Hrant Dink'i ve mücadelesini konuştuk, davaya yakından baktık

Hrant Dink cinayeti 17 yılı geride bırakırken, Hrant Dink Vakfı 19 Ocak öncesinde bir dizi söyleşi düzenledi. "Hakikati Hafızalaştırmak", "Hakikati Arşivlemek", "Bir Gazeteci Olarak Davayı Takip Etmek", "Hak Savunucusu olarak Davayı Takip etmek", "Hukukçu Olarak Davayı Takip Etmek", "Hrant Dink'i Konuşuyoruz" gibi başlıklar taşıyan söyleşilerde hem Hrant Dink'in hakikat arayışı, hem bizlere bıraktığı "hafıza" hem de Hrant Dink cinayetinin çeşitli evreleri ele alındı. 11 Ocak ile 17 Ocak arasındaki bir hafta boyunca, Pazar hariç her gün, 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekanı'nda bir söyleşi gerçekleşti. 18 Ocak'ta ise son panelin ardından Sebat Apartmanı'na görsel yansıtma gerçekleştirilecek.

11 Ocak Perşembe günkü ilk oturum “Hakikati Hafızalaştırmak”  başlığını taşıyordu. Ayşe Gül Altınay’ın moderatörlük yaptığı oturumda, Sena Başöz, Neslihan Koyuncu Bali konuşmacıydılar. 
Ayşe Gül Altınay, Sena Başöz, Neslihan Koyuncu Bali (FOTO: Berge Arabian)

Söyleşide 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nın hazırlık ve kurulum süreçleri ele alındı,  zor geçmişlerle yüzleşen hafıza mekânları hakkında farklı coğrafyalardan örnekler verildi. Bilhassa G. Afrika Cumhuriyeti’nde geçmişle yüzleşme konusunda yapılan çalışmalar üzerinde duruldu. Bu çalışmaların 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı için ilham verici olduğu belirtildi. Konuşmacılar 23,5 Hafıza Mekânı için yürüttükleri yoğun çalışmalar hakkında bilgiler verdiler, sanatçı Sarkis’in mekan için gerçekleştirdiği yerleştirmenin oluşum aşaması hakkında da detaylı anlatımlar yapıldı. 

“Hakikati arşivlemek”
12 Ocak Cuma günkü oturumun başlığı “Hakikati Arşivlemek”ti. Söyleşi öncesinde Ümit Kıvanç’ın Hrant’ın Dink’in sözlerinden yola çıkarak hazırladığı “Hafıza Yetersiz” filmi gösterildi. Daha sonra Norayr Olgar’ın moderatörlüğündeki söyleşide Rober Koptaş ve Zeynep Taşkın filmde de değinilen, Hrant Dink’in mesele  ettiği konuları ele aldı.

Hrant Dink Vakfı’nın kuruluş süreciyle birlikte Hrant Dink arşivinin nasıl oluşturulduğunu anlatan Zeynep Taşkın, Hrant Dink’in ölümünün ardından avukat ve gazetecilerden gelen talepler doğrultusunda bir arşivin oluşturulmasının gerekli olduğuna karar verdiklerini söyledi. Gazete kupürlerinden fotoğraflara, video kasetlerden Hrant Dink’in şahsi eşyalarına kadar bu arşivin bir sisteme oturtulması için yürütülen çalışmalardan bahsetti. Gönüllü ve yarı gönüllülerin çalışmaları sonucunda oluşturulan Hrant Dink arşivine üniversite öğrencilerinin cinayetin ardından ilgi gösterdiğini ve buna cevap verilebildiği için mutlu olduklarını söyleyen Taşkın, 17 senenin ardından arşiv çalışmalarının hala devam ettiğini söyledi.
Norayr Olgar, Rober Koptaş, Zeynep Taşkın (FOTO: Berge Arabian)

“Hafıza Yetersiz” filminin yapım sürecinde Ümit Kıvanç’la birlikte çalışan Norayr Olgar Hrant Dink’in ses kayıtları ve video kayıtlarından oluşan arşiv üzerine  yaptıkları çalışmadan bahsetti. Ümit Kıvanç’la birlikte bu materyallerin dijitalleştirilmesi, içeriklerinin listelenmesi çalışmasının 5 sene sürdüğünü belirten Olgar yönetmen Ümit Kıvanç’ın özverili çalışması sonucunda “Hafıza Yetersiz” filminin ortaya çıktığı ifade etti. 

Kişisel bir anıyla konuşmasına başlayan Agos gazetesi eski genel yayın yönetmeni Rober Koptaş, 2006’nın Nisan ayında Hrant Dink’in Aras Yayıncılık’tan Ardaşes Margosyan’ı, Yetvart Tomasyan’ı ve kendisini Agos gazetesine davet ettiğini anımsattı. Agos gazetesinde bölümler halinde  yayınlanan Raymond H. Kévorkian ve  Paul B. Paboudjian imzalı “1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermeniler” kitabını Hrant Dink’in Agos olarak kitap halinde yayınlamak istediğini fakat çok fazla baskı olduğu için bunu yapamadığını söyledi. Koptaş, “Kitabı bize teslim etti,  ‘Hakkımda çok dava var, kitabı alın sizde dursun, uygun olduğu zaman isterseniz yayınlayın’ dedi” diye konuştu.

Türkiyeli genç bir Ermeni olarak buna çok üzüldüğünü belirten Rober Koptaş, “Ölümünün ardından artık Hrant Dink’in olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Agos gazetesiyle birlikte Türkiyeli bir Ermeni olmanın, kendini sadece bir cemaatle sınırlamamanın, başka insanlara temas etmenin mümkün olabileceğini gördük” diye konuştu

Gazetecilerin oturumundan bir kare (FOTO: Bülent Aydın)

“Bir gazeteci olarak davayı takip etmek”
13 Ocak Cumartesi günkü oturum “Bir Gazeteci Olarak Davayı Takip Etmek” başlığını taşıyordu. Hazal Özvarış’ın moderatörlüğündeki söyleşide Elif Akgül, Canan Coşkun, Yetvart Danzikyan, Banu Güven, Erol Önderoğlu konuşmacıydılar. Erol Önderoğlu ve Banu Güven cinayetten hemen sonra başlayan ve Trabzon grubunun yargılandığı dava sürecinden önemli notlar paylaşırken Elif Akgül, Canan Coşkun ve Yetvart Danzikyan ağırlıklı olarak 2016 yılında başlayan kamu görevlilerinin yargılandığı dava sürecine odaklandılar. Konuşmacılar 17 yıllık dava sürecinde yaşanan aksaklıkları, mahkeme heyetlerinin tutumunu  ve adalete ulaşma çabasında yaşanan güçlükleri, engelleri anlatılar. Bilhassa kamu görevlilerinin yargılandığı dava sürecinde Dink Ailesi avukatlarının taleplerinin mahkeme tarafından dikkate alınmaması vurgulandı. Konuşmacılar dava süreçlerinin adalet talebini karşılamakta yetersiz kaldığını, sürekli engeller çıkarıldığını belirttiler.

“Hak savunucusu olarak davayı takip etmek"

Söyleşiler bir günlük aranın ardından 15 Ocak Pazartesi günü devam etti. Haftanın ilk günü gerçekleşen söyleşi “Hak Savunucusu Olarak Davayı Takip Etmek” başlığını taşıyordu. Hrant Dink Vakfı’ndan Zeynep Sungur’un moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide Barış Altıntaş, Bülent Aydın, Milena Büyüm konuşmacıydı.  Altıntaş, dünya üzerinde gerçekleşmiş gazeteci cinayetlerinden örnekler verdi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’in verilerine dayanarak savaş ve çatışma hallerinin dışında geçtiğimiz yıl 45 gazetecinin öldürüldüğünü söyledi. MLSA’nın faili meçhul cinayet davalarını takip ettiğini de söyleyen Altıntaş, Hrant Dink Cinayet Davası’nda Hrant’ın Arkadaşları İnisiyatifi’nin önemine dikkat çekti. 
Zeynep Sungur, Barış Altıntaş, Bülent Aydın, görüntüde Milena Büyüm (FOTO: Berge Arabian)

Milena Büyüm, hak savunucularının duruşmalarda bulunmasının, ihlallerin önüne geçtiğinin altını çizdi. Büyüm, davalarda hukuk skandallarının engellenmesi  için ‘Görünürlük, farkındalık yaratmak, şeffaflık ve bilgi verme’nin önemli olduğunu söyledi. 

Hrant’ın Arkadaşları İnisiyatifi’nden Bülent Aydın, Dink cinayetinin ırkçı bir cinayet olduğunu, sürecin cinayet öncesi ve cinayet sonrası olarak ayrılması gerektiğini belirtti. Aydın, dava sürecinde emek veren gazeteci Aydın Engin ve avukat Hakan Bakırcıoğlu’nu andı.

Bülent Aydın, Hrant Dink anmalarına  ve davaya katılımın geçmişe göre nispeten azaldığını belirtti ve “Çok sayıda kişi gelmiyorsa ilgisizlikten değil. Bu demokrasisizlikten kaynaklı” dedi. 

“Hukukçu olarak davayı takip etmek”

16 Ocak Salı günü gerçekleşen ‘Hukukçu Olarak Davayı Takip Etmek’ başlıklı panelde Hrant Dink’in ve Dink Ailesi’nin ilk dönem avukatı Fethiye Çetin ile yine  Dink Ailesi avukatlarından Hülya Deveci konuşma yaptı. 

Zeynep Sungur’un moderatörlüğünü üstlendiği panelde, davaya katkılar sunan avukat Hakan Bakırcıoğlu anıldı. 

Bakırcıoğlu’nu ‘davanın bilgi bankası’ olarak tanımlayan Fethiye Çetin, Hrant Dink’in hedef gösterilme ve yalnızlaştırma süreci  üzerinde önemle durulması gerektiğini söyledi. 

Cinayet sonrası özel yetkili ki cumhuriyet savcısının görevlendirildiğini söyleyen Çetin, soruşturma esnasında ilk aşamada gizlilik kararları alındığını hatırlattı. 

Böylece Dink ailesinin sürecin dışına itildiğinin altını çizen Fethiye Çetin, “Karar boyunca deliller yok edildi. Arşivlerde temizlik yapıldı. Trabzon ve İstanbul’da sahte deliller üretildi. Sadece biz değil, savcılar da bunu tespit etti. Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nden HTS kayıtları istendi, fakat gönderilmedi. Bir daha istendi fakat sonra ‘imha ettik’ denildi. Ne yapılması gerekiyordu? Ogün Samast tetikçi olarak çıktı. Çevresinin hemen tespit edilmesi gerekiyordu. Emniyet ve Jandarma arşivlerine anında el konulması gerekiyordu. Konulmadığı gibi arşivlerle oynandı ve yok edildi” dedi.

Pek çok polis müdürünün cinayet sonrası görevlerine devam ettiğini belirten Çetin, “Cinayetle yakın ilgileri var. Tahrif ediyorlar ve kayıtları yok ediyorlar. Daha sonra dosyaya atanan savcı mütalaasında bunu itiraf etti” dedi.

Hrant Dink’in ‘Niçin hedef seçildim’ başlıklı yazısının delil olduğunun altını çizen Fethiye Çetin, savcıların bunu görmezden geldiğini belirterek yazının  incelenmediğini ifade etti.

Güvenlik güçlerinin Dink’in öldürüleceğinden haberdar olduğunu söyleyen Çetin, “Bazı aydınlara ve gazetecilere yaşam hakkı verildi. Orhan Pamuk’a doğru biçimde koruma tahsis edildi. Ama Hrant’a kimse koruma tahsis etmedi. Gerçekten tehdit altındaydı. Bunu herkes biliyordu. Bu açığa çıktı ve korumaya alınmadı” dedi. 

Fethiye Çetin cinayetten hemen sonra AKBANK şubesinin kamera kayıtlarını resmi kişilerin aldığını, bu kayıtların yok olduğunu, kimlerin aldığının bilinmediğini ve hala kayıtlara ulaşılamadığını vurguladı. 

Çetin cinayet için ilk dönemde Ergenekon grubuna vurgu yapıldığını, daha sonra Gülen Cemaati’nin adres gösterildiğini belirterek cinayetin tek bir grubun faaliyetiyle izah edilemeyeceğinin altını çizdi. 

Avukat Hülya Deveci de, davada gelinen durum hakkında bilgiler verdi. Kamu görevlilerinin yargılanabilmesi için büyük çaba sarfedildiğini hatırlatan Deveci 2014’te siyasi gelişmelerin de etkisiyle art arda önemli kararlar verildiğini söyledi. Deveci, Trabzon, Ankara, İstanbul ve Samsun ayağında birçok kamu görevlisinin şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulduğunu belirtti.

Böylece açılan ana davada sanık sayısının 85’e yükseldiğini belirten Deveci, sanıkların çoğunu kamu görevlilerinin oluşturduğunu belirtti.

Hakan Bakırcıoğlu’nun dava sürecinde strateji geliştirdiğini söyleyen Deveci, “Kendince şöyle bir strateji geliştirdi. Onlarca sanığın farklı aşamalarda verdikleri ifadelere rağmen soyut, manipülasyona izin verilecek nitelikte yoruma açık hiçbir beyanda bulunmadı. Hakan’ın bu stratejik tavrından ötürü önümüzü kesmeye cesaret edemediler. Manipülasyona izin verilmeyecek şekilde sanıkların ve tanıkların kendi ifadeleri üzerinden sorguları yapıldı” dedi.

Türkiye’de geçmişte kamu görevlilerinin yargılandığı hiçbir davada önemli aşamalar kaydedilmediğine dikkat çeken Deveci, “Devlet ne zaman kendi kamu görevlilerinin olduğu bir dosya ile karşı karşıya kalsa, herkes kendi yöneticisini koruma refleksi altına giriyor. Bir de Hrant Dink cinayeti gibi, Ermeni bir gazeteci dosyasında devletin bu refleksleri çok fazla çalıştırdığını hatta bir şeylerin üstlerini örtmeye çalıştığını gördük ve görmeye de devam ediyoruz” dedi. 

“Taleplerimiz reddedildi”

2021’de karara bağlanan kamu görevlilerinin yargılandığı dava sonrası itirazda bulunduklarını hatırlatan Deveci, şu noktalara dikkat çekti:
“Cinayete giden sürece dair eksik soruşturma yapıldı ve devamında eksik kovuşturma yapıldı. Kovuşturmanın genişletilmesi taleplerimiz reddedildi. Yargıtay bir kısım sanık hakkında kararları onadı, 15 sanık hakkında verilen kararı bozdu. Şu anda ana davanın yargılaması 15 kişi açısından devam ediyor. Biz ana davada yerine getirilmeyen üç ana başlıklı talebimizi geçen celsede tekrar dile getirdik. Birincisi, 22 Şubat 2004 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde yapılan basın açıklaması kim tarafından kaleme alındı? Kim tarafından bu basın açıklamasının yapılmasına karar verildi? Karar verildikten iki gün sonra MİT müsteşarı aranarak, İstanbul Valiliği’ni arayarak Hrant Dink’i 24 Şubat’ta neden görüşmeye çağırdıklarına dair Genelkurmay Başkanlığı’na soru sorulmasını ve ellerinde bilgi ve belge varsa gönderilmesini talep ettik. Mahkeme son celsede, daha önce bu konuda verilmiş ret kararı olduğu için tekrar karar verilmesine yeri olmadığını reddetti. İkinci olarak, İstanbul Valiliği’nde Hrant Dink’le görüşme yapan MİT görevlileri kim? Tanık olarak dinlenmesini talep etmiştik. Fakat son heyet tarafından bu karardan  hiçbir sebep olmadan rücu edildi. Kritik bilgiler verebileceklerini düşündük hâlâ da öyle düşünüyoruz. Bunun dışında cinayete giden süreçte Kerinçsiz  gibi isimlerin aralarında olduğu çok fazla sivil ve kamu görevlerinin olduğu 46 kişinin yer aldığı bir soruşturma dosyası vardı. Bu dava açıldıktan sonra takipsizlik kararı verilmişti. O kişiler açısından yeni bir yargılama sürecinin başlayıp başlamayacağını bilmiyoruz. Çünkü cinayete giden sürece dair önemli isimler içeriyor.”

Zeynep Sungur, Fethiye Çetin, Ali Bayramoğlu (FOTO: Berge Arabian)

Sebat Apartmanı yansıtması
17 Ocak Çarşamba günkü söyleşi ise “Hrant Dink’i konuşuyoruz” başlığını taşıyordu. Bu söyleşide Ali Bayramoğlu ve Fethiye Çetin Hrant Dink’in hayatı, 301 soruşturmaları ve Hrant Dink’in ‘güvercin tedirginliği’ üzerine konuştular, o dönemden notlar paylaştılar. 
Söyleşi dizisinin son oturumu 18 Ocak Perşembe günü gerçekleşecek. “Sebat Apartmanı Yansıtması Üzerine” başlıklı söyleşinin moderatörü Aylin Vartanyan, konuşmacı ise sanatçı Hale Tenger. Sebat Apartmanı’nın dış cephesine geceleri yansıtılacak projeksiyonu hazırlayan sanatçı Hale Tenger Hrant Dink’in umudu ve cesaretinin bir ışık olduğu düşüncesinden ve 17 yıldır işlemeyen adaletten hareketle hazırladığı projesi hakkında konuşacak. Tenger, Hrant Dink'i anmak, sesini sözünü hatırlamak, hatırlatmak için Hrant Dink’in ölümü sonrasında gerçekleştirdiği bazı yerleştirmelerine de değinecek. Aynı gün saat 19.00’da da Sebat Apartmanı yansıtması gerçekleşecek. 



Kategoriler

Güncel