Otizmli bireyler için yeni bir platform: Huys

Ermeni toplumunda özel gereksinimli bireyler ile ailelerinin hayatlarını kolaylaştırmak, eğitimlerini sağlamak ve psikolojik danışmanlık vermek amacıyla ‘Huys’ (Umut) Platformu kuruldu. Uzun zamandır üzerine çalışılan ve geçtiğimiz Mart ayında faaliyetlerine başlayan ‘Huys’ Platformu’nun hedefleri arasında büyük yaştaki bireylere mesleki rehabilitasyon vermek, el sanatları ve spor aktiviteleri imkanları sağlamak ve ailelerin bakımlarını sağlayamadığı bireylere yatılı hizmet temin etmek yer alıyor. Platform, hedef ve amaçlarını gerçekleştirmek için bir özel eğitim merkezinin şart olduğuna işaret ediyor. Platform bünyesinde Parin Yakupyan, Selda Topaloğlu, Sona Menteşe, Talin Pehlivan, Ohannes Süylünoğlu, Karin Ataoğlu, Alen Ohannesyan, Alin Taşçı, Rahibe Kayane Dulkadiryan, Nazar Binatlı, Minas Oflaz ve çok sayıda destekçi ve danışman yer alıyor.

Platform ile kuruluş hikayesi ve Ermeni toplumunda özel gereksinimli bireylerin sorunları üzerine konuştuk. Platform yazılı sorularımızı ortaklaşa yanıtladı. 

Ermeni toplumunda uzun zamandır özel gereksinimli bireylerin durumu konuşuluyordu. Huys projesi ile önemli bir adım atılmış oldu. Proje ne zaman çalışmalara başladı? Neyi amaçlıyor?

Bugüne dek sizinle yaptığımız röportajlarda, cemaatimizde özel gereksinimli bireyler için büyük bir eksiklik olduğunu, okullarda bilgi yetersizliği nedeniyle hatalı uygulamalar yapıldığını ve yoğun, bilimsel eğitimin önemini vurguladık. Maddi veya manevi destek arayan aileler bize ulaştıkça, bu ihtiyacın ne kadar yakıcı olduğunu bir kez daha hissettik. Benzer kaygılar taşıyan arkadaşlarımızla birlikte HUYS Platformu’nu kurduk ve şu anda sağlam bir zemin oluşturmak için alt yapı çalışmalarını yürütüyoruz.

Özel gereksinimli bireylerin, kendi cemaatlerince teşvik edilmesi, erken yoğun ve bilimsel kanıta dayalı eğitim imkanının sağlanması, toplumsal farkındalığın artırılması, okullarda yaşanan sorunların minimize edilmesi, bireylerin her türlü sosyal projeye ulaşabilmesi, ailelerinin yaşamlarını kolaylaştırmak ve maddi ihtiyacı olan ailelere gerekli desteğin sağlanması, kısaca amaçlarımız içerisindedir.

Toplumumuzda hastanemiz, okullarımız varken özel gereksinimli bireylerimiz için destekleyici bir yapı bulunmamaktadır. O sebeple de uygun bir yapı kurulabilirse; özel gereksinimi bulunan bireyler için erken ve yoğun eğitim sağlayacak bilimsel temellere dayalı, multidisipliner (çok disiplinli) yaklaşıma sahip, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı, ekonomik olarak kendi kendine yetebilen, çok yönlü, örnek bir merkez uygulamasına geçebilmeyi hedefliyoruz. 

Ermeni Akademisyenler Platformu, yaptıkları ankette toplumda 600’e yakın özel gereksinimli birey olduğu tahmininde bulunmuştu. Sizin bu konuda yapmış olduğunuz bir ön çalışma var mı? Veri toplama çalışması yapılıyor mu?

Amerikan Psikiyatri Derneği’nin sadece otizm için açıkladığı rakam 1/36’dır. Bu da kaba bir hesapla toplumun yüzde 2’si demektir. 45.000 cemaat üyemiz olduğunu düşünürsek 900 gibi bir rakamla karşılaşırız. Tabii ki bu çok kaba bir tahmin. 
Okullarımız ile bu konuda görüşmeler yaptık. Okullarımızda en az 175 çocuğumuz olduğu tespit edildi. Fakat Ermeni okullarında eğitim almayan veya okula gitmeyen pek çok çocuğumuz olduğunu biliyoruz. Ailenin kabullenmediği, tanı alınmamış çocuklar da var. Bunların tespiti ve ihtiyaçlarının belirlenmesi açısından "HUYS Destek İhtiyaçları Anketi"ni halkımıza sunduk. Bu anketin doldurulması bu konudaki ihtiyacın belirlenmesi açısından çok önemli. ‘@huys_2025’ Instagram hesabımızda bulunan anket linkinden bize ulaşabilirler.
Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalyan, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında özel gereksinimli bireyler ve aileleriyle bir araya gelmişti
Her eğitim öğretim dönemi başında otizm tanılı bireylerin sorunlarını konuşuyoruz. Peki Ermeni toplumu içerisinde otizm tanılı bireylerin sorunları nelerdir? Okullarımız bu bireyleri kabul ediyor mu?

Ne yazık ki, özel gereksinimli bireylerin okullara kabulü ve eğitim süreçlerinde ciddi sorunlarla karşılaşıyoruz. Bazı eğitimciler, otizmli bir çocuğa nasıl yaklaşmaları gerektiğini bilmiyor, bilgi eksiklikleri ise maalesef çocuklarımızın okuldan dışlanmasına yol açıyor. Bazı okullar, belirli koşullarda özel gereksinimli öğrencileri kabul ederken, bazıları tamamen reddediyor. Gölge öğretmen gibi destekleyici unsurlar da her zaman kabul görmüyor.

Çocuklarımız okula alınsa bile, öğretmen yeterince donanımlı değilse hem akademik hem sosyal anlamda çocuğa katkı sağlayamıyor. Bu durumda süreç; hem çocuk hem de öğretmen açısından yıpratıcı bir hale geliyor. Okula kabul edilen çocuklarımız bile kimi zaman okul gezilerine alınmıyor, arkadaş zorbalığına maruz kalabiliyor. Her okul bu çocukları kabul etmediği için, kabul eden okullar üzerinde haksız bir yük ve rekabet oluşuyor. Oysa her okulun, uygun mesleki kadro ve fiziksel koşullarla belirli bir kontenjan dahilinde bu çocuklara kucak açması gerekiyor. Bu konuda ciddi bir düzenlemeye ve farkındalığa ihtiyacımız var. 

Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalyan, 2 Nisan Otizmle Farkındalık Günü vesilesiyle özel gereksinimli bireyler ve aileleriyle bir araya geldi. Buluşmada sorunlar konuşuldu. Patrik Maşalyan’ın yaklaşımını nasıl buldunuz? Vakıflar da bu konuya hassasiyetle yaklaşıyor mu?

Sayın Patriğimiz ile olan görüşmemizde ailelerin sorunları dile getirildi. Patriğimizin bizleri misafir etmesi ve sorunlarımızı dinlemesi bizler için moral oldu umuyoruz ve diliyoruz kapsayıcı bir bakışla yaşadığımız sorunlara çözüm odaklı yaklaşılır. Patriğimizin görüşmemizin sonunda vakıf yöneticileri ve okul müdürlerinin tümünü bizimle bir araya getirme düşüncesinin de faydalı olacağının inancındayız.

Vakıf yönetimlerinin de durumun pek farkında olmadıklarını düşünüyoruz. Her semtin vakfının bünyesinde özel gereksinimli çocuklar ve destek ihtiyaçları varken, bu konuda vakıflarımız bugüne kadar bir adım atmadılar. Belki biz bir yapı kurana kadar her vakıf özel gereksinimli birey için bir fon veya bağış sistemi kurulabilir.

Bizlerin basındaki çalışmaları arttıkça sesimiz duyuldukça vakıflar da bu ihtiyaçların farkına varacak ve faaliyete geçecek diye düşünüyoruz. Projelerimiz, fikirlerimiz var, onlar bizimle iletişime geçtikçe bunları tüm toplumda gerçekleştirebileceğiz.

Bu alanda uzun süredir emek veren, gönüllü ve profesyonel çalışmalar yürüten deneyimli bir ekip olarak, sürece katkı sunmaya her zaman hazırız. Vakıflar ve ilgili kurumlarla ortak bir anlayışla hareket ettiğimizde, hem çocuklarımız hem de aileleri için çok daha sağlıklı ve etkili çözümler üretebileceğimize inanıyoruz. Doğru kişilerle, doğru hedeflerle ilerlediğimizde, başarıyı birlikte büyütebiliriz.

Özel gereksinimli bireyler için eğitim merkezinin şart olduğu Patrik Maşalyan ile yapılan buluşmada ifade edildi. Ancak 2024-2025 eğitim döneminde okulların toplam bütçe açığı 142 milyon 528 bin TL idi ve hiçbir okulun bütçe açığı kapanmadı. Türkiye’de ekonomik kriz etkisini her gün gösteriyor ve önümüzdeki yıl bu açıkların daha da artacağı öngörülüyor. Ancak vakıfların gelirleri, geçmiş yıllara göre giderleri pek karşılamamakta. Bir eğitim merkezinin açılması için nasıl bir finansman modeli oluşturmayı düşünüyorsunuz? Yol haritanız var mı?

Okullarımızın bütçe açıkları nasıl ki cemaati ilgilendiren bir konuysa, aynı şekilde özel gereksinimli çocuklarımıza hâlâ tahsis edilemeyen bir özel eğitim merkezi ve onlara bir türlü sağlanmayan destekler de cemaatimizin sorunudur. Öğrenci sayısı az olan bir okul veya hali hazırda kullanılmayan bir mülk, bir özel eğitim merkezine çevrilebilir. Bu durumda okulların bütçe açığına da bir çözüm sağlanır. Nasıl ki her vakfın "fakirler kolu" adı altında ihtiyaç sahipleri için bir fonu varsa, aynı şekilde yine her vakfımız, özel çocuklar için bir komisyon oluşturup onlara fon sağlama konusunda yardımcı olabilir. Açıkçası bugüne kadar hiçbir vakfımızdan destek (iki çocuğumuza sağlanan burs dışında) alamadık.

O sebeple sağlık ve eğitimi kapsayan bir vakıf olmak, en doğrusu gibi görünüyor. Kendine özel tüzüğü olursa ZİBEÇ'in durumuna düşmeyiz. Bağış alabilen, MEB’e bağlı fonlardan sosyal yardımlardan yararlanabilen bir yapı kurmak en doğrusu olacak sanırız. Ekonominin matematiği ne derse desin, hayatın matematiğinin farklı işlediğini de unutmamak gerekiyor. İçinden geçtiğimiz koşullara rağmen biliyoruz ki, bir çocuğun hayatına dokunmak, aslında tüm toplumun geleceğine ve vicdanına dokunmaktır. Dayanışmayla, inançla ve sabırla bu yolu da birlikte aşacağımıza inanıyoruz.

Kategoriler

Toplum


Yazar Hakkında