NAZAR BÜYÜM

Nazar Büyüm

DÖNÜP BAKTIĞIMDA 

Şöyle bir düşünürsek eğer

Ama bir dakika hanımlar, beyler! Ne demek, “Şöyle bir düşünürsek eğer?..” Şöyle bir düşünürsek eğer akla neler gelmez! Özgürlük gelir. Eşitlik gelir. Hukuk-adalet gelir. Hak aramak, hesap sormak gelir.

Şimdi, bu dört sözcüğün eleştirel tahlilini yapalım.
Ve ne kadar tehlikeli bir önerme olduğunun
ayırdına varalım.

Şöyle bir düşünürsek eğer, ne diyor? Örnekse, düşünürsek
başkaca bir yaşama, başka bir hayat mümkün mü, diyor, diyebilir.

Yani, bugünü iyi bulmuyorsak eğer,
yarın nasıl olmalı, bunu bir düşünelim diyor, diyebilir.

Ama bir dakika hanımlar, beyler! Ne demek, “Şöyle bir düşünürsek eğer?..”
Şöyle bir düşünürsek eğer akla neler gelmez!
Özgürlük gelir. Eşitlik gelir. Hukuk-adalet gelir.
Hak aramak, hesap sormak gelir.
Bunca yoksulluk niye var, diye düşünmek gelir.
“Gelin canlar bir olalım” demek, yani örgütlenmek gelir.
Ooooo… gelir de gelir!

“Anayasanın fiilen askıya alındığı, yasama, yargı erkinin tek adama bağlandığı, 
halkın sesinin kesildiği, güçler ayrımının yok edildiği, milyonların açlıkla, 
yoksullukla mücadele etmekten bîtap düştüğü, kin, nefret, kan ve ölümün, 
yalanın, talanın, çeteleşmenin sıradanlaştığı”* akla gelir, gelebilir…

Demem o ki, bu önermedeki masum görünen bu dört sözcük
netameli, asla masum değil.
Tehlikenin farkında mısınız?
Dört adet sözcük, ne var bunda, varsın desin, diyemeyiz.
Eleştirel tahlil bunun için gerekli.
Derin düşünmek -Wissam Shekhani

Başlayalım.

Buradaki kritik söz, soruyu sorun haline
getiren sözcük “eğer”.

Biraz deşersek hatta, söz çatallaşıyor:
“düşünürsek” oluyor.
Yani bizi düşünmeye çağırıyor; ancak
ondan sonra bir şart koşuyor: “eğer.”

Düşünmeye niyetimiz yoksa, şart ortadan kalkıyor;
“eğer” sözcüğü, yanlış imlayla, atın üstüne konan binek oluyor.
Ve biz düşünmekten kurtuluyoruz.
Düşünme keyfiyeti ortadan kalkınca
özgür, rahat bir yaşama kavuşuyoruz.

İşte bunu anlamıyorlar.
Sanıyorlar ki düşünmek yasaklanıyor…
Hayır, asla ve kat’a!  Düşünmek yasaklanmıyor;
insanlar, halkımız, düşünme yükünden
kurtarılıyor. Çünkü neden?
Zaten bizim yerimize düşünenler var.
Onların yükü ağır. Bunu düşünelim.

Hele bir de düşünüp düşünüp
düşündüğünü söyleme durumu var ya,
işte bu hiç olmaz!

Bu dört sözcük, dört kelime, beni düşüncelere gark ediyor.
Düşündükçe düşünüyorum. Ki bu iyi bir şey değil;
hem zihin sağlığı açısından, hem kişisel güvenlik bakımından.

Bırakın anlatayım.

Bu dört sözcükte bir önerme, bir hayal var, düşünme hayali.
Ama iş orada bitmiyor. “Şöyle bir…” diye başlıyor önerme; yani özgürce,
istediğimiz zaman ve istediğimiz gibi düşünmeyi öngörüyor.
Bu “şöyle bir” tehlikeli, muzır bir söz.
Masum görünüşlü, ama değil.
Yani rastgele, lalettayin, istediğin zaman istediğin yerde, diyor.
Şarta şurta bağlamıyor.

Sorun bununla kalsa iyi, “şöyle” sözcüğünü atar, kurtuluruz.
Ama o kadarla bitmiyor. Bir de peşinden gelen “düşünürsek” sözü var.
O biraz daha anlaşılır. 
Çünkü “düşünürsek” diyor, dilek-şart kipi.
Demokratik, seçimli bir öneri.
Emir kipinden “Düşün!” demiyor.

Ama bakın. Yukarıda belirttim.
Bunlar örtülü, sinsi sözler.
Şöyle bir düşünürsek eğer akla neler gelir, gelebilir, bir düşünün.
Hak hukuk gelir. Adalet gelir. Özgürlük, eşitlik gelir.
İnsanca yaşama düşü gelir. Maazallah, örgütlenme,
hak arama, hesap sorma gelir. Bugünü vurma, yarını kurma gelir.
Şöyle bir düşünürsek eğer akla başka bir düzen gelebilir.
Bunun sonu yok! 
Akla, Sarkis Çerkezoğlu’nun kitabı, Dünya Hepimize Yeter gelebilir. 
Akla bozuk düzen, vurgun düzeni, vahşi kapitalizm,
sömürü gelebilir. Bunlar iyi düşünceler olmaz.
İnsanın kafası bozulur, örgütlenme falan isteyebilir.
Hak arama, hesap sorma peşine düşebilir.
Başını belaya sokar.
Gerek yok. Lüzumsuz.

Ama ben formülü buldum. Size kıyak çekip söyleyeceğim:
Bu önermeyi tek sözcüğe indireceğiz.
Öyle, şöyle imiş, düşünürsek imiş, eğer imiş… Bunlara gerek yok.
Bunları atacağız. Attık mı? Elimizde gül gibi “bir” sözcüğü kalacak.
Bir, hatta iki, üç, dört diyebiliriz. Birdirbir bile deriz.

Yazıyı tamamlayınca dönüp baktım, olmaz! Burada bırakamayız.
Ürkütücü bir önerme bu: Şöyle bir düşünürsek eğer.
Demek biz, hepimiz, “şöyle bir” yani istediğimiz zaman
düşüneceğiz!

Biliyorum, uzattım, kendimi tekrarlıyorum ama
ne yapayım, bu düşünme tehlikesi peşimi bırakmıyor,
düşününce başımıza neler gelir,  beni endişelere sevk ediyor.

Buraya bakın hanımlar, beyler!
Düşünmeye yasak var mı?
Yok!
Sade, biraz dikkatli olun diyoruz.
Sizin düşünmenize gerek yok, diyoruz.
Düşünmek gerekirse onu biz düşünürüz, diyoruz.
O kadar!

Bu kadar.

Lakin, işimiz eleştirel tahlil. Tahlili derinleştirirsek…

(Biraz karışık oldu bu eleştirel tahlil.
Ama böyledir. Akademik eleştirel tahlil biraz karmaşık olur.
Ki akademik olsun…)

Şimdi, buradaki “eğer” iyi niyetli bir sözcük gibi görünüyor.
Hakkını yemeyelim, “makul şüphe”ye yer bırakalım.
Öyle ya, düşünme şartı getirmiyor, sözü “Şöyle bir düşünürsek”te 
bırakmıyor; tersine, eğer düşünürsek diyerek eylemin olması,
düşünmenin gerçekleşmesi için şart koşuyor.

Bu dört sözcüğe uzaktan şöyle bir baktım.
Kafam gene karmakarış!
Ürperdim! Yahu ne diyorsun sen arkadaş?
Bu terörist bir önerme! Vatanı bölmeye,
vatan hainliğine kadar gider! Düşünmek ha?
Hele düşündüğünü söylemek ha?
Bir daha ürperdim…

Sonra bir daha düşündüm.
Daha kestirme bir yol yok mu? Var.
Niçin dilimizi “Bir”, “Eğer”, “Şöyle” 
sözcüklerinden mahrum bırakalım?
Önermedeki dört sözcükten üçünü atmak yerine sadece
birini atalım, “düşünürsek” sözcüğünü.
Hatta kökten başlayıp onun mastarı olan
“Düşünmek” sözünü… Düşünmeyelim!
Hem yükümüz kalkar üstümüzden,
hem güzel Türkçemizi zayıflatmış olmayız,
hem kendimize, halka ve geleceğe karşı
sorumlu olmaktan kurtuluruz…

Ohhh be! Nasıl kolaylaşıverdi birden yaşamak!

Önemli Not:
Şöyle bir düşünürseniz eğer,
bu bir mizah yazısıdır. Ciddiye alıp düşünmeyiniz.

*Bunlar güzel, doğru sözler; kim söylemişse iyi söylemiş.