BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Putin Ukrayna’ya saldırarak, istemeden, kendi eliyle NATO’ya can suyu verdi. Üstelik, üçüncü defa başkomutan olarak cepheye bu sefer de genelkurmay başkanını atamış olmasının gösterdiği gibi, fena sıkışmış durumda. Daha fazla dibe gitmeden nasıl kurtulurum diye debelenmekte. Böyle bi durumda Başbakan Kristersson sanki İsveç 50’lerin başındaki Türkiye misali vahim Rus tehdidi altındaymış gibi NATO diyor başka bişey demiyor. Bu da CB Erdoğan’ın elini kuvvetlendiriyor.

Bu yazıda, zihinsel engelli kız çocuğunu önce istismar edip sonra öldüren İsmail Karakoç’un İzmir istinaf mahkemesinde “rızası vardı, şikayet yapılmamış” hükmüyle beraat ettirilmesi veya Hiranur Vakfı kurucusu tarikatçının 6 yaşındaki kızını kocaya teslim etmesi türünden kamuoyunda fazlasıyla konuşulmuş rezaletlere girmeyeceğim. Sadece adalet mekanizması ile İslam ilişkisi üzerine yazacağım.

Fiilen kapatılma? Çünkü AKP hukuken kapatmada zorlanıyor: Ekim 2002’de ve Mart 2008’de olmak üzere kapatılmaktan 2 kere zor sıyırmış olan AKP Kasım 2002’de iktidara geldikten sonra ‘ne olur ne olmaz kendimi sağlama alayım’ diyerek, siyasi partilerin AYM tarafından yani hukuken kapatılmasını zorlaştırmıştı: AYM’nin parti kapatma nisabını önce basit çoğunluktan 3/5 çoğunluğa, sonra da 2/3 çoğunluğa yükseltmişti. HDP’yi nisap yüzünden hukuken kapattıramazsam diye fiilen kapatmaya çalışıyor.

Bu dolandırıcılar tabii ki biliyorlar: 1) Türk milleti kuzu gibidir, şikayet etmez; 2) Emniyet’in o birimine ulaşmak büyük sabır ve sebat işidir; 3) Sizi arayan telefonu ihbar etmeniz yetmez, Adliye’ye bizzat gidip yazılı dilekçe vermeniz gerekir, zarar görmedim diye ilave ederek.

Geçen hafta Hatice Molla Salih davasını yazmıştım. Şimdi o ilginç olayı doğuran ortamı anlatmak istiyorum. Varılacak sonucu isterseniz söyleyeyim: Ege’de birbirine giren Türkiye ile Yunanistan, B. Trakya’da tam bir simbiyoz halindeler.

İbrahim Kalın zikrettiğim konuşmasında şöyle dedi: “Bugüne kadar nasıl yapıldıysa bundan sonra da yapılmaya devam edecek.” “Bugüne kadar” deyince, bu bizi bu “operasyon”ların yakın geçmişine götürüyor bunların “bugüne kadar” niye yapıldığını anlamak açısından.

Anayasa Mahkemesi, ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkı bulunduğunu kabul etmiş. Buna dayanan bir İstanbullu aile, kızlarının zorunlu din dersinden muaf olması için 01.03.2022’de Milli Eğitim Müdürlüğüne başvuruyor . Reddedilince, İstanbul 3. İdare Mahkemesine gidiyor

"Jeep jandarma karakolunun yanındaki meydanda durdu. Seyit Rıza sehpaları görünce durumu anladı. ‘Asacaksınız’ dedi ve bana döndü. ‘Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin?’ Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyorum." İhsan Sabri Çağlayangil 'Anılarım’da çok net anlatıyor. Şimdi yorumsuz vereyim, belki bitirince sonuna bir satır eklerim.