Taciz altında soykırım konferansı

‘Türk ve Ermeni Akademisyen Çalıştayı’ (WATS), Michigan Üniversitesi, Güney Kaliforniya Üniversitesi ve Potsdam'daki ‘Lepsiushaus’ tarafından Berlin'deki Avrupa Akademisi'nde 15-18 Eylül tarihlerinde düzenlendi. Ancak çalıştay Türkiye’den Aydınlık gazetesi ve Vatan Partisi’nin başını çektiği milliyetçi grupların engelleme çalışmaları altında cereyan etti. Prof. Fatma Müge Göcek, akademisyen Zeynep Türkyılmaz ve Ohannes Kılıçdağı konferansı Agos içi değerlendirdi.

Toplantı öncesinde Aydınlık gazetesi Sabancı Üniversitesi’nin de aralarında olduğu kimi üniversiteleri suçlamıştı. Sabancı Üniversitesi Kurumsal İletişim Birimi ise konferans öncesi yaptığı açıklamada çalıştaya ev sahipliği yaptıklarının doğru olmadığını ifade ederken, “Öğretim üyelerimiz Sabancı Üniversitesi Akademik Özgürlük İlkeleri çerçevesinde yürüttükleri araştırmalarda ulaştıkları araştırma sonuçlarını yayınlama, tartışma ve yorumlamada özgürdürler” ifadelerini kullanmıştı. 

Suç duyurusu

Konferans öncesinde Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Parinçek Doğu Perinçek, 14 Eylül günü Berlin'e gelerek Federal Basın Dairesi'nde bir basın konferansı düzenledi. Tageszeitung  gazetesinin haberine göre Perinçek, “Üniversiteler mahkeme değil. Akademisyenler ise yargıç değiller. Onlar 1915 olayları soykırımdır diye bir hüküm veremezler” diye konuştu. Gazetenin haberine göre Halkın Kurtuluş Partisi, kimi öğretim üyeleri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na 5 Eylül günü suç duyurusunda bulundu.

Almanya'da bulunan ‘Barış İçin Akademisyenler’ yayınladıkları basın açıklamasında, “Devletin baskısı yüzünden yurtdışına çıkmaya mecbur kaldığımız ülkelerde bile özgür araştırma hakkına saldırılıyor. Türkiye'nin düşmanca bu tutumu uluslararası bir soruna dönüştü” ifadelerini kullandı.

Çalıştayı düzenleyen kurumlardan Lepsiushaus Direktörü Dr. Rolf Hosfeld de TAZ gazetesine verdiği demeçte Doğu Perinçek'in çalıştaya karşı yürüttüğü kampanyanın amacının, Türkiye’nin iç siyasetinde olumsuz bir hava yaratmak olduğunu düşündüğünü belirtti ve şunları söyledi: “Biz Türkiye'yi yargılamak istemiyoruz. Biz sadece bilimsel araştırmalardan ortaya çıkan soruları tartışmak istiyoruz.”

Çalıştaya katılan, Barış için Akademisyenler'den Yektan Türkyılmaz da “Böyle bir ortamda susmaktansa aksine Ermeni Soykırımı üzerinde konuşmamız gerek. Bugün benzer sorunlar var. Başka gruplar ve topluluklar tehlike altında” dedi.

Sosyolog ve Agos yazarı Ohannes Kılıçdağı ise konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Çalıştay asayiş açısından sorunsuz, akademik açıdan verimli geçti. Katılımcılar, öncesinde yaşanan olumsuzluklardan, saldırılardan hiç etkilenmemişlerdi. Sadece bir ara, birilerinin dış kapıda giren çıkanı kameraya aldığı söylendi ama bir aksama yaşanmadı. Aynı toplantının iki sene evvel tam da İstanbul'da sorunsuz bir şekilde yapıldığını düşünecek olursak, bu durum ülkede genel olarak dönen politik havanın bir sonucu diyebiliriz.”


Prof. Fatma Müge Göçek: 
‘Baskılar çalıştayı olumsuz etkiledi’

10. Ermeni Türk Çalıştayı, hangi kurumların desteği ile gerçekleştirildi? Çalıştayın bu yılki teması neydi?

WATS 10,  Michigan ve Güney Kaliforniya Üniversiteleri ve Almanya Lepsius Haus kurumu tarafından Brandenburg Bilim, Araştırma ve Kültür Bakanlığının himayesi altında gerçekleştirildi. Bu yılki tema, genelde günümüzde geçmişin izdüşümleri, özelde de Ermeni Soykırımı üzerine özellikle son zamanlarda yapılan çalışmaların analizi üzerineydi.

Türkiye'den bazı milliyetçi grupların ve medyanın bu çalıştay öncesinde kimi üniversitelere yönelik baskıları oldu. Bu baskılar çalıştayı etkiledi mi? Kurum ya da kişi bazında atmosferden etkilenenler oldu mu?

Baskılar çalıştayı olumsuz olarak etkiledi zira Türkiye'den katılımcılar, sosyal medyada taciz edildiler ve Türkiye'de üyesi oldukları üniversiteler baskı altına alınınca çalıştaydan çekilmek zorunda bırakıldılar. Diğer Türkiye pasaportlu öğretim üyeleri de sosyal medyada vatan haini olarak deşifre edilip şiddete uğradılar. 

Çalıştayı düzenleyenler özel bir strateji geliştirdi mi, konferansın ilerleyebilmesi için?

Çalıştayın strateji geliştirmesi zaman aldı zira organizatörler Amerika, Avrupa ve Türkiye'de bulunuyorlardı. Öncelikle bu milliyetçi gruplara ödün vermeme kararı alındı: çalıştayı bütün baskılara rağmen gerçekleştirecektik. Sonra çalıştayın sorunsuz gerçekleşmesi için Almanya güvenlik kuvvetleri uyarıldı. Ancak bütün bu süreci katılımcılara zamanında bildirmede teknik aksaklıklar yaşadık. Neyse ki son anda her şey toparlandı ve iletişim kuruldu.   

Bahsettiğimiz milliyetçi basın ve gruplar dışında devlet kaynaklı doğrudan ya da dolaylı bir baskıya tanık oldunuz mu?

Duyduğumuza göre bu milliyetçi basın ve gruplar Yüksek Öğretim Kurulunu arayıp katılımcıların üniversitelerine baskı uygulatmışlar ve ayrıca bazı üniversite ve katılımcılara "Türklüğe hakaret"ten dolayı mahkeme yoluyla suç duyurusunda bulunmuşlar.

Çalıştay sırasında engelleme çalışmaları oldu mu?

Evet oldu. Bir kişi konferans salonuna sızmaya çalıştı ancak yakalanıp çıkarıldı; birkaç kişi konferans binası dışında çalıştayı protesto edip broşür dağıttı; birkaç kişi de konferansa gelenlerin filmini çekip katılımcıları korkutmaya çalıştı. Bunlara rağmen, çok başarılı bir çalıştay gerçekleştirdik.

Zeynep Türkyılmaz:
‘Bunlar kabul edilemez’

Türkiye'de konferans aleyhine başlatılan kampanya, sizi ve konferans çalışmalarını nasıl etkiledi? Konferanstan çekilmek zorunda kalanlar oldu mu?

Benim açımdan çok bir değişiklik olmadı. Ben Ermeni meselesini çalışmıyorum, ilgi ve çalışma alanlarım farklı, sadece moderatör olarak katılıyordum. Ondan dolayı da bana saldırılar, -çok saçma ama-  daha çok doktoramı aldığım, yakın zamanda da Amerika’nın en iyi devlet üniversiteleri sıralamasında birinciliğe yerleşen UCLA üzerinden geldi. Kişisel olarak, bana yapılan tehditlere yoğunlaşmadım, gönderilen panel sunuşlarını okudum, kendi yürüteceğim tartışmanın hazırlığını yaptım. 

Ermeni Soykırımı konusunda yapılacak bir konferansla ilgili böylesi bir atmosfer yaratılmasını siyasi açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akademik kısmından başlayayım, bu baskı, tehdit ve karalamaların hiçbirisi kabul edilemez. Bir yandan bunları yaparken, bir yandan da ‘inkârcı görüşe yer verilmiyor, akademik özgürlükleri hiçe sayıyorlar’ savıyla yapılması ise tam fars. Her ne kadar bunu yapanlar belli bir siyasi çevre gibi görünse de rektörlere yapılan baskıdan devlet desteğinden çok da uzak olunmadığı da aşikâr. 
Akademi alanındaki kazanım ve elde edilen prestij yakın süreçte talan edilmişti zaten. Bu da danışıklı bir şekilde geri kalanın da imhasına yönelik bir adım. 7 Haziran seçimlerinden beri özgürlük alanları birer birer yok edildi, küçük alanlarda özgürlük, hak sanrısı olanlara da bunun olmadığının hatırlatılması olarak düşünüyorum bunu. 


Konferans sonrası açıklama:‘Çalıştay serisine devam edeceğiz’

Çalıştayın düzenleyiciler konferans bittikten sonra bir basın bildirisi yayınladı. Bildirinin Türkçe tam metnini sunuyoruz. 

10. Ermeni-Türk Çalıştayı (WATS) buluşması öncesinde, birtakım gürültücü şoven siyasi grupların kimi katılımcıları hedefe alarak, genelde ifade özgürlüğünü, özelde akademik özgürlüğü tehdit eden hamasi saldırılarına üzülerek tanık olduk. Bu saldırılar karşısında, Osmanlı Ermeni tarihi söz konusu olduğunda, Hrant Dink’in hayatı başta olmak üzere ödenen bedeller pahasına elde edilen ifade özgürlüğünü koruma kararlılığımızı bildiririz. Bu çerçevede, on yedi yıldan beri verimli bir akademik platform sağlamış olan Ermeni-Türk Çalıştayı serisine devam edeceğiz. 
Bu andan sonra da Türkiye’deki bütün entelektüellerle dayanışma içinde olarak, ifade özgürlüğünü ve insan haklarını tehdit eden eylemlerin takipçisi olup karşısında duracağımızı açıklarız. Ayrıca, bu tür saldırıların demokrasiye ve toplumsal barışa verdiği zararın bilincinde olarak, akademik kişilik ve sorumluluğumuz gereğince, faili kim olursa olsun, bu tür saldırılarla her mecrada mücadele etme kararlılığımızı vurgularız.”

Kategoriler

Güncel Türkiye