İstanbul Film Festivali’nde bir belgesel : “Gök Kubbenin Sedaları”

Belgeselde konu, “ses ve inanç”, “inanç ve ilahi”, “makam”, “nota” ve “etkileşim” başlıklarıyla incelenmiş. Konusunun uzmanı pek çok müzikolog, yazar, tarihçi, muganni, hazan ve din adamlarının bilgilerinden ve görüşlerinden yararlanılmış. İlahilerin notaya dökülüp, kaleme alındığı 17. ve 18. yüzyıldaki önemli besteciler ve din adamlarından Ali Ufki Bey, Dimitri Kantemiroğlu, Yegmalyan, Gomidas, Zaharya Efendi, Nigoğos Efendi, Kemani Tateos Efendi gibi isimler tanıtılıp, bestelerinden örneklere yer verilmiş.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan, Emre Öktem ile birlikte kaleme aldığı “İstanbul’da Çok Dilli Kitabeler” kitabı ile tanıdığımız yazar Mesut Tufan’ı, bu kez İstanbul Film Festivali bünyesinde, Belgesel dalında gösterilecek olan “Gök Kubbenin Sedaları” çalışmasının yönetmeni olarak görmekteyiz. Film, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla hazırlanmış. Yönetmenliğini Mesut Tufan’ın yaptığı filmin, yapımcılığını Sadık Deveci ve Beta Film üstlenmiş. Burak Bahadır Yazıcıoğlu’nu hem kamera arkasında hem de görüntü ve kurgu yönetmenliğinde görürken, Sevan Ataoğlu’nu da  yapım koordinatörlüğünde görmekteyiz.

Belgesel, bu topraklardaki semavi dinlerde, farklı inanç ve mezheplere mensup cemaatlerin dini ritüellerini gerçekleştirdiklerinde, Tanrı’nın sözlerini anlamak ve aktarmak için sesin önce kutsal bir makama dönüşmesini, makamın ise dualardaki sözlerle ilahilere dönüşmesi sonucunda gök kubbede yankılanmasını tarihi bir süreç içinde aktarıyor. Böylece gök kubbeden yayılan kutsal ilahilerin, okuyanlar veya dinleyenler için, Tanrı inancının daha derinlerde hissedilmesini, Tanrı ile bütünleşmeyi sağladığını gözler önüne seriyor. 
Belgesel bizlere müziğin ve mimarinin birleşerek, ilahi bir sanata dönüşüp, tanrısal bir bedene bürünmesini göstermekte. İlahilerin bazen tek sesli, bazen koral, bazen enstrümantal icra edildiğini, bazen de tüm bunlara ilahi bir raksın eşlik ettiğini görmekteyiz. Ama sonuç olarak hepsinde de Tanrı’ya ulaşmanın ve tek vücut olabilmenin arzusu ve inancı yatmakta. 

Kiliselerdeki dualar, cemaatlerin bağlı olduğu coğrafyadaki yerel müziklerle harmanlanarak ilahilere dönüşmüş, yüzyıllar boyunca kilise babaları ve ruhaniler yolu ile tekrarlanarak bir öğreti haline gelmiş. Zaman içinde, günümüzde kullandığımız notalardan farklı, dönemin kullanımına uygun bir nota sistemi ile bu ilahiler kaleme alınmış. Benzer süreç havralar, camiler ve cem evlerimde de aynı şekilde yaşanmış.

Makamların benzerlikleri
Belgeselin en dikkat çekici bölümü ise aynı coğrafya üzerinde yer alan, farklı dinlerin ve inançların Tanrıya yakarışlarındaki makamların benzerlikleri. Bu, dinler arası etkileşimi de gözler önüne sermekte. Örneğin bir Rum kilisesinde Paskalya ayini sırasında icra edilen “Hristos Anesti” ilahisindeki makama Türkçe sözler uyarladığımızda, hicaz makamında dinlediğimiz bir İslami ilahiden çok da farklı olmadığını görmekteyiz.Tüm bu etkileşim sonuç olarak gök kubbede yankılanan seslerin ortak tınısı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Belgeselde konu, “ses ve inanç”, “inanç ve ilahi”, “makam”, “nota” ve “etkileşim” başlıklarıyla incelenmiş. Konusunun uzmanı pek çok müzikolog, yazar, tarihçi, muganni, hazan ve din adamlarının bilgilerinden ve görüşlerinden yararlanılmış. İlahilerin notaya dökülüp, kaleme alındığı 17. ve 18. yüzyıldaki önemli besteciler ve din adamlarından Ali Ufki Bey, Dimitri Kantemiroğlu, Yegmalyan, Gomidas, Zaharya Efendi, Nigoğos Efendi, Kemani Tateos Efendi gibi isimler tanıtılıp, bestelerinden örneklere yer verilmiş. Ayrıca bestelerdeki benzerlikler ve etkileşimlere dikkat çekilmiş.

Özellikle İstanbul’daki kültürel farklıların birbiri ile olan etkileşimini, Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani, Sünni ve Alevi cemaatlerin Tanrı’nın sözlerini anlamak, aktarmak, içselleştirmek ve Tanrı ile bir bütün olmak için buldukları yolları, bu etkileşim ve yolların gök kubbedeki sedalara yansımasını görmek için 11-12 Nisan günü gerçekleşecek İstanbul Film Festivali’ndeki gösterimin biletlerini şimdiden ayırtmanızı öneririz. Kanımızca, konusu, kurgusu, müziği, ışığı ile birlikte bu bir saatlik belgesel film, festivale damga vuracak yapımlar arasında yerini bulacaktır.


Kategoriler

Toplum Kültür Sanat


Yazar Hakkında