YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Ermenistan bize ne anlatıyor?

İçinde bulunduğumuz coğrafyada son yıllarda eşi ve benzerine rastlamadığımız bir değişim, bir devrim gerçekleşti. Bunu azımsayamayız. Ve bu değişimden çıkarılacak çok dersler olmalı.


Biz Türkiye’deki Ermeniler, ya da büyük bölümümüz, yaklaşık 2 haftadır Ermenistan’da ne olup bittiğiyle yatıyor, kalkıyoruz. Olanlar az buz işler değil. Haftalardır Ermenistan’da yollar kapanıyor, meydanlar doluyor, genel greve gidiliyor. Halk değişim istiyor. Ve bu değişim kimsenin burnu kanamadan gerçekleşiyor. 
Evet muhalefet lideri Paşinyan’ın Başbakan seçilmesi ile yeni bir döneme girildi. Bu açık. Ancak Paşinyan seçilene  kadar ne olduğuna iyi bakmamız gerekiyor. Tekrar edelim, kimsenin burnunun kanamaması önemli. Bunda eski yönetimin hassasiyeti kadar göstericilerin de bu konuda dikkatli davranması önemli rol oynadı,
Ama şu soru elbette geçerli. Ermenistan’da yönetimi elin tutan siyasi elit isterse bu gösterileri şiddetle bastırma yoluna gidemez miydi? Belki bunu deneyebilirdi ancak böylesi barışçı gösterileri  şiddetle bastırmanın kendi aleyhine olacağını anlamış olmalı. Ve tabii göstericilerin ısrarı. Her gün bıkmadan toplanmaları. Ve en önemlisi tepkinin toplumun tüm kesimlerini yayılması.
Dolasıyla içinde bulunduğumuz coğrafyada son yıllarda eşi ve benzerine rastlamadığımız bir değişim, bir devrim gerçekleşti. Bunu azımsayamayız. Ve bu değişimden çıkarılacak çok dersler olmalı.
Bu dersleri hangi düzeylerde çıkarabiliriz? Öncelikle Türkiyeli Ermeniler olarak kendi toplum hayatımızda. Meselemiz malum. Devlet Patrik seçimi yapmamıza izin vermiyor. Ancak devlet bu konuda yalnız değil. Onu bu konuda cesaretlendiren Ermeni toplumundan aktörler var. Bunların kim olduklarını çok iyi biliyoruz. Bakın Başepiskopos Aram Ateşyan hala devletin bizim iyiliğimiz için seçime izin vermediğini söylüyor. Çünkü Patrik hasta ve Patrik hasta diye seçim yolu açılırsa bundan sonraki patrikler için de birileri bu yolu kullanabilirmiş. 
Bu mantık karşısında ne denebilir bilemiyoruz. “Patrik görevini yerine getiremez haldedir, makam boştur” diye karar alan bir Ruhani Meclis var. “Bu kararı niye aldınız?” diye sormazlar mı? “Kararınızın arkasında niye durmuyorsunuz?” diye sormazlar mı? 
Sormazlar. Durmazlar. Ermeni toplumunun bir bölümü açısından mevcut durum verili tabloyu olduğu gibi kabul etmek yönünde. Ve ne yazık ki Türkiye siyasetindeki genel tablonun da etkisiyle olsa gerek, toplumun bu bahsettiğimiz kısmı kendisini önemsiz hissediyor ve bir şeyleri değiştirebileceğini düşünmüyor bile. 
Oysa uzun yıllar süren durağan bir rejimden çıkmış Ermenistan’da toplum kendi kaderini kendi elleri arasına almaya karar verdi ve sonuca ulaştı.
“Koşullar aynı mı?” dendiğini duyar gibiyim. Elbette aynı değil. Ermenilerin nefes almasını bile yakından izleyen bir devlet var. Ancak yıllardır bahsettiğimiz tablonun değişmesi için, seçimleri yapabilmemiz için ses çıkarmaya engel bir durum değil bu. Sonuçta Ermeni toplumu kendi kaderini ellerine alamazsa kimse ona bir hediye bahşetmeyecek. Ve elbette ki Ermenistan ile benzer yöntemleri uygulamak Türkiye Ermenileri açısından kolay değil. Ancak ses çıkarmak isteyen bunun bir yolunu buldu, buluyor. Ve hatırlatmak gerekir ki bunu için çabalayan insanlar da az değil Ermeni toplumu içinde. 
Buradan Türkiye siyasetine geçecek olursak. Seçimler yaklaşırken muhalefet cephesinde bir hareketlilik, bir umut olduğu gözleniyor. HDP’nin ittifak dışında bırakılması elbette önemli bir eksi, muhalefet açısından. Çünkü HDP’nin barajı aşamaması durumunda muhalefetin parlamentoda çoğunluğu ele geçirmesi çok zor hatta mümkün değil. Ancak öyle görünüyor ki Kürt meselesinde CHP ve İYİ Parti’nin bakışı HDP ile bir ittifak kurmaya izin vermedi. Bu saatten sonra bu konuda yapacak bir şey yok gibi gözüküyor. 
Ancak demokrasinin gerekleri açısından yapacak çok şey var. Cumhurbaşkanı adaylarından biri hapiste. Selahattin Demirtaş. Ve siyasi nedenlerle hapse atıldığı gün gibi ortada. Bunun nedenlerini bu sayfalarda defalarca yazdık. Dolayısıyla en azından muhalefet liderlerinin ve adaylarının bu haksız duruma karşı çıkmaları beklenir. CHP adayı Muharrem İnce Demirtaş’ı Silivri’de ziyaret ederek önemli bir adım attı. SP adayı Karamollaoğlu da Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğini söyledi. 
Bunlar devamı gelmek kaydıyla önemli adımlar. Şu önümüzdeki bir buçuk aylık süreçte demokrasi yönünde bir değişim isteniyorsa, seçim sonuçlarından bağımsız olarak bu demokrasi ve dönüşümün esaslarının ve ‘söz’ünün ilmek ilmek kurulması gerekiyor. Bilhassa son üç yılda çok şey kaybettik, insan hakları ve ifade özgürlüğü açısından. Dolayısıyla seçim sonuçlarına öncelik verecek taktik hamleler elbette önemli ancak bu seçim kampanyası vesilesiyle işlerinden edilen akademisyenler, hapse atılan gazeteciler, siyasetçiler, medyanın giderek tek sesli hale gelişi, OHAL koşullarında grev bile yapamayan çalışanlar, gitgide tahrip edilen ekolojik denge açısından tüm kayıplar yepyeni ve yaratıcı bir sesle gündemde tutulabilir ve tutulmalıdır da. 
Böylesi geniş bir kampanyanın karşılıksız kalmayacağı ortadadır. Son haftalarda siyasette görülen kıpırdanma  bunun habercisi olsa gerek.