Bülent Bilmez’le konuştuk.
ARKA SAYFA ‘Kadınlar 1915 ve 1938 anlatılarında bugünü arıyor’

‘İradenin İyimserliği’, 2000’li yıllarda kadınların yüz yüze kaldıkları sorunlara ve farklı kollara dağılan üretimlerine 14 farklı metinle bakıyor. Derlemede yer alan metinlerden biri 1915 veya Dersim 1938’den yola çıkan kadın yazarların üretimine odaklanan ‘İçlerini Ateşe Gösterenler’ başlıklı inceleme. Metnin yazarı Sema Aslan, acının edebiyata konu olmasını ve kadın yazarların geçmişle bağını anlattı.
ORTA SAYFA Kamp Armen’in özgür çocukları

Rober Koptaş 22 Mart 2007’de Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen “Hrant’sız iki ay” başlıklı panelde yaptığı konuşmada Hrant Dink’in ve onun gibi yüzlerce çocuğun yolunun kesiştiği Tuzla Çocuk Kampı’nı da konu etmiş, dokuz yaşında Karagözyan’ın Kınalıada’daki yaz kampında kalırken Tuzla’ya yaptığı ziyarette hissettiklerini paylaşmıştı. Sunumun bu bölümündeki tanıklığı aktarıyoruz.
ORTA SAYFA ‘Devletin aklı, kendi suçlarına kolektif ortaklar bulmasıyla işliyor’

Ermeni Soykırımı ve inkârı söz konusu olduğunda akla ilk gelen kavram ‘devlet aklı’ oluyor. Dillere pelesenk olsa da, devlet aklı kavramı içi çok doldurulamayan bir kavram. İstanbul Üniversitesi’nden Güven Gürkan Öztan ile Bilgi Üniversitesi’nden Ömer Turan, bu boşluğu doldurmak adına iki önemli makale kaleme aldılar. Türkiye’de devlet aklının Cumhuriyet döneminde Ermeni Soykırımı’na ilişkin hamleleri hakkında bir kitap çalışmasın sürdüren Öztan ve Turan’la devlet tarafından kurulan soykırımın inkarı söyleminin değişimlerini konuştuk.
1915-2015 ‘İç düşman’ konseptinin mimarı

Mart 1915’te Erzurum’dan İstanbul’a geçen Bahaeddin Şakir, Teşkilat-ı Mahsusa’nın artık iç düşmana yönelmesi gerektiğine kanaat getirir ve İttihat Terakki Merkezi Umumisi’ne bu yönde bir rapor sunarak ‘tehcir’ kararının alınmasında etkili olur.