Koç Üniversitesi: El konulan embriyolar güvende

Koç Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Özgür Tezcan Agos’un sorularını yanıtladı.

Operatör Doktor Aret Kamar’ın kurucusu ve sahibi olduğu İstanbul Tüp Bebek Merkezi, 25 Temmuz Cumartesi günü, Sağlık Müdürlüğü, Kaymakamlık ve Maliye’den gelen ekipler tarafından paralel yapıya destek olduğu gerekçesiyle el konularak kapatıldı.

Kliniğin 11 yıldır faal olduğunu ve günde ortalama 200 hastanın tedavi gördüğünü belirten Kamar, “Bizi en çok üzen de hastaların mahrem dosyalarına el koymaları oldu. 40 bin hastanın dosyasına el konuldu, paketleyip gittiler. Böyle bir hakları olmaması gerekir. Ayrıca hastaların embriyolarını da Koç Üniversitesi’ne naklettiler” dedi. Kamar, yapılan yanlışlığı düzeltmek için yetkililere ulaşmaya çalıştıklarını ancak onun dışında ellerinden gelen hiçbir şey olmadığını sözlerine ekledi.

Koç Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Özgür Tezcan konuyla ilgili Agos’un sorularını yanıtladı.

Embriyolar size nakledildi mi?

Kapatılan İstanbul Tüp Bebek Kadın Sağlığı Merkezi’ndeki embriyolar Sağlık Bakanlığı'nın inisiyatifiyle Koç Üniversitesi Hastanesi’ne nakledildi ve şu an embriyolar burada en iyi şartlarda saklanıyor.

Kapatılan merkezin hastaları tedavilerine sizde mi devam edecek?

Hastalar tedavilerine istedikleri merkezde devam edebiliyorlar. Bizim merkezimiz dışında başka bir merkezde devam etmeyi tercih ediyorlarsa, embriyo uygun şartlarda o merkeze naklediliyor. Bunun belirli resmi bir prosedürü var. Önce hasta tedavi olmak istediği yeni merkeze başvuruyor, tedaviyi devralacak olan merkez bize talepte bulunuyor, Sağlık Müdürlüğü'nün de onayıyla embriyo nakli yapılıyor. Hastaların mağdur olmaması için elimizdeki bütün şartları kullanıyoruz, bu konuda hastaların endişesi olmasın.

Yetkililer bu konuda sizinle ne zaman bağlantıya geçti?

Süreç biraz ani gelişti, bizimle de İstanbul Tüp Bebek Merkezi kapatıldığı esnada irtibata geçildi. Yetkililer acilen bu embriyoların sağlıklı bir şekilde saklanabileceği bir yer arayışına girdi. Bu sebeple de bizim hastanemize nakledilmesi durumu ortaya çıktı. Bizimle irtibata geçtiklerinde, nakil sürecinde embriyolar mühürlenip bize gönderildi, sonrasında da biz bunların belirli kontrollerini yaptık. Gerekli ölçümleri ve saklama koşullarıyla ilgili takviyeleri yaptık, şu anda embriyolar mükemmel durumda saklanıyorlar.

Merkezin kapatılmasıyla birlikte 40 bin hastanın dosyalarına el konulduğu söyleniyor. Bu dosyalar sizde mi?

Bize dosyaların bir kısmı nakledildi, onlar da embriyolarla ilgili dosyalar sadece, yani 40 bin gibi bir rakam değil. Evrakların bir kısmı da Sağlık Müdürlüğü'nde… Kısacası dosyaların tamamı bizde değil.

Tıbbı aletlere de el konulduğu söyleniyor, bu konuda bilginiz var mı?

Bu aletleri almak gibi bir durum olmadı, sadece azot tankı bize gönderildi. Onun dışında başka bir ekipman bize ulaşmadı.

Kapatılan merkezin hastaları size nasıl ulaşabilir?

Bu konuyla ilgili bize ulaşmak isteyen hastalar için hastanemizin tüp bebek koordinatörünü görevlendirdik. Kendilerine en iyi şekilde yardım edilecektir.

Belen: ‘Cezaların şahsiliği’ne aykırı

Avukat Bahri Belen tüp bebek merkezine el konmasını şu sözlerle değerlendirdi:

“Bu karar ve uygulama 'cezaların şahsiliği' ilkesine ve tüzel kişilerin bir bütün olarak cezalandırılmasını önleyen, ceza hukukundaki  'objektif sorumluluk'  yasağına aykırıdır. 

Sonuçta ortaklar arasında bir suç örgütü üyesi var ise; bu mahkeme kararı ile sabit olduğunda ve suç faaliyeti nedeniyle oluşan bir malvarlıği/maamelek varsa mahkeme kararı ile el konulabilir.

Bu halde de sadece onun hissesine mahkeme karayla el konulabilir. Şu an en fazla yine mahkeme kararıyla hisseye tedbir konulabilir.

Aksi halde bu  anayasal ve ulusalüstü insan hakları sözleşmesindeki mülkiyet hakkının da ihlalidir. 

Öte yandan Ermeni  bir vatandaşın  suçlu olduğu iddia edilen diğer ortağının 'İslâmi akidelere' dayanan siyasi amaçlarını bilmesi ve buna rağmen bunca aynî ve nakdi patrimuanını ve nitelikli mesleki emeğini buna vakfetmesi ve ortak etmesi düşünülemez.

Ortakların belli bir örgütün üyesi olduğu iddiası bugün vardır. Aristo mantığı ile hareket edilirse daha önce onlarla ortaklık  ve iş yapan herkesi suçlu saymak ve malvarlıklarına el koymak, düne kadar onlarla ortaklık yapan siyasilerin ve ordu içerisindeki birlikte çalıştıkları askerlerin de suçlu olmalarını ve meşruiyetlerini kaybedeceklerini iddiasını gündeme getirir ki, bu mantığın nerelere varacağı açıktır.

Onun içindir ki her zaman hukuk ve evrensel hak ve özgürlükler ihmal edilmeden davranılmalıdır.
Bu siyaset ve iktidarın da güç meşruiyetini arttırır. Toplumda yeni ve derin yaraların açılmasının önünü alır.

Kategoriler

Güncel



Yazar Hakkında