BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Telefondan aradılar

155’i aradım, Emniyet’i istedim, çıkan kadın memura olayı anlattım. Söyledikleri: “Bunlar dolandırıcı. Siz sabit telefonu kapatmadan 155’i arayınca yine kendilerine düşer. Ayrıca hiçbir polis memuru adını ve sicil numarasını vermez. Bu vesileyle de söylemiş olayım, 155 şimdi artık sağlık ve polis gibi acil durumlar için 112 oldu.”

Sabit telefonumuz çalıyor:

“Baskın Oran’la mı görüşüyoruz?” (Telefonda kim olduğunu söylemeden kim olduğumu soranlara sinir olurum; çemkirdim):

“Kim arıyor?”

“Çankaya Asayiş Şube Müdürlüğünden arıyoruz. Sizin de dolandırıcıların hedefinde olduğunuza ilişkin bilgi ulaştı elimize. Telefon dolandırıcılığına karşı bir uyarıda bulunmak istiyoruz.”

(Bundan sonra nüfus kağıdımdaki bütün bilgileri okuyor; ana-baba adı, vatandaşlık numaram, adresim ve saire; çok ayrıntılı olarak. Ve birbiri ardına soruyor):

“Araştırabilmemiz için, son zamanlarda hangi bankaların hangi şubelerini kullandığınızı söyler misiniz oralardaki kameraları inceleyelim? Her birinde kaç hesabınız var? Oralarda ne kadar birikiminiz var? Dolandırıcılar en çok döviz-altın hesapları üzerine çalışıyorlar; sizin döviz ve altın hesabınız var mı? Son zamanlarda hangi hastanelere ve bankalara ne için gittiniz, orada hangi memurlarla temas ettiniz? Muameleyi yapan memuru şimdi görseniz teşhis edebilir misiniz?”

“Bütün bu bilgileri ve özellikle de teşhisi neden sordunuz?”

“Şu anda bazı hastane ve bankalardan bazı çalışanları gözaltına almış bulunuyoruz. Aileleri de bahçede bekleşiyor. Aralarında suçsuzlar da varsa onların ve sizin zarar görmemeniz için soruyoruz.” (Ve ekliyor):

“Bunları, sizi merkeze celp edip de sorabilirdik ama önce telefon etmek istedik.” (Ardından, telefonu başkasına veriyor):

“Ben Komiser Ardener Yazıcı. Sicil numaram da 12240.” (Ve hemen, ilk konuşan polis memurunun yaptığı uzun uyarıyı aynen tekrarlamaya başlıyor. Bu arada arka planda polisler arasındaki konuşmalar duyuluyor.)

“Komiserim, bunları memur arkadaşınız tamamen anlattı”  

“Beyefendi, biz sizi korumak için arıyoruz; rahatsız mı ettik?”

“Ben de sizin zamanınızı boşa harcatmamak için söylüyorum. Gayretlerinizi anlıyor ve takdir ediyorum. Ama Emniyet sürekli anons yapıyor, dolandırıcıların polis gibi aradığını söylüyor. Onun için sormak istiyorum: Beni kaç numaradan arıyorsunuz?”

“Kontrol etmekte haklısınız. Hemen şimdi 155’i tuşlayın, göreceksiniz.” (Cep telefonuma davranıyorum 155’i tuşlamak için. Açana kadar bikaç saniye geçince telefondaki ses):

“Aramadınız? Hemen arayınız.”

“Bi dakka. Cepten aramaktayım.”

“Hayır, hemen buradan, kapatmadan arayın 155’i. Bu acil numara olduğu için kapatmadan arama yapabilirsiniz.”

(Kapatmadan çevirdiğim 155’ten bir kadın sesi cevap veriyor ve komiserin gerek adını gerekse sicil numarasını teyit ediyor. Komiser yine karşımda).

“Siz beni lütfen on dakika sonra arar mısınız?” diyorum. Çat. Kapanıyor.

***

155’i aradım, Emniyet’i istedim, çıkan kadın memura olayı anlattım. Söyledikleri:

“Bunlar dolandırıcı. Siz sabit telefonu kapatmadan 155’i arayınca yine kendilerine düşer. Ayrıca hiçbir polis memuru adını ve sicil numarasını vermez. Bu vesileyle de söylemiş olayım, 155 şimdi artık sağlık ve polis gibi acil durumlar için 112 oldu.”

“Beni sabitten arayan telefonu verebilir misiniz?”

“Veremeyiz, görmek için sizin telefonunuza girmek lazım ki, kişisel haklarınızın ihlal edilmemesi için bu yasaktır.” (İftihar ediyorum bu söz üzerine, devletimizle.)  

“Telefonun numarası sabit telefonumun ekranında çıkmış olabilir. Çıkmışsa, nereye şikayet edebilirim?”

“Bunun için Savcılık’a gidip yazılı olarak başvuracaksınız.” (Hah, bu daha çok benzedi devletimize.)

***

“Komiser”in kullandığı numarayı buldum çünkü sabit telefonumun ekranında arayan numaralar çıkıyor. (Unutmadan: Sonradan öğrendim, cepten de arayabiliyorlarmış.)

112’yi arayıp Emniyet’i bağlattım. “Bize değil, 0312-473 6478’den Emniyet Siber Suçlar’ı arayıp bildirin” dediler. Teşekkür ettim. Siber’i aradım.

“Bizi değil, 0312-303 55 70’den Emniyet Dolandırıcılık Şube’yi arayın” dediler. Teşekkür ettim. Dolandırıcılık’ı aradım.

“Aldık, teşekkür ederiz” dediler.  

***

Böyle şeylere niye “bi miktar talimli” olduğum iki şeyden kaynaklanıyor olabilir:

Birincisi, benzer bir telefon Bodrum’daki telefonumuzdan gelmişti. Pek profesyonelce değildi. “Yakın korumama söyleyeyim, sizi arasın, daha kolay anlaşırsınız” demiştim, çat diye kapanmıştı.  

İkincisi, Mülkiye’de ikinci sınıfta olmalıyım (1966 filan), benzer bir hatta iki olayı sınıf arkadaşlarımla birlikte bu sefer fail yani “Komiser” olarak yaşamışlığımız var:

Cebeci’de mektebin yanındaki sokak Yeni Acun. Orada bir bakkal var, “torpil” satıyor. Yani ucunu kibrit veya sigarayla tutuşturuyorsun, yere atıyorsun, yılan gibi gidip biraz ileride patlıyor. Bunlardan biri de bizim sınıftan bir arkadaşın altında patlamış, kızcağızın ödü kopmuş. Çok sinirlenmişiz buna.

O zamanki adıyla Talebe Cemiyeti odasındayız, son sınıftan Üstat Metin (sonradan, Prof. Dr. Metin Kazancı) açıyor telefonu bakkala:

“Ben Komiser Kazım Topgülle. Sen bakkalsın değil mi! Bana bak! Sen torpil mi ney satıyormuşsun, birinin altında patlamış, kız şu anda yoğun bakımda yatıyor, biz gelip seni almadan derhal bütün o torpil midir nedir onların hepsini toplayıp karakola geleceksin!”

“Amman komiserim, o da neymiş, hemen geliyorum Komiserim.” (Bu arada inandırıcı olması için arkadaşlardan biri bizim telefonun yanında takır takır daktilo yazıyor, bir sanığın ifadesini alıyor.)

Yeni Acun sokağına bakan pencerelerden birinden dikizliyoruz, bakkal yelyepelek fırladı dükkandan. Yarım saat kadar geçince döndü, Üstat Metin tekrar telefon:

“Nerdesin ulan! İllaki gelip mahallenin ortasında tevkif mi edelim!”

“Aman komiserim, geldim, seni çağıran filan yok, defol dediler.”

“Nereye gittin ulan?”

“Kurtuluş karakoluna komiserim!” (Kurtuluş karakolu Mülkiye’nin bölgesine bakar).

“Ulan sana kim dedi orası diye? Demirlibahçe karakoluna geleceksin!” (Demirlibahçe az daha uzakta). Haydaa, bakkal tekrar fırlıyor dışarı…

Aynı numarayı yine aynı tüllap ekibi okulun karşısındaki Cebeci Piknik’in sahibi Kemal’e çekmiştik, bilmemne yemeğini tüllaba pahalı satıyor diye. Güya o yemek bozukmuş, bir arkadaş zehirlenmiş, hastaneye kaldırılmış, derhal o aştan bir tabak alıp gelsinmiş karakola, yoksa…

***

Bodrum’da avukat bir akrabam var, Aydın. Dolandırıcılık telefonunu anlattığımda akıl verdi, size de gerektiğinde yarayabilir:

“Bir daha ararlarsa dersin ki, hesaplarım üzerinde 35.000 TL maliye blokajı var, onu gönderin veya bir durakta buluşalım elden verin, gerisini hallederiz.”