Esayan: Evimiz, ailemiz

Esayan bizim evimiz, ailemiz. Beraber yaşanacak nice başarılı, umutlu ve güzel yarınlar için lütfen yanlıştan dönün. Sesimize kulak verin...

ALİS DADIROĞLU

16 Mayıs 2020 Cumartesi günü gerçekleşmesi planlanan “Pajagi Or” (Mezunlar Günü) pandemi sebebiyle iptal edilmeseydi, dünyanın dört bir yanından “Getse Esayanı, getse Esayantsin” diyerek kadehlerini kaldırmak için gelen onlarca Esayan mezunu, konuşmalarının başında ve sonunda müdürlerimize, saygın bir eğitim kurumunu ayakta tutabilmek adına gösterdikleri çabalarından ötürü teşekkürlerini sunacaklardı. Eski ve yeni mezunlar, veliler, öğrenciler, öğretmenler ve çalışanların hep birlikte umutlu, güzel günlere kadeh kaldırabildiği kaç kurum vardır sizce? Tüm bunlar birkaç günde gerçekleşmiyor; uzun yılların özverili çalışması ve emeğidir temelde olan...

Okula başlayan bir çocuk düşünün: Gittiği okulda kendisine değer verildiğini görüp, güvenebileceği kişilerin varlığını hissederse, kendinin oraya ait olduğunu bilerek gelişir, büyür ve olgunlaşır. Yani sahiplenmeyi öğrenip, sahiplenilir. İşte Esayan çatısı altında bizler de bu duygularla geliştik ve olgunlaştık. Peki bu duyguları yeşerten kimlerdi? Sevgili müdürlerimiz Digin Satenik Nişan ve Or. Arlin Yeşiltepe bu duyguları beslemeselerdi, biz nasıl “kocaman bir aile” olmayı başarırdık?

Soruyorum… Aidiyet duygusu nedir? Sahiplenme nedir? İşte tam bu soruları sorma zamanı… Bizi saran, kendimizi onların içinden biri gibi görüp hissedebilme; bir aileye, okula, derneğe, topluluğa, şehre, ülkeye ait olma duygusu. Eğer bu duygu yoksa, yalnızlaşırız, mutsuz oluruz çünkü biz insanlar da doğadaki diğer tüm varlıklar gibi birbirimize muhtacız; birbirimizden güç alırız, gelişiriz ve birlikte var olur, var ederiz. Tüm doğa renklerinin, biçimlerinin kaynaştığı gibi bizlerin de bir arada ortak amaçlar veya hedefler için bir arada olmamız gerekir. Eğer aidiyet duygusunu geliştiremezsek; ne birey olarak zenginleşir ne de içinde bulunduğumuz kuruma bir şeyler katabiliriz.  Yalnızlık, umutsuzluk kaçınılmazdır; Robinson Crusoe gibi tek başına herkesten uzak bir yaşam hedeflemediğimiz sürece…
Hepimiz kurumlarda görev alanların sonuna kadar o pozisyonda kalamayacaklarını biliyoruz. Değişimin gerekli olduğunun da farkında ve bilincindeyiz. Ancak, objektif bir gerekçe olmadan, resmî kurumlardan, öğretmenlerden, öğrencilerden ve velilerden gelen herhangi bir olumsuzluk yokken, öğretim yılının ortasında, öğrencilerimizin gireceği hayati sınavların arifesinde, zorlu pandemi sürecinde vefadan ve nezaketten son derece uzak bir biçimde mi yapılmalıydı bu değişim? 

Esayan bizim evimiz, ailemiz. Beraber yaşanacak nice başarılı, umutlu ve güzel yarınlar için lütfen yanlıştan dönün. Sesimize kulak verin... 
“Getse Esayanı, getse Esayantsin”

Kategoriler

Toplum