Fiz-Gorodok’ta mahallelinin direnişi sürüyor

Yerevan’ın Fiz-Gorodok olarak bilinen mahallesinde yüksek katlı binaların inşa edilmesine karşı mahallelinin mücadelesi devam ediyor. Ayaklanan mahalle sakinleri, alanın yasadışı bir şekilde özelleştirildiğini ve kültürel anıt olarak tanınan mahallenin, bu statüden çıkarılarak bölgeye imar izni verildiğini iddia ediyorlar. Başlayan inşaat sonucunda kesilen ağaçlardan dolayı mahallelinin tepkisi arttı ve protestolar Yerevan Belediyesi’nin önüne taştı.

Aylardır devam eden mücadelede mahalleliye şiddet ve baskı uygulandı, hak savunucusu kuruluşların açıklamalarına rağmen çözüm bulunamadı. Yaşananları Fiz-Gorodok’ta doğup büyüyen, inşaata karşı eylemlerde aktif olarak yer alan Seda Grigoryan’dan dinledik.

Fiz-Gorodok’ta neler oluyor? Bu karışık süreç nasıl, nerede başladı?

Son 30 yılda, özellikle de 2000’lerin başında Yerevan’daki kamusal alanın önemli bir kısmına yasadışı bir biçimde el konulduğunu ve özelleştirildiğini biliyoruz. Zaman içerisinde bu ve benzer birçok kamusal alan olarak bilinen yerlerde birilerinin çıkıverip tapularını göstererek inşaat yapmaya başladığına şahit olduk. Aynı şey fizik enstitüsü çalışanları için inşa edilmiş ve Fiz-Gorodok adını verdiğimiz mahallenin de başına geldi. Ben burada doğdum, büyüdüm çünkü babam fizikçi ve Sovyetler yıkılmadan önce burada fizik enstitüsü çalışanlarına daireler veriliyordu. Yerevan’ın en yeşil, en iyi korunmuş mahallesinde yaşadığım için hep mutluluk duydum. 90’larda karanlık ve soğuk yıllarda bu mahalle halkının ağaçları kesmediğini, herkesin yakıta ihtiyacı olmasına rağmen kesmeyip bakım yaptıklarını gururla anlatırdık hep. 1940’lı yıllarda Fizik Enstitüsü’nün kurucusu Artem Alikhanyan, bu mahallenin de kurucusu. Yeşil alanı ise mahalle sakinleri kurdu, büyüttü ve nesilden nesle aktardı.

2018 devriminden ve belediye konseyi seçimlerinden sonra mahalle sakinleri konseye başvurup, mahallede yasadışı biçimde özelleştirilmiş alanların olduğu konusunda yeni seçilen yetkilileri uyardı. Mevzu şu an inşaatın yapıldığı alan, aynı zamanda Hrazdan Nehri boyunca uzanan ve 1995-96 yıllarında faaliyetini durdurmuş ve gene yasadışı biçimde özelleştirilmiş kreş binası alanı. Sonuncusunun özelleştirilme meselesi şu an savcılık tarafından araştırılıyor.

Belediye maalesef hiçbir önlem almadı. Küçük binaların ve yeşilliğin ortasında 12 katlı bina inşa etmek istediklerini öğrendik. Böylece hukuk mücadelemizi başlattık; belediye ve diğer kurumlarla çalışmalar, imza kampanyası vs. yaptık. Alanın özelleştirilmesinin basit bir sahtecilik vakası olduğu ortaya çıktı. 2004’te alanın planında bir bodrum çizilmiş ve bu gerekçeyle alan özelleştirilmiş. Halbuki alanda hiçbir zaman bodrum binası olmamış. Bu basit şeyi üç senedir ilgili makamlar ve müfettişlere anlatmaya çalışıyoruz fakat herkes görmezden geliyor.

Süreci o kadar uzatıp gerekli bilgi ve belgeleri paylaşmadılar ki, mahalle sakinleri alanın, bilimsel ve kültürel değerinden dolayı anıt olarak tanınması için başvuruda bulundu. Tanındı da fakat birkaç ay sonra inşaatın yapılacağı alan anıt bölgesinden çıkartıldı ve imar izni çıktı. İnşaat şirketi Ratko’nun alana gireceği günün öncesinden polis ekipleri, şirketi bizden korumak için alana geldi. İlk günden beri bize şiddet uygulandı, gözaltına alnındık. O günden bu yana her gün mahallemizde polislerin kargaşası, darpları, çocukları terörize etmeleri, gözaltına almaları sürüyor. Sakin mahallemiz polislerin terör alanına dönüştü. Çitlerle çevirdikleri alanda ağaçlar kaldı, numaralandırdığımız ve inşaat şirketinin verdiği birkaç röportajda kesmeyeceğini taahhüt ettiği ağaçlar. Ancak buldozerin altında hepsi yok edildi.

Bir aktivist olarak bu süreçte neler yaşadınız?

Yerevan Belediye Başkanı’nın inşaatı yapan şirketin her şeyi yasalara uygun yaptığını açıklamasından sonra, herkesin bu inşaatı tamamlamak için işe koyulduğunu anladık. Kimin ne çıkarı var, bilemiyorum. Belediye önünde iki kez eylem yaptık. Bize alternatif bırakmadıklarını anlayınca belediye yolunu kapattık ve bizimle konuşmalarını talep ettik. Belediye Konseyi Üyeleri binadan çıkmışlardı artık, polis bize saldırdı ve bizi gözaltına aldı. Ben ki hayatım boyunca bundan daha sivri konularda eylemlere katıldım, bugüne kadar karakola düşmemiştim. Bu olayla ilgili üç kez gözaltına alındım. Yetkililer açık bir biçimde inşaat şirketini koruyor ve onların asılsız başvurularına dayanarak bize karşı süreçler başlatıyor. İnşaatın geçici ve yasadışı duvarına ‘Kamusal alan’ ve ‘Özgür ağaçlar’ yazılamasından dolayı mülke verilen zarardan dolayı dava açılmış, ben de şahit/şüpheli olarak gösterilmişim. Bu yetmezmiş gibi evimizde arama yapan iki polis memuru bütün odaları ve dolapları alt üst etti. Grafitinin yapıldığı boya kutusunu da bulamadılar. Bunun için dava açmak ve doğru düzgün gerekçe bile sunmadan ev araması yapmak çok absürt. Belli ki bizi yıldırmak ve baskılamak için bahane arıyorlar.

Bana sıkça soruluyor, “Bu inşaatı yapanlar hangi siyasi akıma ait ki bütün sistemi size karşı çıkarmış?” diye. Samimi olmalıyım, bilmiyorum. Belki belli siyasi cepheler arka çıkıyordur veya belki de biz yurttaşlara arka çıkan yok. Belli ki bu, göstermelik demokrasinin sıradan bir fiyaskosu. İnsan hakları alanında çalışan birçok kuruluş, mücadelemizi destekleyen açıklamalarda bulundu zira bu bir mahallenin meselesi değil, kamu yararını savunan herkesin mücadelesidir.

Neler yapmayı planlıyorsunuz?

Yasal ve mümkün olan bütün yollarla mücadelemizi sürdüreceğiz. İnşaat şirketi gözümüzün önünde bütün toprağı kazdı ve bodruma dair tek bir kalıntı ortaya çıkmadı. Bütün yetkililer bu açık yalanı kabul etmeye hazırsa bile, biz böyle bir alaya müsaade etmeyi düşünmüyoruz. Üstelik bize uygulanan baskıların, temelsiz davaların da yasal cevabı olmalı. Savaş sonrası ve devam eden bölgesel, sınır gerginliği koşullarında demokrasi, yurttaş ve kamu yararı için mücadele etmek çok zor. Mücadelemiz toplumumuzun iyileşmesi ve güçlenmesi, adalete tekrar güvenebilmesi için.



Yazar Hakkında