ŞAPGİR

ŞAPGİR “Düşünülenin aksine, son beş yılda okur oranı arttı”

Geçtiğimiz Şubat ayında, şık kitap tasarımları ve Balkan edebiyatına verdikleri önemle dikkat çeken taptaze bir yayınevi hayatımıza girdi, Dedalus Kitap. Dedalus Kitap’ın Genel Yayın Yönetmeni Sedat Demir ile yayın hayatına yeni başlayan bir yayınevinin yaşadığı zorlukları, Türkiye'de balkan edebiyatına olan ilgisizliği ve Dedalus'un anlamını konuştuk.
ŞAPGİR Ah’ına ‘Yas’lanıp Dinlediğimdir

Ahraz’da masalsı diliyle beğeni kazanan Deniz Gezgin, bu kez aynı büyülü kalemiyle, oğlu Cemil’i, “güzel”ini bulmadan bizi bırakmayacak olan, mücadelesini inadıyla kuran Berfo Ana’yı yazdı: “Dünya! Yaslan o gövdeye, duy içindeki ağıtı, dinle ana sözünü…”
ŞAPGİR Hâlâ tanığız...

Hayatının 11 yılını yargılanarak, 2,5 yılını da hapiste geçiren sosyolog Pınar Selek aslında ne yaptı? Sokak çocuklarını ve travestileri konu alan bir tez çalışması yaptı, kendisini de onların hayatına dahil ederek... Bize 'sürüne sürüne erkek olmayı' anlattı. Savaşa karşı durdu, şiddetle mücadele etti. Bugün iki kez beraat ettiği davadan tekrar yargılanacak olan Pınar Selek için adalet talebimizle birlikte bu haftanın şapgir'i sizlerle...
ŞAPGİR Riding Against the Current

Dina Baslan, the daughter of a Circassian family that has lived in Jordan’ with her words, collects the stories of minority communities in the country and from now on, she has shared these stories in şapgir. The story of this week is the narrative of Nairy, struggling, although she has been suffering from arthritis since 4 years old.
ŞAPGİR Akıntıya Karşı Kürek Çekmek

Kendi tabiriyle Ürdün’de dört kuşaktır yaşayan Çerkes bir ailenin kızı Dina Baslan, ülkedeki azınlık toplumlarının hikayelerini topluyor. Bundan sonra düzenli olarak bu hikayelerini şapgir’de bizlerle paylaşacak. Bu haftanın hikayesi, 4 yaşından beri artirit yüzünden katılmaz acılar çekse de, hayata ve mücadeleye asılan Nairy’nin anlattıkları…
ŞAPGİR İnsan olarak Ninja Kaplumbağalar

Levent Özata, 'her hafta insanlardan bahsetmek olmaz, biraz da kaplumbağalardan konuşalım' diyor bu hafta. Onlar yüzünden Amerikan pizzasının çok da Türkiye sokaklarında olmadığı dönemlerde yetişen çocuklar anne-babalarının paçalarına yapışıp 'Pizza! Pizza!' diye az sayıklamadı. Ya da çocuklar iki ahşap, bir lastik parçası, raptiye yardımıyla yaptıkları nunçakularıyla (mumçaku, nançaka, mımçuka gibi söylenişleri de mevcuttur) az kafalarını gözlerini yarmadılar.
ŞAPGİR Jordi Savall’ın bize anlatacakları var

Katalunya dünyanın geri kalanıyla kıyaslandığında ufacıktır. Yine de bir şekilde “şansı” yaver gitmiş olmalı ki geçtiğimiz yüzyılda Dalí, Gaudí, Albéniz gibi bir sayısız sanatçının doğum yeri olmuş. Jordi Savall da bu geleneğin devam eden temsilcilerinden birisi. Kendisi yaşayan en üretken klasik müzisyenlerden birisi olmasının yanında, bilinmeyen ve unutulmaya yüz tutmuş kültürlerin de anlatıcısı. Müzikleri sıklıkla coğrafyamızla çakışan Jordi Savall, Eylül'de çıkardığı Esprit D'Armenie (Ermeni Ruhu) ile bizleri hem Ermeni müziğinin dingin melodilerine hem de (halen konuşmadığımız) geçmişimize çağırıyor. Sertan Şentürk yazdı…
ŞAPGİR Allah verdikçe verdi

Çılgın müteşebbisin başına neler mi geldi? Tabii, Allah verdikçe verdi. Peki, Allan Stewart Konigsberg ya da Ahmed Agâh ne işle iştigal ediyordu? Serbest meslek tabii ki. Dahası mı? Dahası hemen aşağıda...