Azerbaycan’ın 12 Eylül’de Ermenistan’ın doğu sınırında başlattığı büyük saldırıyla jeopolitik haritası değişen Güney Kafkasya’da güç savaşı daha da yükselecek.
Azerbaycan’ın, Sevan Gölü’nden güneyde İran sınırı yakınındaki Kapan’a kadar, çok geniş bir alana yayılan saldırısı, yoğun bir ağır silah bombardımanıyla başlayıp, birçok noktada kara saldırılarıyla devam etti. Azerbaycan, toprak kazanımlarıyla turistik tatil beldesi Jermuk’un 4 kilometre doğusuna kadar ulaştı. Saldırıların bedeli ağır oldu; bu yazının kaleme alındığı an itibariyle, resmî verilere göre Ermenistan tarafında 207, Azerbaycan tarafında 77 kişi hayatını kaybetmişti. Rusya’nın arabuluculuğunda yapılan ilk ateşkes tutmadı. Amerikalıların katıldığı müzakerelerle yapılan ikinci ateşkes düzenlemesi ise şimdilik (yani Azerbaycan Ermenistan’a, hatta belki Karabağ’ın geri kalan kısmına tekrar saldırıncaya kadar) tutmuş gibi görünüyor.
Daha önce benzeri yaşanmamış bu askerî tırmanışın nedeni sınır “olayları” değildi; bu ölçekte bir saldırı ancak uzun bir hazırlıkla yapılabilir. Ermenistan kaynakları daha Nisan ayında böyle bir saldırıya dair uyarılarda bulunuyorlardı; Bakü’ye yönelik dış diplomatik baskılar sayesinde bu saldırı engellenmişti.
Siyasi bağlam göz önünde bulundurulduğunda, bu şiddetin şaşırtıcı olduğu söylenebilir. Daha iki hafta önce, 26 Ağustos’ta, Ermenistan tarafı, stratejik bir kent olan Laçın ile Zabuh ve Susu köylerini boşaltmış, Azerbaycan hiç savaşmadan, genç askerlerini feda etmeden bu yerleşim birimlerine girmişti. Azerbaycan, iki yıl önce başlattığı Karabağ Savaşı’nda da, 26 yıldır süren müzakereler boyunca talep ettiğinden fazlasını kazanmıştı. Karabağ’ın Sovyet dönemindeki sınırlarının etrafında bulunan ve Birinci Karabağ Savaşı’nda Ermenistan’ın kontrolü altına giren tüm toprakları almış, ayrıca Karabağ’ın iki bölgesini, Şuşa ve Hadrut’u da işgal etmişti.
Bu son saldırı, Ermenistan’a yönelik ilk saldırı değildi. 9 Kasım 2020’deki ateşkesten altı ay sonra, Azerbaycan bir kez daha şiddet yolunu tercih edip Ermenistan topraklarına girmişti. Ancak, Azerbaycan lideri İlham Aliyev’in Eylül 2020’den önceki taleplerinin çok ötesine geçen bu başarılar, 30 yıldır süren çatışmanın sonlandırılması için yeterli olmadı. Azerbaycan, Karabağ Ermenilerinin haklarını ve güvenliğini güvence altına almaksızın, kendi “toprak bütünlüğü”nün Ermenistan tarafından kabul edilmesini istiyor. Ayrıca, Ermenistan’ın güneyinde, Azerbaycan’ı Nahçıvan’a bağlayacak bir “koridor” talep ediyor. Ermenistan ise barış antlaşması imzalamaya hazır olduğunu ifade etti ama aynı zamanda Karabağ’ın ve burada yaşayan nüfusun geleceğini de müzakere etmek istiyor. Ayrıca, 1990’lardan beri Ermenistan’a tam ambargo uygulayan Azerbaycan’a ve Türkiye’ye giden tüm ulaşım güzergâhlarının açılmasını talep ediyor.
Azerbaycan’ın, savaş öncesindeki taleplerinin tümü karşılandığı hâlde Ermenistan’a yönelik saldırgan tavrını kesintisiz olarak sürdürmesi, çatışmanın yalnızca –Sovyetler döneminde, nüfusunun çoğunluğunu Ermeniler oluşturduğu hâlde Azerbaycan’ın yönetimine verilen– Karabağ’ın statüsüyle ilgili olmadığı, iki etnik grup arasında ezelî bir çatışmanın söz konusu olduğu yönündeki karamsar görüşleri güçlendiriyor.
Jeopolitik değişimler
Ermenistan’da iki askerî üssü ve Ermenistan-Azerbaycan sınırında konuşlandırılmış askerî kuvvetleri olan Rusya, buna rağmen, çatışan iki taraf arasında arabulucu rolü üstlendi ama pek bir başarı kaydedemedi. Rusya, son dönemde Ukrayna’da yaşadığı gerilemeyle itibar kaybetti, ancak Azerbaycan’ın bu son saldırısını Rusya’nın zayıflığına bağlayan analizler bağlamdan yoksun görünüyor. Azerbaycan Ermenistan’ı geçen yıl Mayıs ayında, yani Ukrayna’da savaşın başlamasından sekiz ay önce istila etti. Ayrıca, 2020’de Karabağ’a ve Ermenistan’a saldırdığında, Rusya, müttefiki Ermenistan’ı desteklemek yerine yine arabuluculuğa soyunmuştu.
AB bu yılın Temmuz ayında Azerbaycan’la, sevinç içinde, yeni bir gaz anlaşması imzaladı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Azerbaycan’ın istila hareketine dair tek bir kelime etmiyor. Ancak, Ukrayna istilası nedeniyle Rus enerjisini boykot eden AB bu konuda sessiz kalsa da, Azerbaycan’ın süregiden saldırganlığının, AB’nin bu ülkeden petrol ve gaz ithal etmesini zorlaştıracağı açık.
Bu konuda kaygılı ama paralize olmuş görüntüsü veren bir başka ülke de İran. İran’ın liderleri Kafkaslarda statükonun korunması konusunda Rusya’ya güvendiklerinden, 2020’de savaş çıktığında büyük bir şok yaşamıştı. Ancak savaş, İran’a yönelik irredentist iddiaları olan Azerbaycan’ı güçlendirdiği gibi, İran’ın kuzey sınırında Türkiye’nin ve aynı zamanda İsrail’in askerî varlığını da güçlendirdi. Halen süren çatışmalar, Ermenistan’ın başkenti ile İran arasındaki karayolu bağlantılarının kesilmesi sonucunu doğurabilir. Bu tehlikeli değişimlere rağmen, İran’ın liderlerinin herhangi bir tepki veremedikleri görülüyor.
Türkiye ise Azerbaycan’a yine tam siyasi destek verdi. Azerbaycan’ın 2020’de Karabağ’a saldırmasından önce olduğu gibi, 5 Eylül ile 9 Eylül arasında, yani Azerbaycan’ın son saldırılarını başlatmasından birkaç gün önce, Azerbaycan ve Türkiye kuvvetlerinin katıldığı askerî tatbikatlar yapıldı. Türkiye’deki sertlik yanlısı kesim, Ankara ile Yerevan arasında sürdürülen, –söylendiğine göre– iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesine dönük müzakereleri sorgulayacaktır.
Geçen haftanın en büyük sürprizi, ateşkes antlaşmasına giden sürece ABD’nin etkin bir şekilde katılması, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın bu süreçte önemli rol oynamasıydı. Başında Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin bulunduğu bir ABD heyetinin Ermenistan’a yaptığı ziyaretle, ABD’nin Ermenistan’a ve Ermenistan’ın güvenliğine destek vereceği yönünde yeni bir taahhütte bulunmuş oldu. Rusya’nın Güney Kafkasya’daki etkisi serbest düşüşe geçmişken, ABD bölgeye yeni bir jeopolitik ilgiyle yaklaşıyor, Türkiye Azerbaycan’ı desteklemeye devam ediyor, İran ise gelişmeleri ihtiyatla takip ediyor.
Bu büyük güçlerin, küçük ama jeopolitik açıdan gergin bir bölge olan Kafkaslar konusunda orta vadede hangi yönde adımlar atacaklarını göreceğiz.
(İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz)