Gittiğinizi görenler, geldiğini göremediler...

Mert Kaya, Aras Yayıncılık’tan yayınlanan Amerika’dan Bitlis’e William Saroyan kitabında anlatılan, Saroyan’ın hayallerinin başkenti Bitlis’e yolculuğunu hatırlatıyor bize ve soruyor: “Bitlis’te yeni yapılan kent meydanına neden William Saroyan’ın adı verilmesin?”

Mert Kaya
mert_kaya_13@hotmail.com

'Ödlekler terbiyeli insanlardır ve bir o kadar da düşünceli...Ödlekler iyidirler, ilginçtirler, kibardırlar; bir kuleden insanların üzerine ateş etmeyi asla düşünmezler.'

Geçen 24 Nisan, soykırım anmaları için bulunduğum Erivan’da,  Silva Gabudikyan gibi bir büyük yazarın müzeye çevrilen evini ziyaret etme şansını yakaladım. Eski fotoğraflara dalınca, William Saroyan ile Silva Gapudikyan’ın karşılıklı yöresel dans figürleri yaptıkları bir fotoğraf çarptı gözüme… Birisi Vanlı, diğeri Bitlisli iki arkadaşın, kardeşin, iki büyük yazarın, topraklarının anısına, topraklarından uzakta, davulla, zurnayla karşılıklı oynamalarından daha normal bir şey olamazdı. William Saroyan’ın yetmişinci doğum günüydü üstelik. Tozlu raflardan kurtarılmış, siyah beyaz fotoğraflardan tüm benlikleriyle selamladılar bizleri.

1964 yılında, her ne olmuşsa olmuş, William Saroyan ya da gerçek adıyla Aram Karaoğlanyan Bitlis’e düşürmüş yolunu. Aslına bakılırsa ne olduğu ortada, yıllarca görmeden, bilmeden, yaşananları duymadan, ailesinin coğrafyası gibi saf, yalın yazılarla anlatmıştı her şeyi. Babasının anlattığı Bitlis, kendi kendine bir masal ülkesi yarattığı Bitlis, artık görülmeliydi gözlerle. Ellerinde dağlardan toplanmış çiçeklerle bir grup insan karşıladı William’ı, Bitlis’in girişinde. Bitlis’e 10 kilometre kala, tabelanın altında hatıra fotoğrafı çektirdi üstelik, gözleri ufukta, daha ne kadar kaldı ki diye düşünen bir ifadeyle…

Yıllarca anlatılan hikâyelerle  kendi dünyasına koyduğu, akan sularının cennet suyu olduğuna dair göndermeler yaptığı Sapkor çeşmesi tam karşısındaydı artık, dayanamadı, kana kana içti, yüzünü yıkadı. Tüm heyecanına rağmen bulamadılar evlerini. Şehre tepeden bakan Şapkor mahallesinde gezerken rasladıkları Kürt bir amca ümitlendirdi tekrardan, “Saroyan ailesini tanırım, evleri şurada” diyerek. Gösterilen yerde evden ziyade, yıkık bir duvar, bir de taş ocak vardı. Dayanamadı William Saroyan, cebinden çıkardığı mendil ile yıkık duvarın yıkık penceresinin tozunu sildi, onca kalabalığa rağmen, gözyaşları süzüldü yanaklarından, sanki babasının gözyaşlarını siler gibi sildi, penceredeki tozları, içeriden dışarıya bakan annesinin yüzünü siler gibi sildi… Onca zaman, hayal ettiği, yarattığı masallarının korkusuz kalesinden geriye, yıkık bir duvar kalmıştı, üzerinde tozlu, tahta, yarım bir pencere…

William Saroyan, Bitlis’te yaşamayı bile düşünmüştü halbuki… Belediye tüm imkanları seferber edeceğinin sözünü bile vermişti fakat yapamadı Saroyan, kalamadı daha fazla… Kalamazdı zaten… Hayallerinin başkentini böyle beklemiyordu belli ki, başka bir dünya ile bezemişti orasını, içinde çocukluğunu yürüttüğü ve hep öyle kalmalıydı, masal bozulmamalıydı.

Van’a da uğradı Saroyan, onca zaman hikâyelerinde bahsettiği iç deniz ile baş başaydı artık. Alnında sıcak güneş, ardında “Bitlis” adında bir gemi… Pozu çektirirken neler geçti kim bilir aklından, çocukluğundan beri düşündüğü, anlatılan hikâyelerde hayallerinin başkenti yaptığı bu ufak şehre, gemiyle gelebilir miydi Amerika’dan?  Onca zaman sonra “Van gölüne” diye yazdı bir şiirinde ve şöyle diyordu;

yanıyor gözleri babamın, bakışı buğulu;
geride kalıyor Van gölü, ey keder küpü iç deniz,
babadan oğula yüreğimiz, dualarımız seninle şimdi.
sert, hoyrat bir vedayla koparıldığı vatanın
kıyısından, batıya doğru yüzünü çevrildiğinde babamın
duyduğu dehşet, huşu benim içimde yaşıyor simdi.
bizi rahat bırakmayan acıların simgesi,
doldukça dolan keder küpü, ey Van gölü.

Şimdilerde Bitlis belediyesi yeni bir kent meydanı projesi üzerinde çalışmakta. Edebiyat dünyasında yerini altın harflerle yazdıran, bizim insanımız olan William Saroyan’ın ismi neden verilmesin bu meydana? Ata şehrine o denli bağlı olan William Saroyan’ın ismi, o meydana verilecek isimden daha değersiz değil. Pencere kenarındaki tozu silmek, yeniden gelip, o pencereden tertemiz bir dünyaya bakmaktı belki… William Saroyan’ın ismi yeni kent meydanına verildiğinde, tertemiz bir pencereden bakmaya başlayacağız, gizli vasiyetini yerine getirerek.

 

Şapgir'de bu hafta;

Kategoriler

Şapgir

Etiketler

Mert Kaya