GAYRİMÜSLİM YURTTAŞLARIN VARLIKLARI
Avukat Benglian: İleri yaştaki kişiler dolandırıcıların hedefi halinde
Cumhuriyet gazetesinden Barış Terkoğlu uzun süredir gayrimüslim yurttaşların mülkleri ya da miraslarının son derece şüpheli biçimde el değiştirmesiyle ilgili haberler yapıyor. Merhume Hiripsime Sayrin'in mirasının ölümünden hemen önce el değiştirmesi ve Büyük Birlik Parti üyesi bir kişiye geçmesi hakkındaki haberi hayli yankı uyandırmıştı. Bu konuda aile adına yürüttülen hukuki mücadele devam ediyor. Terkoğlu geçen hafta başka bir dosyayı daha gündeme getirdi. Buna göre Vaçek Golba, Kınalıada’da yaşayan 77 yaşında Polonyalı bir yurttaş. Ağabeyi Leopold ile Polonezköy’de aileden kalma kıymetli bir mülkleri varmış. 2014 yılında satmaya çalışmışlar ancak alıcı çıkmayınca vazgeçmişler. Ne var ki birileri Golba kardeşler ile temasa geçmiş ve bir görüşme olmuş. Bu arada hatırlatalım ki Vaçek Golba'nın eşi de Türkiye Ermenilerinden.
Yani konunun Türkiye Ermeni toplumunu da ilgilendiren bir yönü var. Sonuçta bu buluşmadan bir sonuç çıkmamış, Golba kardeşler gelen kişileri ciddi bulmamışlar. 2018 sonunda ağabey Leopold Golba hayatını kaybediyor ve Vaçek Golba bir emlak şirketiyle anlaşarak mülklerini satışa çıkarıyor. Ancak bir bakıyor ki yıllar önce görüştükleri kişilerden Enes Bilgili'ye 1 milyon dolar borçlu görünüyorlar. Vaçek Golba hem icra dairesine itiraz ediyor hem de savcılığa “Dolandırılıyorum” diyerek suç duyurusunda bulunuyor. Bu kişi ise 2022 sonunda yeniden satış için konuştuklarını, anlaştıklarını, Vaçek Golba’ya 1 milyon 50 bin doları Şişli’deki bir kafede elden verdiklerini öne sürüyor. Teminat olarak ise elden senet aldıklarını iddia ediyor. Sonuçta Vaçek Golba bir anda kendini 1 milyon 50 bin dolar borçlu halde buluyor.
Golba ailesinin de avukatlığını üstlenen Saro Benglian'a davanın mevcut durumunu ve toplumda sıklıkla karşılaşılan bu durumu sorduk.
Golba ailesinin de avukatlığını siz yürütüyorsunuz. Golba ve ailesi burada nasıl bir mağduriyet yaşıyor sizin bulgularınıza göre?
Golba ailesi, Türkiye Ermeni cemaatine mensup ailelerden biridir. Vaçek Golba, Polonya kökenli, eşi ise Ermeni kökenlidir. Ancak Hripsime Sayrin dosyası ile Golba ailesinin yaşadıkları birlikte değerlendirildiğinde, mevcut dosyalar itibarıyla, bu durumun doğrudan “Ermenilere ya da azınlıklara yönelik” sistematik bir saldırı olarak nitelendirilmesi mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte, her iki dosya da malvarlığı değerlerine sahip, ileri yaştaki kişilerin belirli dolandırıcılık pratikleri bakımından daha açık hedef hâline gelebildiğini göstermektedir.
Bunun temel nedeni, bu kişilerin çoğu zaman hukuki reflekslerinin ve çevresel destek mekanizmalarının sınırlı olması; uzun ve yıpratıcı yargı süreçlerine fiilen dayanamayacak durumda bulunmalarıdır. Kuşaklar boyunca edinilmiş, merkezi ve yüksek değere sahip taşınmazlara ya da kayda değer bir malvarlığına sahip olunması ise, bu kırılganlığı aynı zamanda “cazip” bir hedefe dönüştürebilmektedir.

Golba ailesinin yaşadığı durum, klasik bir gayrimenkul satışı ihtilafı değildir. Bu dosya, belirli bir yaşın üzerindeki bireylerin, karmaşık ve şeffaf olmayan ilişkiler ağı içinde borçlandırma yoluyla mülksüzleştirilmesine yönelik ciddi iddiaların merkezinde yer almaktadır. Vaçek Golba, tahsil düzeyi yüksek, kimya mühendisliği eğitimi almış, kendi hâlinde yaşayan emekli bir vatandaştır. Bugün iki kızına bırakabileceği aile yadigârı tek taşınmazı, hiçbir gerçek hukuki ya da ticari ilişkisinin bulunmadığı bir yapı tarafından, şüpheli bir senede ve asılsız borç iddialarına dayanılarak elinden alınmaya çalışılmaktadır.Vaçek Golba’nın yaşadığı mağduriyet yalnızca ekonomik boyutla sınırlı değildir. İmza atmadığını, tarafı olmadığını ve gerçekliği bulunmadığını ifade ettiği bir kurgu üzerinden bir anda “1 milyon dolar borçlu” gibi gösterilmesi, kendisi üzerinde ağır bir psikolojik yıkıma yol açmıştır. Buna ek olarak, bu astronomik borç iddialarına karşı yürütülen hukuki mücadele, mağdur açısından yalnızca bir hak arama süreci değil; aynı zamanda yıllara yayılan, son derece yıpratıcı ve ciddi bir maddi yük anlamına gelmektedir. Nitekim Vaçek Golba’nın temel amacı, üzerine atılı bu borçtan kurtulmanın yanı sıra, söz konusu töhmetten de bir an evvel arınmaktır.
Hukuki süreç ne durumda?
Hukuki sürece kısaca değinmek gerekirse; dosyada birbiriyle çelişen nitelikte hukuki mütalaalar, bilirkişi raporları ve Adli Tıp Kurumu raporları bulunmaktadır. Aleyhe olan raporlarda, söz konusu imzanın Vaçek Golba’nın eli ürünü olduğu kabul edilmektedir. Ancak burada kritik bir eksiklik söz konusudur. Dosyaya mübrez son tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, özellikle vurgulandığı üzere, dosya kapsamında bugüne kadar sahtecilik yönünden herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Başka bir ifadeyle; çerçeve imza, sürşarj, tahrifat ya da imzanın sonradan atılıp atılmadığı gibi ihtimaller hiçbir şekilde değerlendirilmemiştir.
Savcılık soruşturması da yalnızca bu sınırlı rapora dayanılarak kapatılmıştır. Buna karşılık, borçlu olunmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davası hâlen devam etmektedir. Bu davada, icra hukuk mahkemesi ve savcılık nezdindeki sınırlı incelemenin aksine, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tamamı ve borç iddiasının dayandırıldığı olay anlatısı ayrıntılı biçimde ele alınacaktır. Bu sürecin sonunda, ileri sürülen anlatının gerçekle bağdaşmadığı ve senedin sahtecilik yoluyla düzenlendiğine ilişkin olguların ortaya çıkacağı kanaatindeyiz.
Bu tür davalar ve dosyalar son dönemde sıklaşır oldu. Anladığımız kadarıyla sadece Türkiyeli Ermeniler de değil, pek çok gayrimüslim yurttaş böyle mağduriyetler yaşıyor. Genel bir tablo çizmek isterseniz ne dersiniz?
Son yıllarda bu tür dosyalarda belirgin bir artış gözlemlenmektedir. Haliyle ofisimizce takip edilen benzer nitelikteki dosya adedi de oldukça fazladır. Ancak bu artış yalnızca Türkiyeli Ermenilere özgü değildir. Rum, Yahudi ve Süryani yurttaşlar ile yabancı uyruklu ve ileri yaştaki kişiler başta olmak üzere, farklı toplumsal kesimlerden çok sayıda yurttaş benzer yöntemlerle mağdur edilebilmektedir.Bu dosyalarda genellikle “elden para verildiği” iddiaları, sonradan ortaya çıkan senetler, vekâletnameler veya ölümden hemen önce yapılan şüpheli işlemlerle karşılaşıyoruz. Çoğu zaman bu işlemler, mülk sahiplerinin gerçek iradesini yansıtmamaktadır. Hukuki anlamda ciddi bir yapısal sorunla karşı karşıya olduğumuzu söylemek mümkündür ve bu mesele, münferit olmaktan çıkıp yaygınlaşma riski taşımaktadır.
Elinizde bahsettiklerimize benzer başka dosyalar da var mı ve son yıllarda bu tür vakalar sıklaştı mı?
Bu dosyalarda öne çıkan ortak unsurlar; taşınmazların yüksek ekonomik değere sahip olması, maliklerin ileri yaşta bulunmaları ve hukuki süreçlere yeterince hâkim olmamalarıdır. Ayrıca mağdurların önemli bir bölümünün fiilen Türkiye dışında yaşamaları, resmî tebligatlardan zamanında haberdar olamamalarına ya da haberdar olsalar dahi gerekli hukuki müdahaleyi süresi içinde ve etkin biçimde yapabilecek durumda bulunmamalarına yol açmaktadır. Bu çerçevede söz konusu vakaların, belirli bir kimliğe veya topluluğa yönelik sistematik bir uygulamadan ziyade, hukuki ve fiilî açıdan kırılgan durumda bulunan mülk sahiplerini hedef alan yaygın ve fırsatçı sahtekârlık pratiklerinin bir sonucu olduğu değerlendirilmektedir.
Son olarak özellikle belli bir yaşın üzerindeki toplum üyelerine ne tür tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Özellikle ileri yaştaki mülk sahiplerinin, taşınmazlarına ve hukuki işlemlerine ilişkin süreçleri tek başlarına ve kontrolsüz biçimde yürütmemeleri büyük önem taşımaktadır. Mülkiyetlerine ilişkin hiçbir konuda yalnız hareket etmemeleri; güvendikleri ve/veya düzenli hukuki danışmanlık aldıkları bir avukatla sürekli iletişim hâlinde olmaları, karşılarına çıkan resmî belgelerin, tebligatların ve taleplerin zamanında ve doğru şekilde değerlendirilmesini sağlar. Bunun yanında tapu kayıtlarının belirli aralıklarla kontrol edilmesi, e-Devlet üzerinden sunulan taşınmaz ve tebligat bildirim hizmetlerine kayıt olunması ve adres bilgilerinin her zaman güncel tutulması, pratik ancak son derece etkili önlemler arasındadır. Özellikle Türkiye dışında yaşayan kişiler açısından, bu takiplerin güvenilir bir temsilci aracılığıyla yapılması, doğabilecek hak kayıplarını önleyici bir işlev görmektedir.
"Erken farkındalık ve zamanında hukuki destek önemli"
Ayrıca ileri yaştaki kişilerin, kendilerine sunulan sözleşme, vekâletname, borç senedi veya satış vaadi gibi belgeleri imzalamadan önce mutlaka bağımsız bir hukuki görüş almaları; “elden para”, “sonradan hallederiz”, “resmiyete gerek yok” gibi ifadelerle yapılan yönlendirmelere hiçbir şekilde itibar etmemeleri gerekir. Bu tür işlemler mümkünse birden fazla kişinin bilgisi ve denetimi dâhilinde yürütülmeli; aceleye getirilen ya da sıradan bir formalite gibi sunulan belgelerin, geri dönülmesi ve telafisi güç sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır.
Son olarak, aile üyeleriyle, güvendikleri yakın çevreleriyle ve mümkün olduğunda ilgili cemaat kurumlarıyla bu konuların açıkça paylaşılması, olası risklerin erken aşamada fark edilmesine katkı sağlar. Bu tavsiyeler, belirli bir tehlike varsayımından ziyade; ileri yaşla birlikte artabilen hukuki kırılganlıkları dengelemeyi ve mülk sahiplerinin haklarını güvence altına almayı amaçlayan önleyici adımlar olarak değerlendirilmelidir. Bu tür mağduriyetlerin önüne geçmenin en etkili yolu, erken farkındalık ve zamanında hukuki destekten geçmektedir.

