Ezgi Apartmanı, Rende Sitesi, İsias Oteli, Ebrar Sitesi... Geçen bir buçuk yılda yıkılmasında kusur bulunan binalar üzerinden hukuk mücadelesi veren binlerce kişi var. Süheyl Sümbültepe de onlardan biri. Hatay, İskenderun'daki MCG Tower'da hayatını kaybeden on dört kişinin arasında annesi Cahide ve babası Rafi Sümbültepe, kuzeni Serhan Bozhüyük ve eşi Başak Bozhüyük ile altı aylık bebekleri Mahir vardı. Bu hikâyeyi benzerlerinden ayıran şey, sadece üç yıl önce yapılmasına ve İskenderun'un depremin en şiddetli hissedildiği yerlerden biri olmamasına rağmen on dört katlı bu gıcır gıcır görünümlü yapının tuzla buz olması.
6 Şubat 2023'teki deprem ve onu takip edenler Türkiye'nin çok geniş bir coğrafyasında hayatı yerinden oynattı, hiçbir şey aynı kalmadı. Ölenlerin sayısını bugün dahi net bilemiyoruz. Sağ kalanlar kayıpların yasıyla, adalet arayışıyla, yeni hayat kurmanın sancılarıyla ya da altyapıları yerle bir olmuş şehirlerde, birçok açıdan elverişsiz konteyner kentlerde var kalmakla boğuşuyor. Her birinin hikâyesi aynı yerde, bu ülkenin yurttaşı olmakla başlıyor ama bir yandan her biri biricik.
Ezgi Apartmanı, Rende Sitesi, İsias Oteli, Ebrar Sitesi... Geçen bir buçuk yılda yıkılmasında kusur bulunan binalar üzerinden hukuk mücadelesi veren binlerce kişi var. Süheyl Sümbültepe de onlardan biri. Hatay, İskenderun'daki MCG Tower'da hayatını kaybeden on dört kişinin arasında annesi Cahide ve babası Rafi Sümbültepe, kuzeni Serhan Bozhüyük ve eşi Başak Bozhüyük ile altı aylık bebekleri Mahir vardı.
Bu hikâyeyi benzerlerinden ayıran şey, sadece üç yıl önce yapılmasına ve İskenderun'un depremin en şiddetli hissedildiği yerlerden biri olmamasına rağmen on dört katlı bu gıcır gıcır görünümlü yapının tuzla buz olması. İlk büyük Pazarcık depreminde yarısına yakın kısmının, on iki saat sonraki artçı Elbistan depreminde kalanının yıkılması, binanın proje, uygulama ve denetim aşamalarında zincirleme şekilde kusurların ve eksikliklerin bulunduğunun kanıtı gibi. İlgili yönetmeliklere uygun olduğu varsayılan üç yaşında bir yapı nasıl yıkılır? Tek parça olarak tasarlanan ve inşa edilen bina nasıl ikiye “yırtılır”? Suçu zemine ya da sarsıntının büyüklüğüne yüklemek mantıklı değil çünkü çevrede MCG Tower dışında yıkılan sadece bir yapı var ki onda da benzer sorunlar mevcut. Bu ikisi dışında koca gökdelenin üzerine yıkıldığı yan binanın camları bile sağlam.
2018'de “Gökyüzü mesaisi başlıyor” diye pazarlanan MCG Tower, rant hırsının bu işin bürokrasisinde nasıl hareket edebildiğini, başından sorunlu projelere yol verilmesinin insani bedelini göstermesi açısından ibretlik. Üstelik tüm bunları tespit edebilmek de ancak Sümbültepe'nin kişisel gayretiyle olabildi. Müteahhit, mimar ve inşaat mühendisi on iki sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması geçen hafta görüldü. Bilirkişi raporunda sorumlu tutulan kimse tutuklu yargılanmıyor.
“Hiçbirimiz güvende değiliz”
Süheyl Sümbültepe, deprem günü İstanbul'dan fırlayıp İskenderun'a, ailesinin bir yıl önce taşındığı binaya vardığında üçte birlik bir kısım yıkılmış, gerisi ayaktaydı, sonra tamamı çöktü. Hayatını kaybedenlerin enkazdan çıkarılması yakınların ve gönüllülerin çabasıyla üç gün aldı. Müzisyen olan Sümbültepe o günlerde sosyal medyadan geceleri ağlayıp gündüzleri durmaksızın delil topladığı zamanları anlatıyordu. Binanın enkazında üç bin altı yüz fotoğraf çekti, yıkıntıların arasından çıkan bir flaş diskte inşaatın kaba inşaatına ait fotoğraflar buldu. Bunları iyi ki yapmıştı çünkü iki hafta sonra suç duyurularıyla başlayan hukuki süreçte binanın statik projesinin dijitaline dahi ulaşılamadı. Belediyeden aldıkları cevap “Erişimimiz yok” olmuştu. Bu esnada hayatını kaybeden diğerlerinin yakınlarıyla bir araya geldiler, MCG Tower Aileleri oldular, yeri geldi televizyon ekranlarında dertlerini anlattılar.
“Üç yıllık bir bina yıkılıyorsa, hiçbirimiz güvende değiliz demektir” diyen Sümbültepe o günlerde yine sosyal medyadan elindeki verileri uzmanlarla paylaşmak istediğini, üç yıllık bir binanın nasıl çökebildiğini anlamak istediğini yazdı. İTÜ'den, ODTÜ'den akademisyenler, alanda çalışan uzmanlar bağlantıya geçti. Doğan dayanışma ağı ve özellikle üç kişinin ağırlıklı çabasıyla yapı tekrar modellendi; savcılığın hazırladığı bilirkişi raporuyla bu da mümkün değildi. Daha sonra İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü'nden Doç. Dr. Beyza Taşkın'a danıştılar, kişisel görüşünü aldılar.
Bu süreci hakikaten anlamaya yarayacak, bilgilendirici bir belgesel yapmaya karar veren de Süheyl Sümbültepe. (Yine dayanışmayla hayata geçen bu belgeseli şu adresten izlemek mümkün.) 52 m. yükseliğindeki, 42 m'ye 7m'lik bir zemine oturan bu fazlaca “narin” yapının proporsiyonundaki sorunları, çerçeve ve kiriş sistemindeki teknik zaafları aşikâr eden bir çalışma bu.
“Bırak artık uğraşma”
31 Mayıs'ta görülen ikinci duruşmada bu belgeselin izlenmesi talebi reddedilmiş, zaten seslerin, itirazların yükseldiği beş buçuk saatlik olaylı bir duruşma yaşanmış. Önemli bir gelişme ise sanıkların zorla getirilmesi kararının çıkmış olması.
“Biz hukuk sisteminin tam nasıl işlediğini bilen insanlar değiliz. Sabıka kaydım yok, daha önce bir avukatla konuşmuşluğum yoktu. Şu anda bu karardan dolayı mutlu hissediyoruz, zorla getirilecekler. Çünkü daha herkesi dinleyemedik bile, ilk duruşmaya sanıklardan bir kişi, ikinci duruşmaya bir kişi geldi. 11 Ekim'de önemli bir duruşma yaşayacağız” diyor Sümbültepe.
Kuleye isminin baş harflerini veren müteahhit Muhammed Coşkun Gökkan'ın duruşmaya SEGBİS'le katılmasının sebebiyse başka bir suçtan cezaevinde olması. Dava başladığında “yurt dışına kaçmaya çalışırken kümeste yakalanan adam” şeklinde anıldığı kimi haberler çıkmıştı. Ceza aldığı suçlar arasında dolandırıcılık, silahla tehdit var.
Sümbültepe “Statik projenin çizimi ve kaba inşaat için Mehmet Yılmazlar'la anlaşmış, İşin garibi kendisi inşaat mühendisi, haddehanesi var, çelik işiyle uğraşıyor. Yani hem statiğini çiziyor, hem kaba inşaatı yapıyor, hem de yapı denetimle kendisi anlaşıyor. Yapı denetimle müteahhitin anlaşması lazım, buna denetim denmez” diyor.
Süheyl Sümbültepe müzisyen; saksafon çalıyor, dans ediyor, hiphop yapıyor. İçinin acısıyla paylaştığı “Yargılanacaksınız” başlıklı video o dönem çok yayılmış, binlerin dileğine aracılık etmişti. Bu bir buçuk yılda hâlâ günlerinin büyük kısmı bu hukuk mücadelesiyle geçtiği için çevresinde “Bırak artık uğraşma. Ailen de, sen de paramparça oldun” diyen çok. O ise yapılabilecek en ufak bir şey varsa uğraşmaktan yana zorluyor kendisini.
“Tüm bunlar örnek olmalı diye düşündüm. Bu Türkiye'deki inşaat sisteminin, adalet sisteminin, deprem yönetmeliği sisteminin tamamen sonuçsuz kaldığı bir bina. Bürokrasi ve bilim işbirliği yaptığında nasıl bir temele oturabileceğini gösteren sembol bir yapı. Baktığınızda deprem yönetmeliğine şeklen uyuyor. Ama tamamlanmayan çerçeveler ve kirişler aslında işlevini yitiriyor. Böyle bir durumda herkes suçlu hale geliyor. Bilmiyorum, belki de adaletsizliğe hiç gelemeyen yapım yüzünden bunun örnek olmasını istedim.”
Sümbültepe'nin belgeselde de dile getirdiği önemli bir şey var. İtiraz ettikleri bilirkişi raporuna dair cevap alamaları, böyle ileri tarihe atılan duruşmalar adalet arama sürecini uzatarak bu ailelerin enerjisini emiyor, normalleştirmeye, küskünce kabule itiyor. Acılarının ortasında en fazla direndikleri şey Türkiye'de genel olarak cezasızlığın dayandığı bu denklem belki de.