Ermenistanlı göçmenlere dair gerçekçi bir tanıklık

Genelde belgesel filmlerin en önemli açmazlarından biri, onların sinematografik anlatımdan kopuk olarak adeta bir sözlü tarih anlatımına dönüşme riskidir. Rena Lusin Bitmez, bu riski ustaca bertaraf etmeyi başararak özenli bir sinema diliyle meramını anlatmayı başarmış.

Agos’un farklı sayılarında Rena Lusin Bitmez’in ödüllü filmi ‘Tanrı Göçmen Çocukları Sever mi Anne?’ hakkında yazılar yayınlandı. Filmin, festivallere katılım süreci tamamlanmadığı için izleme imkânı bulamamıştık. Nihayet, bir süre önce Feriköy Kilisesi’nin Nazar Şirinoğlu Salonu’ndaki özel gösterimle bu imkâna kavuştuk. 
Öncelikle belirtelim ki, film, yaşadığımız döneme getirdiği tanıklıkla tarih anlatımında özel bir yere sahip oldu. 
Genelde belgesel filmlerin en önemli açmazlarından biri, onların sinematografik anlatımdan kopuk olarak adeta bir sözlü tarih anlatımına dönüşme riskidir. Rena Lusin Bitmez, bu riski ustaca bertaraf etmeyi başararak sanatçılara dair özenli bir sinema diliyle meramını anlatmayı başarmış. 
Bitmez’in kamerası esas olarak üç mekânda yaşanılan anları kesitler halinde izleyiciye sunuyor. Bunlardan ilki, yüzlerce yıllık bir tarihe sahip olan Kumkapı semtinin sokakları. Kumkapı, geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu şehirde yaşama tutunmaya çalışan insanların yoğun ilgi gösterdiği bir semt. Filmde ise özellikle bağımsızlığını kazandıktan sonra Ermenistan’dan Türkiye’ye gelerek zorlu koşullar altında yeni bir yaşam sürdürmeye çalışan insanların hikâyeleri işleniyor. Dolayısıyla kameranın dolaştığı ikinci alan birkaç sığınmacı ailenin bir arada yaşadığı eski bir Kumkapı evinin odaları. 
Filmin adından da anlaşılacağı üzere başlıca karakter oyuncuları aileleriyle birlikte bu yabancı şehre uyum sağlamaya çalışan çocuklar. 
Filmin en önemli mesajlarının satır aralarında verildiğini söylemek mümkün. Bu mesajları algılamak içinse Ermenistan’ın koşullarına vakıf olmak gerekiyor.  Ev içi eğitim kültürünün olağanüstü başarı ifadelerini görüyoruz genç göçmen ailenin kızıyla sohbetinde. 
Çekimlerin üçüncü mekânı ise Hrant Dink Okulu ya da diğer bir deyişle Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’nin bodrumunda sınıfa dönüştürülen odalar. Burada bir kez daha Ermenistan’daki yüksek pedagoji eğitimine tanık oluyoruz. Öğrencinin sürekli düşünce, algı ve tahayyüllerinin sınırlarını genişletmeye yönelik bir eğitim söz konusu. 
Bir kez daha altını çizerek belirtelim ki; film bize sadece başarılı bir sinema örneği sunmakla kalmıyor, dahası Ermenistan’ın bağımsızlığı sonrası oluşan kaotik ortamdan çıkmak üzere İstanbul’a gelmiş göçmenlere dair gerçekçi bir tanıklık sunuyor. 
Bu tanıklık, gösterim sonrası rejisör Rena Lusin Bitmez’in yoğun alkışlar içinden filmin küçük oyuncularını sahneye çıkarmasıyla daha da belirgin hale geldi. Gösterime, Hrant Dink Okulu Müdiresi Heriknaz Avagyan ve bu okulun çok yönlü sorunlarının çözümü için canla başla çalışan Talar ve Arto Horozoğlu çifti de katıldılar. 
Sanat, bir kez daha halkın yaşamını yansıtma işlevini başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş oldu. 

Kadıköy ve Bakırköy'de yeni gösterimler

Yönetmen Rena Lusin Bitmez'in Ermenistanlı göçmen çocukları konu edinen ödüllü filmi "Tanrı Göçmen Çocukları Sever mi Anne?" Kadıköy ve Bakırköy'de seyirci ile buluşuyor. 7 Şubat'ta Kadıköy Aramyan Okulu'ndan Yetişenler Derneği'ndeki gösterim saat 21.00'de. Gösterim halka açık ve  giriş ücretsiz. Film 18 Şubat Salı günü saat 20.30'da da Bakırköy Dadyan Okulu Salonu'nda gösterilecek. Bu gösterim de ücretsiz ve halka açık olacak. Film Türkçe altyazılı olarak gösterilecek. 

Kategoriler

Kültür Sanat


Yazar Hakkında