Ermenice tiyatronun parlak günleri nasıl sona erdi?

Hrant Dink Vakfı'nca 4-5 Kasım'da düzenlenen ‘İstanbul, 1914-1922: Savaş, Çöküş, İşgal ve Direnişin Tarihi’ başlıklı konferansta sunum yapan isimlerden biri de Nesim Ovadya İzrail’di. İzrail konferansın kapanışında “Mütareke Yıllarında İstanbul’da Ermenice Tiyatro Faaliyetlerinin Yükselişi" başlıklı bir konuşma yaptı. İzrail ile sunumundan yola çıkarak Türkiye’de Ermenice tiyatronun tarihine baktık.

Mütareke, yani 1918-1922 öncesi dönemde Ermeni tiyatrosu ne durumdaydı?  Ermeni tiyatrocular, Ermenice tiyatro icra edebilme imkanlarını ne zaman elde edebildiler ve bu ne zaman kesintiye uğradı?

Osmanlı toplumuna Avrupa tarzında tiyatro, bu toplumun bileşenlerinden Ermeniler sayesinde 19. yüzyılda girmiş ve yer etmiştir. 1858’den 1881’e kadar Ermenice ve Türkçe çok dilli olarak devam eden tiyatro performanslarına, bu tarihten sonra Ermenice oyun oynama yasağı gelmişti. Tiyatro sahnesinin kurucuları, geliştiricileri ve seyirciyi salonlara giderek piyes izlemeye alıştıran Ermeni sanatçılar, bundan sonra Mardiros Mınakyan’ın liderliğinde Türkçe oyunlarla yola devam ettiler ve 1908’de ilan edilen Anayasa’ya kadar Abdülhamit’in istibdat yıllarının tiyatro gemisini Meşrutiyet limanına yanaştırdılar. Bu yılların Batılı tarzdaki tek tiyatro kumpanyası, Mınakyan’ın Osmanlı Dram Kumpanyası oldu. 

1908’de Anayasal düzene geçildiğinde Ermenice tiyatro yapmak serbest bırakıldı. Bu günlerdeki göreceli özgürlük ortamında büyük heyecanla sahnelere atılan Türk sanatçılar, henüz yeterli tecrübeye sahip olmayan genç gönüllülerden oluşuyordu. İstibdat yıllarının sona ermesiyle sahnelerde her şey özgürce söylenebiliyor, oynanabiliyordu. Türk gönüllülerden bazıları, Ermeni sanatçılarla birlik olurken, bazıları da kendi aralarında gruplar oluşturarak tiyatro denemeleri yapıyorlardı. 

Ermeni sanatçılar için özgürlük ortamında Meşrutiyet’in en önemli niteliği, Ermenice oyun oynamanın artık serbest olmasıydı. Sahneye çıkma heyecanıyla genç Ermeni sanatçılar 1908’in ilk günlerinde Azad Tadron (Özgür Tiyatro) isimli bir topluluk oluşturdular. Tamamen Ermenice bir repertuarla yola çıkan bu gençler topluluğu, dönemin yeni parlayan ideolojisi olan sosyalizme yakınlık duyduklarını ilan ediyorlardı. Sahneye koydukları oyunlarda krallara, zalimlere ve patronlara karşı konularla, Ermeni milletine kimliğini hatırlatan temalarla yer alıyorlardı. Azad Tadron grubunun kurucu ve öne çıkan isimleri Aşod Madatyan, Yenovk Şahen, Şahen Hovhannesyan ve sahnelere yeni çıkan Eliza Binemeciyan’dı. İtalya’da aktör olarak bulunan İstanbullu Vahram Papazyan da belli aralıklarla başkente gelip bu grupla tecrübelerini paylaşarak, birlikte sahneye çıkıyordu. 

Mardiros Mınakyan yönetimindeki Osmanlı Dram Kumpanyası'nın bir afişi

Türk aydınları, Reşad Rıdvan, Burhanettin Tepsi gibi Türk tiyatro yöneticileri için başarılı sahne performansıyla Vahram Papazyan, Türk tiyatrosunun geliştirilmesinde bir seçenek olarak görüldü. 1910 yılında Ermeni Dramatik’in önde gelen sanatçısı Vahram Papazyan’ın kişiliğinde Türk tiyatro topluluklarıyla birlikte oyunların oynanması için denemeler yapıldı. Avrupai disiplinle yetişen Papazyan ile Milli Osmanlı Tiyatrosu’nun Türk sanatçıları arasında (Eylül 1910’da birlikte oynanan Otello performansında olduğu gibi)  uyumsuzluklar olmasına rağmen, Nisan 1912’de Yeni Tiyatro Kumpanyası tarafından Muhsin Ertuğrul’un Türkçe ve Vahram Papazyan’ın Ermenice, iki dilli olarak Hamlet’in sahneye konulması da, önemli iş birliklerinin göstergesi olmuştur.

1910 yılının ikinci yarısında, İstanbul’da Ermenice tiyatro faaliyetlerini maddi ve seyirci bakımından desteklemek üzere Ermeni Tiyatro Cemiyeti oluşturuldu. 1911’de bu desteği de arkasına alan Ermeni Dramatik Tiyatrosu, Vahram Papazyan, Aşod Madatyan, Yenovk Şahen, Kevork Sarkisyan, Eliza Binemeciyan ile Mıgırdiç Çanan, Yetvart Çaprasd, Hraçya Nersesyan, Hraç Tertsakyan, kız kardeşi Adrine Tertsakyan, Nışan Beşiktaşlıyan gibi genç kadroların katılımıyla şekillendi. Balkan Savaşı günlerinde aksayan tiyatroların gösterileri, 1913’ün Nisan ayından itibaren genç sanatçılar Mıgırdiç Çanan, Yetvart Çaprasd ve Adrine Tertsakyan’ın katılımıyla Ermeni Dramatik Tiyatrosu’nun performansları devam etti. 

1914 yılında İstanbul’da hayata geçirilen Darülbedayi, Türk milli tiyatrosu olarak planlanmıştı ve temel amaçlarından biri sahnedeki Ermeni sanatçı üstünlüğüne son vermekti. Hiçbir Ermeni aktörün alınmadığı Darülbedayi’ye, Türk ve Müslüman kadının sahneye çıkma engeli nedeniyle Ermeni aktrisler zorunlu olarak kabul edildi. Bu trajik durum 1923’e kadar dokuz yıl devam etti. 

Mütareke dönemine geldiğimizde ise Ermenice tiyatronun bir canlanma yaşadığını biliyoruz. Bu ne zamana kadar sürdü ve bu dönemin öne çıkan sanatçıları kimlerdi?

1918 yılı savaşın devam ettiği, ancak hız kestiği, soykırım ve tehcirden sağ kurtulan ve geçerli mazeretleri olan Ermeni vatandaşlara yaşadıkları yerlere ve İstanbul’a dönme izinlerinin verilmeye başlandığı günlerdir. Soykırımdan en az hasarla kurtulan İstanbul’un Ermenileri ile Türk ve Müslüman vatandaşlar arasında oluşan güvensizlik ortamında, genç Ermeni tiyatro sanatçıları 1918’in ilk aylarında yeniden harekete geçirmeyi planladıkları İstanbul Ermeni Dramatik Tiyatrosu’nun tüzük ve yönetmeliğini hazırlamaya giriştiler. Ağustos 1918’de kabul edilip sonuçlandırılan bu çalışmaya rağmen savaşın resmen sona ermesini beklediler. 

Aralık 1918’de yayınlanan tüzükle birlikte, 1908’deki Azad Tadron’un başlattığı tiyatro sürecinin doğrultusunda, İstanbul Ermeni Dramatik Cemiyeti’nin (Bolso Hay Dramatik Ingerutyun) kuruluşu ilan edildi. Cemiyetin kurucu isimleri, savaş öncesi yıllarda sahneye yeni çıkan genç sanatçılardan Mıgırdiç Çanan, Yetvart Çaprasd, Yervant Tolayan’dı. Grubun sahne ve yönetim kadroları çok kısa bir zamanda büyük bir heyecanla bir araya geldi ve provalara başladı. Aktrislerden, Siranuş Aleksanyan, Hraç Tertsakyan, Yevkine Acemyan, Adrine Çanan, aktörlerden Hraçya Nersesyan, Dırtad Nişanyan, Hrant Isdepanyan, Krikor Hagopyan, Şahan Saryan, Dikran Boğos ilk günlerde öne atılan sanatçılar oldu. O sırada Halep’te bulunan Aşod Madatyan birkaç aylık bir gecikme ile İstanbul’a geldi ve gruba katıldı. 

Ülkenin genelinde Türk ve Müslüman çoğunluk için başlayan işgal ve işgale karşı mücadele günlerinin oluşturduğu yeni siyasal saflaşma ortamı, İstanbul’da Ermeni toplumu için bir rahatlama ve nefes alma dönemi oldu. Ermenice tiyatro yapmaya elverişli özgür bir ortam ortaya çıktı ve İstanbul’da Ermeni sahnesi için parlak günlerin başlangıcı oldu. Yeniden ayağa kalkan Ermeni tiyatro sanatçılarının çok büyük kesimi, varlıklı Ermenilerin de desteğini alarak İstanbul Ermeni Dramatik Tiyatrosu’nun şemsiyesi altında toplandı. Diğer yandan Benliyan Operet Kumpanyası’yla beraber, Felekyan Kız Kardeşler Tiyatrosu, Vahan Şahinyan’ın Kilikya Ermeni Dramatik Tiyatrosu, Krikor Hagopyan’ın Şark Tiyatrosu gibi kumpanyaların faaliyetleri ile İstanbul’da Ermenice sahne, zirve yaptı.
Nesim Ovadya İzrail

İstanbul Ermeni Dramatik Tiyatrosu’nca, Şubat 1919’da yaşlanmış büyük sanatçı Mardiros Mınakyan yararına, sanatçının ikinci jübilesi niteliğinde bir gösteri ile yoğun geçecek bir dört yılın açılışı yapıldı. Ardından İttihat ve Terakki’nin soykırımda kullandığı çetelerden birinin başını ezerek öldürdüğü, milletvekili, hukukçu, gazeteci, yazar ve üniversite hocası Krikor Zohrab’ın Postal isimli hikayesi Ermenice olarak sahneye koyuldu. Ardından yoğun ve zengin repertuarla İstanbul’un en çok seyircisi olan salonlarında Ermenice gösteriler dönemi devam etti.

İstanbul’da izafi bir istikrar ve güven ortamı, Kafkasya’nın Ermeni aydınları ve sahne insanları için uygun bir ortam oluşturmuştu, sırayla İstanbul’u ziyaret etmeye başladılar. İlk ziyaret Eylül 1919’da ünlü Ermeni romancı, tiyatro yazarı, öykücü ve gazeteci Aleksandr Şirvanzade tarafından gerçekleşti. 

Şirvanzade’nin peşinden, 1919’un Kasım ayında tiyatroda reformcu akımın öncülerinden, Moskova Sanat Akademisi’nin önemli aktör-yönetmeni Hovhannes Sevumyan İstanbul’daydı. Ancak yakalandığı hastalık nedeniyle İstanbul’da vefat etti.

Mart 1920’de Ermeni Dramatik için yabancı olmayan ünlü bir isim Vahram Papazyan Ermenistan’dan İstanbul’a geldi. Haziran ayı sonuna kadar kendisine ait özel repertuarı ile İstanbul Ermeni sahnelerini doldurdu. Ocak 1921’de İstanbul’a gelen Aşo Şahkhatuni de Darülbedayi’nin primadonnası Eliza Binemeciyan ile uyumlu bir sahne birlikteliği oluşturarak Ermeni Dramatik sahnesine önemli bir renk getirdi. Kasım 1921’de Ermeni edebiyatının ulusal en mümtaz şair ve yazarlarından Hovhannes Tumanyan, Ermeni kültür adamlarıyla bağ kurmak üzere İstanbul’u ziyaret etti ve İstanbul Ermeni Sanat Evi’nin kurulmasına öncülük etti. 

1922 sonrasında Ermenice tiyatronun tekrar kesintiye uğradığını görüyoruz. 1922 sonrasında hayat Ermeni tiyatro sanatçıları için nasıl geçti? Darülbedayi’nin Ermeni tiyatro sanatçılarını dışarıda bıraktığını söylemiştiniz. Bu dönemde Ermeni tiyatro sanatçıları hayatlarını nasıl idame ettirdiler? 

Ankara’nın kurtuluş ordusunun 9 Eylül 1922’de İzmir’e girmesinin ve dört gün sonra başlayan büyük yangın haberinin İstanbul’a ulaşmasıyla, bu tablo tamamen değişti. Ermenice sahne için dört yıl süren bu parlak dönem sona erdi ve sanatçı birikimi çok kısa bir zaman içinde Batı ülkelerine ve Ermenistan’a doğru dağıldı. Ermeni Dramatik Tiyatrosu fiilen sona erdi.
Aşod Madatyan

Cumhuriyet’e doğru giden 1923’ün ilk aylarında Ermenice tiyatro yapmaya yasak konulması son darbe oldu. İstanbul’da kalan bir kısım sanatçı kabuğuna çekilirken, yine de çok sayıda önemli Ermeni sanatçının sahne faaliyetlerine devam etmek için Türkçe oyun oynamaktan başka alternatifi kalmamıştı. Çok kültürlü ve çok dilli tiyatrodan tek dilli sahneye geçiş yapıldı. Türkiye’de mütarekeden önce başlayan ve dört yıl süre için ertelenen Ermeni sahne sanatçılarının dışlanması, kaldığı yerden devam etti.  

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyada esen demokrasi ve faşizm karşıtı hava ile Türkiye’de Ermenice tiyatro yapmak serbest bırakıldı. Yeniden nefeslenen Ermenice sahneler yaklaşık on yıl devam eden profesyonel performanslarla bir dönem daha parlak günler yaşadı. Siyasette gayrimüslim vatandaşları dışlama ve asimile etmenin devam etmesi ile 1955’te yaşanan 6-7 Eylül ve benzeri olaylar, profesyonel Ermeni tiyatrosunun parlak günlerinin sönümlenmesini getirdi ve amatör Ermeni sahnesi tiyatronun bayrağını devraldı. Yıllar içinde devam eden amatör Ermeni tiyatrosu giderek gücünden çok şey kaybetti. Amatör Ermeni tiyatrosu günümüzde Ermenice performansın yerini Türkçe performanslara terk ederek yetersiz bir seviyede yoluna devam etmektedir.   

Kategoriler

Dosya


Yazar Hakkında

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE