Aras- İstos panayırından notlar: Bit pazarına nur yağdıralım

Bu bir yazı değil, yılın sonuna doğru kendinize vereceğiniz çok sesli, keyifli müzikli bir hediye paketidir. Duble kahve veya büyük çay, birkaç kurabiye, dijital müzik dinleyebileceğiniz bir araç, tercihen kulaklık, evin sessiz bir köşesi ve elinizin altında “Sılaya Giden Yol-Ermeni Diasporasında Müzik” kitabı da yazıya eşlik edebilir.

SEVAN ATAOĞLU-DJ SEVANA

Geçtiğimiz hafta sonunda Aras ve İstos yayıncılık Kadıköy’de Moda Kültür Cemiyeti’nde ortak bir kitap panayırı düzenledi. Cumartesi akşamı İstos korosu Ege’nin her iki yakasından Yunanca eserler seslendirdi. Ben de pazar akşamı kapanış niyetine plaklardan nostaljik Ermenice şarkılar çaldım. Ermenice sözlü müziğin safi hüzün olmadığını söylemek istercesine, neşeli parçalardan bir liste hazırladım. Duyuru da “DJ SevanA-Yeni Yıl Kef Time Set” başlığı ile yayınlandı. Çaldığım sette, ve devamında bu yazıda, Ermenilerin diasporada varlıklarını korumaya gayret ederken müziğe nasıl sarıldıklarını, müzik mirasını geleceğe nasıl aktarıldığını özetlemeye gayret ettim. Yazımın sonuna dinleme listeleri de ekledim.

Sılaya Giden Yol
Kitap panayırının kapanışı için bu seti hazırlarken yukarıda adını andığım Sylvia Angelique Alajaji imzalı, Aras Yayıncılık ve Kara Kitap etiketli “Sılaya Giden Yol-Ermeni Diasporasında Müzik” kitabı benim de rehberim oldu. Kitabın arka kapağına alınan özetle başlayalım:

“Ermeniler 1915'te asırlardır yaşadıklan topraklardan koparıldıklarında artlarında yalnızca evlerini değil devasa bir kültürel mirası da bıraktılar. Bu mirasın en zengin kalemlerinden olan müzik, Osmanlı halkları için bir ortak üretim zeminiydi. Soykırımdan sağ kalanlar ve onların torunları fiziksel ve ideolojik sürgünlerinde, soykırımın faili olarak gördükleriyle tüm ortaklıkları reddederken, müzik de bu reddedişten nasibini aldı. Zamanla ortak şarkılar siyasi ve toplumsal baskılarla diaspora cemaatlerinin kamusal alanından silinse de, özelde bu müzik, Ermenilerin sıla hasretlerini dindirdiği güçlü bir araca dönüştü. Yeni Ermeni kimliği milliyetçi bir tahayyülle belirlenirken, insanlar "Şeker Oğlan"ı, "Ada Sahillerinde Bekliyorum"u, "Telgrafın Telleri"ni dinlemeye gizlice devam etti. New York'un Sekizinci Caddesi'nde icra edilen Anadolu müziği yerini zamanla, Lübnan'dan dünyaya yayılan milliyetçi temalara bırakırken, çeşitli Ermeni gruplarına ev sahipliği yapan Kaliforniya'daki en son müzik ve siyaset tartışmaları Ermeniliğe dair farklı algıları ortaya koyuyor.”

Vosbikian sülalesi 100 yıla yakın bir  süredir müzisyen yetiştiriyor

Tanıtım yazısında da geçtiği gibi Ermeniler zorunlu göç yollarına ellerinde kanun, ud, klarinet, dümbelekleri ile çıktılar. Kongre Kütüphanesi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Ermeni göçmenler tarafından söylenen ve aralarında sürgünlerle ilgili şarkıların da bulunduğu çok sayıda kaydı barındırır. Arşivin tanıtım yazısında da belirtildiği gibi Amerikan Ermeni toplumunda müziğin ana yaşam alanı başlangıçta eğlence ortamları (hantes) idi; 1960'lı ve 70'li yıllarda ülkenin her yerinde hafta sonu boyunca süren müzik partileri düzenlenirdi. “Kef Time” adı verilen kültürün önde gelen icracılarından Vosbikian, Dinkjian, Hagopian soy isimleri yıllardır müzisyen yetiştiriyor. John Bilezikjian, Ara Dinkçiyan gibi udilerin ünü Ermeni toplumunu aştı. Türkiye’de de sahne alan udi şarkıcı Richard Hagopian’ın torunu Andrew her türlü dezavantaja rağmen bu müzik tarzını yaşatma mücadelesi veriyor. Covid yasakları döneminde ve devamında sosyal medyanın imkanlarıyla ud çalıp şarkı söylediği canlı konserleri, tüm enstrümanları kendisinin çalıp, üzerine şarkı söylediği videolar ile tanındı.

Andrew programlarında dedesinin repertuarından Türkçe şarkılara da yer veriyor. Ancak 1960'lardan önce Ermeni müzisyenler için oldukça tipik olan bu repertuarın, son yıllarda tartışmalı hale geldiğini de vurguluyor. Doğrudur, Kef Time sadece ABD’de değil geldiği Türkiye’de de bir dönem çok ünlü olmuştu. Öyle ki pek çok Ermeni halk şarkısının Türkçe’ye uyarlandığı bilinmektedir.

Estradayin

İstanbul’da Udi Yervant Bostancı 80’li yıllarda sahil restorantlarında Kef Time stilinin biricik icracısı olmuş, Marten Yorgantz ve Hayko da ondan önce 70’li yıllarda Ermenice sözlü pop aranjmanları sevdirmişti. Ermenice’de “Estradayin” kelimesi ile anılan bu tarzı İstanbul ve diasporada bugün Bartev yaşatıyor desek kimse alınmaz. Estradayin denince DJ’lerin vazgeçilmezi Adiss ‘The King’ Harmandian ve Marten Yorgantz ilk sırada gelir. Ermenice sözlü müziği sevdirmenin bir yolu da bu şarkıcıların plaklarından geçiyor.

Aras- İstos panayırının kapanışında plaklar keyifle dinlendi

Uzun bir süre unutulmuş olan ‘plak’ formatı özellikle yeni nesilde yeniden revaçta, altın devrini yaşıyor. Rock ve pop klasiklerinin yeni basımları ile dünyada ilgi arttı, Türkiye’de de eski ve yeni albümler plak formatında basılmaya başladı. Ermeni müziğinin bugün alıcı-tüketici kitlesi kısıtlı olduğundan plak formatında üretim neredeyse yapılmıyor. Bit pazarına dünya çapında nur yağmışken, Ermenice sözlü müzik de bu iklimden nasibini aldı. Eski plakların dolaşımı hızlandı, bazı müzikseverler arşivlerini dijital platformlara yükledi. Örneğin Zachary Asdourian ve Anaïs Gyulbudaghyan’ın kurduğu “Discotchari” markası bu  faaliyeti epey geliştirdi. Dijital kanallarında onlarca Ermenice plağa ulaşabilirsiniz. Kuruluş amaçları müziğin günümüz dünyasındaki ifadesine dair cümleler içeriyor: “Müzik tarihimizle ilgili farkındalığı artırarak Ermeni olmayanların kültürümüzü deneyimlemeleri için kurduk. Japonya ve Jamaika gibi ülkelerin kültürel ihracat fenomenine dönüştüğünü gördük. Müzik, küresel ilginin çekilmesinde büyük bir rol oynuyor."

Müzik piyasasına DJ olarak giriş yapan genç Ermeni müzik prodükterleri de başka bir koldan annelerinin, babalarının dans ettiği pop şarkıların yeni versiyonlarını hazırladı. Bu akım da belirli ölçüde karşılık buldu. “Little Armenia” albümü ile fenomen olan Bei-Ru bugün Musa Ler etiketiyle ünlü spor markalarına bile müzik üretiyor.

Burada adı geçen müzisyenleri takip ederek onlarcasına daha ulaşabilirsiniz. Geleneğin geleceğe aktarılmasına dair “Sılaya Giden Yol” kitabının son bölümünden bir paragraf ile yazımızı sonlandıralım: “Ermeni müzisyenler var olmanın yeni yollarını yaratmaya ve var olan karmakarışık halleri anlamak için çaba sarf etmeye devam ediyorlar. Esneklikleri sayesinde müzik bir halkın anlam yönünden görüntüsünü inşa eden, tehdit eden ve karmaşıklaştıran sayısız katman arasında hareket edebiliyor. "Ermeni müziği nedir?" sorusuna illa bir yanıt arıyorsak, en makulu "Vallahi, duruma göre değişir," demek olur.”

Kategoriler

Kültür Sanat