Cemevlerinin hukuki statüsü ‘ibadethane’ olmalı

Hükümetin, eylem takvimi programındaki vaatleri arasında yer alan Alevilerin hukuki statüsü konusunda nasıl bir program izleyeceği halen belirsiz. Alevi kurumlarının temsilcileri, kendilerinden görüş alınmadığını söylüyor.

Hükümet, seçimin ardından yakın dönemde hayata geçirmeyi planladığı eylem takvimini açıkladı. Ekonomik adımların yanı sıra en dikkat çekici vaatlerden biri de cemevlerine hukuki statü verilmesi. Hükümetin hazırladığı eylem takvimine göre, 2016’nın ilk yarısında cemevleri hukuki statüye kavuşacak. Gerekli yasal değişikliklerin 21 Mart 2016’ya kadar tamamlanması bekleniyor. Eylem planında,  “Geleneksel irfan merkezleri ile cemevlerine hukuki statü tanınacak” başlığıyla yer verilen düzenlemede, “Geleneksel irfan merkezleri ile cemevlerine hukuki statü tanıyacak ve bu mekânların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde gerekli mevzuat düzenlemesi yapılacaktır” açıklaması bulunuyor. Nasıl bir hukuki statü sağlanacağı ve ne gibi yasal düzenlemelerin yapılacağından ise bahsedilmiyor.  Hükümetin nasıl bir formül bulacağı tartışmaları devam ederken, Alevi kurumlarının temsilcileri, kendilerinin görüşlerinin alınmadığına dikkat çekerek, ortaya çıkacak olan çözümün göstermelik bir çözüm olacağını belirtiyorlar. Cemevlerinin ibadethane olarak değil de farklı bir hukuki statüyle ele alınmasının ayrımcılık olacağı yönünde uyarılar da yapılıyor. 

‘Göstermelik adım’

Alevi Kültür Dernekleri eski Başkanı Engin Gündük, daha önce Alevi kurumları olarak çeşitli modeller önerdiklerini, ancak hiçbirinin hükümet tarafından dikkate alınmadığını söyledi. Hükümetin atacağı adımın, AB uyum süreci kapsamında “göstermelik bir adım” olduğunu söyleyen Gündük, “Müzakere yapılmadı. Bizden istenen bir şey yok. İnanç sahiplerine sorulan bir şey yok. Kendi istedikleri gibi bir düzenleme yapılıyor. Sağlıklı bir çözüm formülü çıkacağına inanmıyoruz” dedi.

Gündük, kendi önerilerini şöyle dile getirdi, “İnançların, inanç sahiplerinin kendi kararlarını alacağı bir yasal düzenleme yapılmalı. Avrupa örnekleri var karşımızda. Bizim net talebimiz, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devlet denetiminden çıkartılarak özel bir kurum olması. Sadece Alevilerin değil, diğer bütün inanç sahipleri açısından bütünsel olarak idare edilecek bir model olmalı. Şimdiki durumu, bir fetva makamı. Siyasi iktidarın istekleri doğrultusunda çalışıyor ve bizim böyle bir Diyanet yapısı içinde yer almamız mümkün değil. ”

Giderlerin karşılanması ve dedelerin maaşlarının devlet tarafından ödenmesi gibi tartışmaların komik olduğunu, sorunun temelinde yatan şeyin bu olmadığını vurgulayan Gündük, “Yaklaşımları, ticarethane yaklaşımı. Halen cemevlerinden elektirik ve su parası alırken, işyeri kategorisinde değerlendirme yapılıyor. Dedelerin herhangi bir yerden maaş alması, bu inancın doğasına ters. Bunlardan daha önemlisi, devletin bu anlayışının değişmesi. Devlet, inançlardan elini tamamen çekmeli. Sünni inancından da elini çekmeli. Bu devlet yaklaşımın değişmesi gerek.”

‘Yeni statü’

Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi koordinatörü Mine Yıldırım, hukuki statü sağlanmasının birçok ayrıcalığı beraberinde getireceğine dikkat çekerek, hükümetin yapacağı yasal düzenlemeye ilişkin şunları söyledi:

“Hükümet reform programında, cemevlerine statü verilmekten bahsedilmekle birlikte, bunun nasıl bir statü olacağına dair bir açıklama yapılmamıştır. Daha önce Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Müslümanların ibadet yeri camidir anlamındaki görüşünü esas alan kararları ve Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı - Türkiye davasında AİHM'e sunulan savunmayı göz önünde bulundurulursa, cemevlerine verilen statünün ibadet yeri statüsü olmayacağını var sayabiliriz. Öyle görülüyor ki, yeni bir statü oluşturulacak ve cemevlerinin ibadet yeri statüsüne sahip olmadıkları için yararlanamadıkları ekonomik ayrıcalıkların bir kısmı veya hepsinin sağlanmasının yolu aranacak. Bu noktada inanç veya kültür merkezi olarak yeni bir statü oluşturulması, üzerinde durulan bir diğer seçenektir. Bu statü, ibadet yeri statüsünden farklı bir statü olacaktır. İnsan hakları hukuku, aynı durumda farklı muamelenin nesnel bir şekilde gerekçelendirilmesini gerektirir. Buna göre, cem evlerine diğer ibadet yerlerinden farklı bir statünün verilmesi söz konusu olduğunda, bu farklı muamelenin nesnel kriterlerle açıklanması gerekecektir. Aksi takdirde bu farklı muamele ayrımcılık sayılır. İbadet yeri statüsüne sahip olan cami, mescit, kilise ve sinagoglardan farklı olarak, cem evlerine bu statünün verilmemesi için nesnel bir gerekçe ileri sürülmemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşünün temel alınması nesnel değil, belirli bir ilahiyat görüşünü dikkate alan öznel bir gerekçe olduğu için kabul edilemez.”

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.