"Hükümet tribünleri kriminalize etmeye çalışıyor"

Maraş’ta meydana gelen depremler ve enkaz kaldırma çalışmalarındaki yetersizliklerin ardından hükümete yönelik tepkiler stadlara da yansıdı. 25 Şubat tarihinde oynanan Fenerbahçe-Konyaspor müsabakasında ev sahibi taraftarlar ‘Hükümet İstifa’ sloganları attı. Ertesi gün oynanan Beşiktaş-Antalyaspor karşılaşmasında Beşiktaş tribünlerinden, 28 Şubat’ta oynanan Batman Petrolspor-Siirtspor maçında da yine tribünlerden ‘Hükümet İstifa’ sloganları yükseldi. Bazı kulüpler hükümete destek açıklamalarında bulundu, İçişleri Bakanı Soylu, “Spor alanlarını siyaset meydanına çevirmek isteyenler; Devletin, Milletin, sivil toplum kuruluşlarının burada ortaya koyduğu çabaya kulak versinler. Bizim mesaimizi bölmesinler. Bölmek isterlerse de hodri meydan” şeklinde tweet attı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de taraftarlara ‘Herkes yerini bilmeli’ dedi. Spor yazarı Bağış Erten ile gelişmeler üzerine konuştuk.

Fenerbahçe tribünlerinden yükselen ardından Beşiktaş taraftarlarının devam ettirdiği ‘Hükümet İstifa’ sloganları epey yankı uyandırdı. Kulüpler Birliği Vakfı’nın yanı sıra bazı kulüpler de hükümeti destekleyen açıklamalarda bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli  Beşiktaş üyeliğinden istifa etti. Tüm bu gelişmeleri dair değerlendirmeniz nedir? 

Her şeyden önce; toplumsal bir protestoyu bile anlayamayacak, içine sindiremeyecek, sarf edilen sözlere katılmasa bile (futbol deyimiyle) göğsünde yumuşatamayacak kadar ürkek, siyasi manevra yeteneğinden yoksun, her şeyden şüphelenen bir hükümet var. Bu hükümet, aleyhine söylenen her sözü, kelamı, yorumu "kriminalize" etmeye çalışıyor. Eğer hiçbir şey yapamıyorsa, her türlü yolu deneyerek farklı düşünceleri bastırmaya çalışıyor. 

Ama işte tepeden bastırdığı şey, başka yerlerden "pörtlüyor". Bu denli üzerinde durmasalar bu protestolar o kadar da büyük yankı uyandırmayabilirdi. Belki yalnızca birkaç maçlık insiyaki bir tepki olacaktı. Şimdi sanki insanları "hükümet istifa" sloganı atmaları için durduk yere cesaretlendiriyorlar.

Kulüplerin bu toplumsal tepkiyi sahiplenmemeleri şaşırtıcı değil, çünkü tüm var olma dayanaklarını iktidara havale etmiş durumdalar. Vergi yapılandırmaları, borç afları, arazi tesisleri, himayeler, stadyumlar... Hepsi iktidarın kanatları altında gerçekleşiyor. Ve bugün hiçbir federasyon, hiçbir kulüp yönetimi yok ki kendisini iktidara borçlu hissetmesin. Hatta bir adım daha ileri gidelim: hiçbir sportif yapı yok ki yönetiminde iktidara yakın birileri olmasın. 

Böyle bir "yükümlülükle" borçlu olan kulüplerin çıkıp da özgür iradeleriyle bir şey söylemeleri imkânsız. 

Yine de aralarında nüanslar yok değil. Bazısı durumdan vazife çıkarıp kendi başına metinler düzüyor. Bazısı uzun süre hiçbir şey söylemiyor. Bazısı da Kulüpler Birliği’nin açıklamalarını sadece 'retweet' ediyor, mecburi hizmet gibi. Kimi de destanlar döktürüyor. Bunlar arasında derece farkı olabilir ama kabaca hepsi aynı yerde durmak zorunda hissediyor.

Oysa çok daha kolay bir yol vardı. Bunu tasvip etmediklerini, farklı görüşlere mensup taraftara sahip olduklarını, tribünlerin ne söyleyeceğini kontrol etmenin mümkün olmadığını söyleyebilirlerdi. Ama taraf olduklarını göstermek zorunda hissediyorlar kendilerini.

Bağış Erten

Devlet Bahçeli’nin istifasına gelince... Ben çok "cesur" buluyorum bu girişimi. Çünkü sanırım ilk defa bir siyasetçi direkt olarak bir kulübü hedef gösterip, tüm kulübü ve taraftarını karşısına alıyor. Geçmişte örneği var mı bilmiyorum. Önceden, söz konusu futbol olduğunda, siyasetçiler daha ziyade tarafsız bir konuma çekilirlerdi. Orta yolculuğun timsali Süleyman Demirel, Milli Takımı desteklediğini söylerdi hep. Çünkü bilirdi ki köklü ve büyük bir kulübü karşısına almak siyasi açıdan tehlikeli sonuçlara yol açabilirdi. Öte yandan Bahçeli direkt Beşiktaş taraftarlarını töhmet altında bırakıyor. Yetmiyor, Fenerbahçe taraftarları hakkında, iktidarın yönlendirmesiyle olduğu çok belli olan, deplasman yasağı çıkıyor. Demokrasi açısından doğruluğunu geçtim, bunlar bence siyasi ikbal açısından da büyük risk. O derece bir bilinç aşınması var demek ki. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklaması oldu. Bahçeli ve Çakıcı da tribünleri hedef gösterdi. Bu tarz açıklamalar mevcut koşulları göz önüne aldığımızda bastırabilir mi? Devam edildiği takdirde nasıl sonuçlar doğabilir?

Bence, bu işi bastıracaklarına kışkırtıyorlar. Futbol tribünlerinin en müstesna yanlarından biri, tek başına cesaret edemeyeceğiniz şeyleri kolektif bir cüretle yapabilmenizdir. Bana on yıl önce mayıs ayının son haftasını hatırlatıyor. Meşhur ‘birkaç kendini bilmez’den kitlesel bir tepki devşirmek için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Benim öngörüm, ne kadar "kriminalize" etmeye çalışırlarsa istifa sesleri de o kadar yükselecek. İstanbul’un şampiyonluklar kazanan, köklü takımlarının ilk iç saha maçları bence yeni gelişmelere gebe. 

Bazı kesimler atılan sloganlara provokasyon dedi. Hatta tribünler siyaset yapma alanı değil ifadeleri dahi kullanıldı. Tribünlerin siyaset yapması genel topluma cesaret verebilir mi?
Bunu söyleyenlerin mazisine bakın. Stadyumlara kendi isimlerini veriyorlar, seçimlerde futbolculardan destek alıyorlar, pankartları bir siyasi dile mahkûm ediyorlar, yönetimlere nüfuz ediyorlar, uluslararası gerginliklerde savaş yanlısı söylemleri serbest bırakıyorlar... Tribünleri en çok "siyasileştiren" gelenek bunu söylüyor.

Şimdi de çıkıp diyorlar ki tribünler siyaset yeri değil. İstiklal Marşı’nın her maç öncesi söylenmesi, marş sırasında ülkücü kolların kalkmasıdır siyasi olan. Fakat tribünlerin başka siyasetlere de yeri vardır. Gezi’de futbol taraftarlarının oynadığı rol cesaret vericidir mesela. Orası bir mücadele alanıdır. 
Hegemonya düzlemek ister. Hegemonyayı kırmak isteyen ise çatlatmak. Bakalım hangisi olacak?

Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında