“Cumhurbaşkanına hakaret” ve “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” iddiasıyla tutuklanan gazeteci Furkan Karabay, 33 gündür Silivri Cezaevi'nde. Karabay’ın tutukluluğuna yapılan itirazlar reddedildi, X hesabı iki kere erişime engellendi. İddianamesi de henüz hazırlanmış değil. Silivri’den Agos’un sorularını yanıtlayan Karabay, “Gazeteciler ve siyasi mahkumlar halkın geleceği için bedel ödüyor” diyor.
Gazeteci Furkan Karabay, 15 Mayıs sabahı evine yapılan polis baskınıyla gözaltına alınmış, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” iddiasıyla aynı gün tutuklanmıştı.
Emniyet ifadesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik soruşturmalar, kent uzlaşısı süreci ve Ekrem İmamoğlu, Ahmet Özer, Resul Emrah Şahan hakkında yaptığı haberler nedeniyle sorgulanan Karabay’a, Alan adlı YouTube kanalında yaptığı yayınlar ve sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı haberler nedeniyle “Terörle mücadelede görev yapmış kişileri hedef göstermek” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamaları yöneltildi.
Avukatları, Karabay’a yöneltilen suçlamaların doğrudan gazetecilik faaliyetleriyle ilgili olduğunu belirtti.
“Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasına konu olan suçlama, Karabay’ın sağlık sorunları yaşayan tutuklu İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat hakkında yazdığı paylaşımlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 yıl önceki sözlerini ve geçmişte cezaevinde hayatını kaybedenleri hatırlatması oldu.
“Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” suçlamasının gerekçesi, Karabay’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay’ın isim ve fotoğraflarını haberlerinde kullanması oldu.
Bu suçlamalarla, tutuklama talebiyle hâkimliğe sevk edilen Karabay, savunmasında daha önce iki kez tutuklandığını hatırlatarak, “Buraya üçüncü gelişim. Yine tutuklanacağım, umurumda değil. 20 yaşındaki çocukları tutuklayan mahkemelerde savunma yapmayı zul sayarım” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Karabay’ın tutuklanmasından bir gün sonra X (eski adıyla Twitter) hesabı, erişime engellendi. Kısa süre sonra açılan ikinci hesabı da"güvenlik ve kamu düzeninin korunması" gerekçesiyle bir kez daha erişime engellendi.
Furkan Karabay, 33 gündür Silivri Hapishanesi’nde. Bu süreçte henüz bir iddianame hazırlanmış değil. Cumhurbaşkanına hakaret suçları nedeniyle kovuşturma yapılması, Adalet Bakanlığı’nın iznine tabi. Karabay’ın savcılıktan izin talep edilen fezlekesi 29 Mayıs tarihinde Bakanlığa gönderildi. Bakanlıktan cevap henüz gelmediği için iddianame de hazırlanamıyor.
Gazeteci Furkan Karabay, Silivri’den Agos’un sorularını yanıtladı.
15 Mayıs’ta gözaltına alınıp aynı gün tutuklanarak cezaevine gönderildiniz. Bu, son bir buçuk yıl içindeki üçüncü tutukluluğunuz. Gözaltına alınıp hapishaneye götürülene kadar yaşananlardan aklınızda kalan anlar var mı, haber değeri taşıdığını düşündüğünüz şeyler yaşandı mı?
Birinci ve ikinci tutuklanmalarıma göre çok hızlı bir tutuklama olduğunu söyleyebilirim. Sabah evimin basılmasından sonra Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüm, buradaki ifade işlemim çok kısa sürdü. Emniyette sorulan sorulara karşı savcı ifade almadan tutuklamaya sevk etmesin diye detaylı ifademi savcılık huzurunda vereceğimi beyan ettim. Çünkü ikinci tutuklanmamda savcı, ifademi almadan tutuklamaya sevk etmişti. Emniyet ifadesi sırasındaki bu tutumum sayesinde adliyeye sevk işlemimden sonra savcı tarafından da ifadem alındı. Savcılık tarafından tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğine sevkim sonrası mahkeme sırası beklemeden hakiminin karşısındaydım. Adliye muhabiri olmam ve daha önce onlarca belki yüzlerce kez sulh ceza hakimliklerinde duruşma takip etmiş olmam nedeniyle sevk edildiğim mahkemenin adeta önüne gelen herkesi tutukladığını biliyordum. Nitekim bende de aynı durum oldu.
Bu kez daha önceki tutuklanmalarınızın aksine doğrudan Silivri Cezaevi yerine Metris Cezaevi’ne götürüldünüz. Metris’teki geceniz nasıl geçti?
Metris eski bir hapishane. Silivri’ye göre kapasitesi çok düşük. Dolayısıyla tutuklular, mahkumlar pek de insani koşullarda yaşamıyor. Metris’te bir gün kaldım. Bu bir günde, bir geçici koğuş iki de hücre değiştirdim. İlk hücreyi su basmıştı, pek de yaşanılabilir bir yer değildi.
Daha önceki tutukluluklarınız ilk itirazların kabul edilmesiyle sırasıyla 9 ve 11 gün sürmüştü. Size bu soruları ulaştırdığımızda 28. gününü tamamlamış olacaksınız. Günlük rutininiz nasıl, kaldığınız koğuşta kimler var, ilk ne okudunuz?
Günlerim rutin ve planlı geçiyor. Elimden geldiğince haber yazmaya, üretmeye çalışıyorum. Az uyuyup çok okumaya ve yazmaya gayret ediyorum. Silivri 5 No’lu L Tipi hapishaneye sevk edildiğimde B-2 koğuşuna yerleştirildim. Burada Saraçhane’de anayasal haklarını kullandıkları için tutuklanan 13 genç ve 19 Mart sonrasında tutuklanan avukat arkadaşımızla kalıyorduk. Gençler ve avukat arkadaşımız nihayet tahliye edildi. Silivri’ye sevk edildiğimde yanımdaki kitaplar henüz bana teslim edilmemişti. Neyse ki koğuşta çok sayıda kitap vardı. İlk okuduğum kitap Orhan Pamuk’un “Kırmızı Saçlı Kadın” romanı oldu.
Dilekçe vererek talepte bulunduğunuz istekler gerçekleşiyor mu, yaşam koşulları nasıl?
Hapishanelerde özellikle de Silivri’de dilekçelere önem veriliyor. Mahpuslara yardımcı olmaya çalışılıyor. Ancak hapishaneler kapasitenin çok üstünde tutuklu ve hükümlü barındırıyor. Birçok koğuşta insanlar yerlerde, merdiven altlarında, tuvalet kenarlarında yatıyor. Böyle bir ortamda da kimse sağlıklı, düzenli bir hayat süremiyor. Talepler de çoğu zaman sağlanamıyor.
"Kaçma şüphem olmadığını o adliyenin başsavcısı da biliyor katibi de beni tutuklayan hakim de..."
Tutuklama kararında öne sürülen gerekçelerden biri “kaçma şüphesi”ydi. Bu karara yapılan itirazı değerlendiren mahkeme de aynı gerekçeyi öne sürdü. Adliye muhabirisiniz, iş adresiniz sorulduğunda Çağlayan Adliyesi’ni söylediniz. Mahkemelerin öne sürdüğü gerekçelerle ilgili ne söylemek istersiniz?
Kaçma şüphesi komik ve basmakalıp bir gerekçe. Sulh ceza hakimleri kopyala-yapıştır şekilde gerekçe olarak “kaçma, saklanma şüphesi” ibaresi eklemeyi bir yargı pratiği haline getirdiler maalesef. Çünkü ortada gerçekten bir gerekçe yok, bulamıyorlar. Yaklaşık üç yıldır yurt dışı çıkış yasağım var. Neredeyse her gün Çağlayan Adliyesi’nde haber takibindeyim. Kaçma şüphem olmadığını o adliyenin başsavcısı da biliyor katibi de beni tutuklayan hakim de… Satır doldurmak için “kaçma şüphesi” diyorlar sadece.
"Yaptığımız tek şey gazetecilik"
Yerine kayyım atanan, şu anda sizin gibi Silivri’de olan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e Gazete Duvar’da yayımlanan röportajınızda “Cezaevindeki insanlar genelde neden tutuklandıklarını düşünürlermiş. Sizce neden tutuklandınız?” diye sormuştunuz. Aynı soruyu, bu kez ben sorayım size…
Tutuklanmamın sebebi, Çağlayan Adliyesi’nde haber takibinin yapılmasını, hukuku ayaklar altına alan hakim-savcıların ifşa olmasını, siyasi dosyalardaki hukuksuzlukların ortaya çıkmasını istemeyenlerin buna engel olmaya çalışması.
Bir kez daha, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na dair haberleriniz nedeniyle 'terörle mücadele eden kişileri hedef gösterme' iddiasıyla tutuklandınız. Bu tekrarlanmalar size ne düşündürüyor?
Bizim yaptığımız tek şey gazetecilik. Bu kişilerle de alakalı değil. Kaldı ki son üç farklı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile ayrı ayrı bu suçlama sonucu görülmekte olan davam var. Bizler yine aynı vazifeyle, kamu yararı için aynı işi yapmaya devam ederiz.
15 Mayıs’ta tutuklamanızdan bir gün sonra X hesabınız erişime engellendi. Bunun ardından açılan ikinci hesabınız da engellendi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Yapmış olduğum gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklanmış olmam sanırım yetmiyor ki tutuklanmama karar veren mahkeme tarafından ayrı bir karar ile X hesabımın da erişime engellenmesine karar verildi. Benim yapmış olduğum tek şey gazetecilik faaliyetidir. Bu da yasalarca koruma altına alınan basın ve ifade özgürlüğü kapsamındadır. Fakat savcılar ve hakimler tarafından basın ve ifade özgürlüğü hiçe sayılarak tutuklanmama ve sesimi duyurabileceğim tek yer olan X hesabımın da erişime engellenmesine karar verilmesi tamamen hukuka aykırı ancak ve ancak düşman ceza hukukunda yer alabilecek bir tutumdur.
Baskıya maruz kalan, hapishanelerde tutulan gazetecilerle dayanışmak neden önemli, cezaevindeki bir gazeteci olarak nasıl yanıtlarsınız?
Gazeteciler sadece mesleki faaliyetlerini gerçekleştirdiği, kamu yararına çalıştığı için baskıya uğruyor, tutuklanıyor. Bu esaret süreçlerinde pek tabii uğruna hapis yattığı kamunun desteğini görmek istiyor. Sadece gazeteciler de değil, birçok meslek kolundan siyasi mahkum halkın geleceği için bedel ödüyor. Bu esarette de destek ve dayanışma bizim en büyük nefesimiz oluyor.