ILGAZ GÖKIRMAKLI
Bir 'Soykırım dedin' davası daha: Gazeteci Tuğçe Yılmaz TCK 301'den yargılanıyor
Gazeteci Tuğçe Yılmaz geçen hafta Kadıköy’de GBT kontrolü sırasında gözaltına alındı ve Ermeni Soykırımı hakkında iki gençle yaptığı röportaj nedeniyle TCK 301’den hakkında dava açıldığı ortaya çıktı. İfadesinden sonra serbest bırakılan Yılmaz ve avukatı Deniz Yazgan süreci Agos’a anlattı. Yazgan TCK 301’in yeniden gündeme gelmesinden endişe duyduğunu belirtirken Yılmaz ise “Ben gazeteciyim. Haberimde de tarihsel bir olayı, Ermeni halkının acısını ve yasını, bugünkü gençlerin hafızasıyla birleştirmeye çalıştım” dedi.
İsmail’in hikâyesini işitmeye gücünüz var mı?
İsmail. Her şeyin sesini duyuyor. Kulakları onun kanatları gibi. Bir yandan da duyulmak istiyor. Mucize mi bu, yoksa bir lanet mi? İbrahim Barulay’ın yazıp oynadığı Strandom Arthouse yapımı “Apsolit”, mutlak kulak adı verilen yeteneğe sahip İsmail’in hikâyesini anlatıyor. Seslerle büyüyen bir çocuğun kentle çarpışmasını sahneye taşıyan oyun, Haziran’da üç farklı sahnede.
Sıradışı bir usta: Minas Avramidis
Kütahya çiniciliğinin anlatı geleneğine yenilikçi bir soluk getiren Minas Avramidis, Pera Müzesi’ndeki “Sıradışı Minas” sergisiyle ilk kez kapsamlı biçimde gün yüzüne çıkıyor. Sergiyi, çiniciliği ve Avradamis’in “sıradışı” yönlerini Kütahya Çini Seramikleri Koleksiyon Sorumlusu ve serginin küratörü Yavuz Selim Güler’den dinledik.
Salgado’ya veda
Doğa ve insanlığa dair ödüllü görüntüleriyle tanınan Brezilyalı fotoğrafçı ve çevreci Sebastiao Salgado 81 yaşında hayatını kaybetti. Fotoğraflarıyla “Bakın ve yüzleşin” diyen Salgado, geriye insanlık, doğa ve hafızayla örülü bir arşiv bıraktı.
İmkânlar kadar ihtimallerle de: Ateş Alpar’la belleğin sınırlarında
Ateş Alpar’ın kişisel hafıza ile kolektif belleği buluşturan “İmkân ve İhtimal” başlıklı kişisel sergisi, kolonyal izleri, gündelik nesneleri ve suskunlukları politik bir anlatıya dönüştürüyor. Küratörlüğünü Melih Aydemir ve Yıldız Öztürk’ün üstlendiği sergi, 5 Temmuz 2025’e kadar Depo’da. Sergi vesilesiyle Alpar’la, tarihsel tahakküm biçimlerinin sanata nasıl sızdığını, nesnelerin ne zaman politikleştiğini ve görünmeyen ihtimalleri konuştuk.
“Ermeni Kilisesi ilk yıllarda Bolşevik yönetiminin kısa süreli olacağını düşündü”
Sovyet Ermenistanı’nda din ve kilise ilişkileri üzerine çalışan araştırmacı Jakub Osiecki, bu alanda kapsamlı bir kitap yayımladı. Hazırlık sürecinde Ermenice öğrenip Yerevan ve Tiflis arşivlerini taradı, Sovyetleşme sürecine tanıklık etmiş kişilerle görüştü. Kimi zaman belgeler ve tanıklıklar arasındaki çelişkiler, Sovyetler’in Ermeni Kilisesi üzerindeki baskısını anlamayı daha da zorlaştırdı. Osiecki ile kitabı yazım sürecini, kilisenin kurumsal varlığını sürdürme mücadelesini ve bu baskının Sovyet sonrası Ermenistan’daki kalıcı etkilerini konuştuk.
Hiçbir Ot Taşın Altında Kalmıyor: Dargeçit’in Unutulmayan Kayıpları
Berke Baş’ın yönettiği "Dargeçit" belgeseli, 1990’larda zorla kaybedilenlerin ardındaki adalet mücadelesini; değiştirilen mahkeme heyetlerini, görmezden gelinen delilleri ve bitmeyen direnişi kayda geçiren bir hafıza arşivi. Belgesel, Kayıplar Haftası kapsamında 24 Mayıs’ta İstanbul ve Batman’da gösterilecek. "Dargeçit"i ve çekim sürecini Berke Baş ile konuştuk.
ÇHD'li Topalkara: “Türkiye’de hukuka dair öngörü yapamıyoruz, kararlar tamamen keyfi”
Çağdaş Hukukçular Derneği Onursal Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın sekiz yıllık tutukluluğunun ardından tahliyesi, 24 saat geçmeden tekrar gözaltına alınarak yeniden tutuklanması sürecinde yaşanan hukuksuzlukları ve mevcut yargı düzenini Kozağaçlı’nın avukatı ve ÇHD yönetim kurulu üyesi Oğuzhan Topalkara anlattı.
Unutmanın karşısında: Kader Attia’nın kapıları, sessizliğin hafızasını taşıyor
Paris’te doğup Cezayir’de ve Fransız metropolünün banliyölerinde büyüyen Kader Attia, “Asesinos! Asesinos!” adlı yerleştirmesiyle Arter’in konuğu. Detroit’ten gelmiş 100 ahşap kapı ve tepelerine iliştirilmiş 37 megafondan oluşan bu büyük ölçekli yerleştirmeyle sanatçı, bastırılmış hakikatlerin, kolektif travmanın ve toplumsal iyileşmenin sessizce dile geldiği bir alan yaratıyor. “Asesinos! Asesinos!”, cezasız kalmış şiddetle ve unutturulmuş hafızayla sanat aracılığıyla yüzleşmenin bir biçimi olarak 3 Ağustos’a kadar ziyaret edilebilir.
Ay Işığında Ters Yüz Olan Masallar: Marcel Dzama’nın Evrenine Yolculuk
Bir hayal âlemi düşünün: Maskeli dansçılar, baş aşağı yürüyen yaratıklar, satranç oynayan askerler… Renkler canlı, sahneler garip ama büyüleyici. İşte Marcel Dzama’nın dünyası tam da böyle. Özgün mizahi üslubuyla ünlü Kanadalı sanatçının Türkiye’deki ilk kişisel sergisi "Marcel Dzama: Ay Işığıyla Dans" Pera Müzesi’nde izleyiciyle buluşuyor.