BASKIN ORAN
Bazı kediler yavrusunu yermiş…
Turpun büyüğü hep heybede kalırmış. Çıkarıp bakalım. Rumlar bir mektupla BM ve KKTC’ye “Güven Yaratıcı Öneriler” gönderdi. Ama siz de benim gibi ilk defa duyuyor olabilirsiniz çünkü bu yepyeni olanağı Türk tarafı kimselere duyurmadı. Ta ki “müzakere edilmeden” reddedildiği açıklanana kadar. Oysa, Kıbrıs gibi kangrenleşmiş bir meseleyi bu girişim çözebilirdi.
Rejim’in en feci biçimde tahrip ettiği kurum sizce hangisidir?
Üniversiteyi içine itildiği rezalet durumdan kurtarmak için kayyım yöneticileri görevden almak yetmez, aldıktan sonra en az 10 yıl adam gibi hoca yetiştirmekle cebelleşmek gerekir. Sorun buradadır.
XIV. Louis ile 14. Luvi
XIV. Louis kendini Fransa’yla değil ama Devlet’le özdeş ilan ediyordu. Mutlakiyetçi krallığı dile getiriyordu. Şimdi 05.06.2022 tarihinde bir 14. Luvi zuhur etti, adaşının hiç aklına gelmemiş bir şey yaparak ona 367 yıl sonra ciddi fark attı. Kendini sadece Devlet’le değil, tüm Türkiye’yle özdeş ilan etti:
K. Suriye’den sonra ikinci “adı konmamış ilhak”ımız hayırlı olsun: KKEC
Türkiye’de şu anda herkesçe malum olmayan başka bir durum var: Bugüne kadar biz Türkiyelilerin büyüklük kompleksimizi tatmin aracı (yani manevi koloni) olarak kullandığımız KKTC’yi artık CB Erdoğan “adı konmamış ilhak”a götürüyor.
“Sarı Öküz’ü Vermeyecektik”: Ragıp Zarakolu’nun emekli maaşına el kondu
Zarakolu kaçak filan değil. Yurt dışına pasaportla çıkmış ve orada adresi belli.
Dolayısıyla, ifadesi alınamadığı gerekçesiyle iadesi istenemez ve ifadesini alabilmek için malına mülküne ve emekli maaşına el konulamaz. Çünkü istinabe diye bir yerleşik hukuki usul vardır: Yurt dışındaki mahkemelere yazı yazılır, şahsın ifadesi getirtilir. Merak konusudur; bir mahkeme hiç oturup incelemez mi bir vatandaşın kaçak olup olmadığını? Bunu incelemezse neyi inceler, çünkü kararının tümünü bu “kaçak olmak” üzerine bina etmiş.
Maksat Finlandiya-İsveç değil, Suriye-Irak
ABD ve NATO’yla geçmişteki başarısız pazarlık konuları ibadullah. Çünkü Rejim için önemli olan sonuç almak değil, sorun yaratıp taviz aranmak. Sebebi: Her didişme sonunda karşı taraftan bir miktar da olsa taviz alma umudun vardır; işin genel doğası/kuralı böyledir.
Tek Adam Rejimi’nin seçim hazırlığı aşamaları
Böyle bir ortamda AKP Gn. Bşk. ve CB Erdoğan’ın kendi kendine ‘Şu seçimler olmasaydı ben bu ülkeyi ne güzel idare ederdim’ diye söyleniyor olması muhtemeldir. Türkiye seçim yapmama aşamasını en geç 1946’da aşıp bitirdiği halde. Bitirmiş olabilir ama bizimki gibi ülkelerde “seçimi doktorlamak” diye bişey vardır.
“Kadir gecesi içki içenler” olayında suçun ve suçluların tahlili
Şeriata dayalı bir devlet olan Osmanlı’yı son on yıldır dinsel bağnazlık konusunda fersah fersah geçmiş bulunuyoruz. Ağır bir İslamcı perde ülkenin üstüne çökmüş vaziyette.
Tek Adam Rejimi kendi fermanını imzaladı
AKP Genel Başkanı ve CB Erdoğan’ın bu gerginleştirme politikasını nereye kadar götürebileceği ve ülkeyi ne hale getirebileceği bir yana, Kavala’ya niye taktığı sorusu da akıllardan çıkmıyor. Selahattin Demirtaş’a niye taktıysa, aynı sebepten taktı.
Pençe-Kilit üzerine sorular
CHP milliyetçi değil, ulusalcı olarak anılır. İkisinin arasında ne fark var, diyeceksiniz. Var aslında ve şöyle: Milliyetçilik – İslamcılık = Ulusalcılık. Zaten Kılıçdaroğlu bu formül icabı “Kahraman ordumuz” diyor, ama herhalde İslamcı oylara da çiçek atabilmek için formülü bozuyor ve “dualarımız” diyor, “Allah bu mübarek ayda…” diyor.