FIRAT DEMİR

Fırat Demir'in portrelerinde bu hafta, yeni albümü 'Aşkın N Hali' çıkan Nükhet Duru var: Duru’nun hikayesi, biraz da kendisine pusula bellediği Edith Piaf ve Liza Minnelli gibi bir kabare hikayesiydi. Kabare dönemi bitip sahneler artık bir kadının epikleşmesiyle ilgilenmemeye başlayınca, onun hikayesi de bir başka yöne kayacaktı.

Fırat Demir'in portrelerinde bu hafta, İletişim Yayınları'ndan ilk iki romanı “Hayat Bir Kervansaray”ı ve “Haliçli Köprü” yeniden yayımlanan Emine Sevgi Özdamar var.

Onno Tunç'ı ölümünün 19. yıldönümünde, Fırat Demir yazdı: Onno Tunç’un göğe dağılan onca duygusundan bir tanesini şimdi yakalayıp yakamıza takmalıyız. Ondaki, müziğindeki özgürlük duygusunu. Hemen. İçimiz daha da kurumadan.

Charlie Hebdo’nun manşeti: Kahin Houellebecq’den öngörüler. Başında büyücü şapkası, elinde sigarası, her zamanki yarı sarhoş ve olumsuz haliyle Houellebecq’in şimdisi pek iç acıcı görünmüyor. Kahinliğini kullanıp gelecek için konuştuğundaysa ağzından çıkan balonları şu cümleler dolduruyor: “2015’de dişlerimi kaybederim.. 2022’deyse oruç tutarım!”

Şimdi ne yıllar ne de gerçekler Banu Alkan’ı ilgilendiriyor. Artık onun vücudu her zaman 90-60-90, artık o hep genç, artık o hep Türk sinemasının devi, artık o hep. Herkesin onu tüketebileceği bir an vardı. O anı tespit etti, o anda durdu.

James Baldwin vardı; yaşadı, savaştı, yazdı. Şimdiyse onun merhameti oyulup bir avuntu ortaya çıkar diye bekleniyor. Oysa dünya aynı; Baldwin’in omzunda biriken yük, hala eşit ağırlığında, başka omuzlarda taşınıyor.

Köyün en cesuru, şehrin en korkağı yada kırk gecenin saf fidanı. Oyunculuğunun yakıtı, farkındalıktı. Şöhretini cisimleştirebilmişti. Bu cisimleştirme ondaki cinselliği bir arzu nesnesinden ötesine taşıdı.