Can Atalay'ın mücadelesi belgesel oldu
"Memlekete küsülür mü hiç?"
“İnsan ismiyle yaşar” derler. Belki mutlak bir hakikat değil; ama bazı hayatlar, bazı isimleri yeniden kurar, onlara yeni anlamlar ekler. Şerafettin Can Atalay’ın hikâyesi tam da böyle: İsmin kendisiyle konuşan, geçmişin yükünü bugünün mücadelesine taşıyan bir hat.
Bu hat, 1971’de TİP Amasya İl Başkanıyken öldürülen amca Şerafettin Atalay’dan devralınan bir mirasla başlıyor. "Hoca" bir babanın sosyalist oğlu Şerafettin’den, aynı çizgide büyüyen torun Şerafettin Can’a uzanan, kuşaklar arası bir miras.
Nerede bir adalet arayışı varsa orada duran; AYM’nin hak ihlali kararına rağmen tahliye edilmeyen ve Nisan 2022’den bu yana Silivri Cezaevi’nde tutulan Can Atalay’ın hikâyesi "Şerafettin Can Atalay" isimli bir belgeselle anlatıldı. Atalay’ın arkadaşlarının girişimiyle hazırlanan yapım, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili ve avukat Can Atalay’ın yaşamını ve hak mücadelesini izliyor. Yönetmenliğini Zeynep Erpamir ile Volkan Evcin’in üstlendiği, anlatımını eski TİP milletvekili ve oyuncu Barış Atay’ın yaptığı film, dün Üsküdar Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi’ndeki prömiyerle izleyiciyle buluştu.
Gösterime Can Atalay’ın ailesi, Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, CHP Parti Meclisi üyesi Baran Seyhan, Maltepe Belediye Başkanı Esin Köymen’in de aralarında bulunduğu çok sayıda avukat, siyasi parti temsilcisi, gazeteci ve yurttaş katıldı. Salonda Gezi Davası tutuklusu Tayfun Kahraman’ın mektubu okundu; Gezi Direnişi’nde hayatını kaybedenler anıldı. Konuşmalar ve film sık sık “Gezi bizim onurumuzdur” ve “Karanlık gider Gezi kalır” sloganlarıyla ve uzun alkışlarla kesildi.
"Zulme karşı direneceğiz"
Film, Osman Kavala’ya “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye 18’er yıl hapis cezası verildiği Gezi Davası karar gününden, hafızalara kazınan o ikonik görüntüyle başlıyor. Atalay, Türkiye halkına şöyle sesleniyordu: “Bizi Silivri’ye götürecekler. Şunu bilin: Zulme karşı direneceğiz, zulme boyun eğmeyeceğiz. Hukuka aykırı hiçbir işi kabul etmeyeceğiz. Elle gelen düğün bayram; Halep oradaysa arşın burada.”
Mücadelenin her alanında
Silivri’ye gönderilene kadar mücadelenin her yerindeydi Atalay. Soma Katliamı’nda yaşamını yitiren madencilerin yakınlarının, Hendek’teki patlamada hayatını kaybedenlerin, Çorlu tren faciasında ölenlerin, Aladağ’daki tarikat yurdunda yanarak ölen çocukların ailelerinin avukatlığını üstlendi. Validebağ Korusu’nun talanına, Emek Sineması’nın yıkımına karşı kurulan dayanışma ağlarında yer aldı. Gezi Parkı’na AVM yapılması girişimine karşı kurulan Taksim Dayanışması’nın avukatlığını yürüttü. Bu nedenle gözaltına alındı; yargılandığı iki davadan beraat etti, üçüncü yargılamada ise 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Türkiye'nin yakın tarihine bir bakış
“Şerafettin Can Atalay” belgeseli, bu ülkenin doğasına, kentlerine, yaşam alanlarına sahip çıkan; mağdur ailelerin yanında duran, “Bu memlekette kimse ekmeğini kazanırken öldürülmesin” diyerek adaletin peşine düşen inatçı ve kararlı bir hukukçunun hikâyesi olsa da bununla sınırlı değil.
Belgesel, Can Atalay’ın çocukluk yıllarından başlayarak hak mücadelesiyle nasıl tanıştığını, Marmara Üniversitesi’ndeki öğrenciliğini ve avukatlığının ilk yıllarını iz sürer gibi takip ediyor. Aynı zamanda Atalay’ın içinde yer aldığı davalar üzerinden Türkiye’nin yakın tarihine de bakıyoruz: Soma Katliamı’ndan Hrant Dink cinayetine, Gezi Direnişi’nden Akbelen’e, Emek Sineması’nın yıkılışından Validebağ Korusu direnişine, 6 Şubat depremlerine kadar pek çok kırılma anı filmin hafızasında yan yana duruyor. Böylece belgesel yalnızca bir portre değil; aynı zamanda hafızayı tazeleyen son 15 yılı kapsayan bir yakın tarih okumasına dönüşüyor.
Kamera, Atalay’ı ona en yakın isimlerden dinlememizi sağlıyor: Yakın arkadaşı, gazeteci Timur Soykan, avukat Kemal Aytaç, anne-baba Şükran ve Mustafa Atalay, yanında çalışarak mesleğe adım attığı avukat Fikret İlkiz. Baba Mustafa Atalay’ın “Acılı ama dirençli bir aileyiz” sözü filmin tonunu belirlerken, Soykan’ın “cübbeyi pelerin gibi giyer” benzetmesi “kahramanlığın” temelinde adalet mücadelesi ve ısrarın olduğunu hatırlatıyor. Can Atalay’ın “Memlekete küsülmez” sözü ise bu ısrarın hem kişisel hem de kolektif bir dirence dönüştüğünü gösteriyor. Soykan da ekliyor: "Memlekete küsülür mü hiç?" Belgesel, Atalay’ın yaşadığı hukuk garabetinin bir insanın ömründen nasıl çaldığını görünür kılarken, buz gibi bir hakikati de tekrar ediyor: Mesele yalnızca Can Atalay değil, mesele hukukun, AYM kararlarının ayaklar altına alınması. Mesele hepimizin.
"Şerafettin Can Atalay" belgeseli, Türkiye'nin farklı kentlerinde ve yurtdışında izleyicilerle buluşmaya devam edecek. Gösterim tarihleri ve daha fazla bilgi için "Can'ın Arkadaşları" sosyal medya hesaplarından takip edilebilir.

