OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Keşke birbirlerini bitirseler

Maksat bölgeyi nükleer silah tehdidinden arındırmak ise meseleye sadece İran bazında değil daha bütünlüklü yaklaşmak gerekir. Şöyle ki, dediğimiz gibi İran gibi baskıcı, otoriter, halkına zulmetmekten kaçınmayan bir rejimin nükleer silah sahibi olması istenmez fakat İsrail gibi yalnız hukuka değil ahlaka dair de bütün ilkeleri çiğneyen, hiçbir kırmızı çizgi tanımadan soykırım yapmaktan çekinmeyen bir devletin elinde nükleer silah olması neden İran’ın nükleer silah sahibi olmasından daha az tehlikeli, daha az endişe verici olsun ki? Üstelik İsrail’in nükleer silah sahibi olması geleceğe dair bir ihtimal değil bugüne dair bir gerçek!

Dünya ateşin kıyısında geziniyor. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’daki gerilimin adım adım nasıl arttığını ve sonunda bunun büyük savaşa sebep olduğunu kitaplardan okumuştuk. Şimdi benzer bir gerilimin biriktiğine bizzat şahit oluyoruz. Çağ, zaman, ilişkiler bu kadar değişmişken aynı şeylerin birebir tekrarlanmasını beklemek doğru değil tabii. Başka bir deyişle buradan mutlaka yeni bir dünya savaşı çıkar gibi bir şey diyemeyiz fakat şurası açık ki küresel şiddetin bu kadar yükselip hukukun bu kadar ayaklar altına alındığı; kitlesel sivil katliamının ve soykırımın bu kadar normalleştiği, bu kadar kanıksandığı; iyiye, doğruya ve güzele dair hiçbir kriterin kalmadığı; gerçeğin yalandan ayrılamadığı böyle bir ortam müthiş bir belirsizlik ve risk düzeyi yaratıyor, işler her an tamamen kontrolden çıkabilirmiş hissi yaratıyor. Küresel tedirginlik kol geziyor. Böyle bir karmaşa ortamında her aktör kendi emellerini gerçekleştirme, kazancını maksimize etme hesapları yapıyor ve bir kısır döngü misali bu da gerilimi daha fazla arttırıyor.

Bildiğiniz gibi geçen hafta İsrail, İran’ın nükleer bomba yapımında son aşamaya geldiği iddiasıyla “önleyici vuruş” adı altında İran’daki birtakım nükleer tesisleri bombaladı ve ayrıca üst düzey komuta kademesinden bazı isimlerle birlikte nükleer bilimler alanında çalışan kimi bilim insanlarını öldürdü. İran’da hüküm süren rejimin baskıcı ve zalim bir rejim olduğu açık ve böyle bir rejimin nükleer bomba sahibi olması da arzu edilmez. Gel gelelim, İran’ın nükleer bomba sahibi olmada son aşamaya geldiği İsrail’in iddiasından ibaret. Neredeyse 15 senedir “İran gelecek ay nükleer silah sahibi olacak” diyorlar. Ayrıca, maksat bölgeyi nükleer silah tehdidinden arındırmak ise meseleye sadece İran bazında değil daha bütünlüklü yaklaşmak gerekir.

Şöyle ki, dediğimiz gibi İran gibi baskıcı, otoriter, halkına zulmetmekten kaçınmayan bir rejimin nükleer silah sahibi olması istenmez fakat İsrail gibi yalnız hukuka değil ahlaka dair de bütün ilkeleri çiğneyen, hiçbir kırmızı çizgi tanımadan soykırım yapmaktan çekinmeyen bir devletin elinde nükleer silah olması neden İran’ın nükleer silah sahibi olmasından daha az tehlikeli, daha az endişe verici olsun ki? Üstelik İsrail’in nükleer silah sahibi olması geleceğe dair bir ihtimal değil bugüne dair bir gerçek! Yirmi aydır Gazze’de yapmadığı zulüm kalmamış, binlerce çocuk öldürmüş bir devlete nükleer silah konusunda güvenmemiz için nasıl bir neden olabilir? Bütün bunları yapan bu devlet, kendisi için gerekli gördüğü anda nükleer bomba kullanmaktan niye çekinsin? Bunu yapanın onu yapmayacağı konusunda nasıl bir güvencemiz var? 

Hadi hepsini geçelim ve İran’ın yarın nükleer silah sahibi olduğunu kabul edelim. Kendi ülkesinin de topyekun imhasını göze almadan böyle bir silahı İsrail’e karşı kullanabilir mi? Bütün soğuk savaş boyunca bir tarafın nükleer silah kullanmasını engelleyen belki de en önemli etken karşı tarafın da nükleer silah sahibi olmasıydı. Düğmeye ilk olarak basanın kendi sonunu da hazırlayacağının herkes farkındaydı. Üstelik öyle bir durumda denklemin bir tarafında sadece İsrail de olmayacak. 

Aralarındaki husumet İsrail ile İran arasındaki husumetten aşağı kalmayan Hindistan ile Pakistan’a bakın. İkisi de onlarca yıldır nükleer silah sahibi olmalarına rağmen içlerinden biri nükleer silah marifetiyle bu husumete son vermeye cesaret edemez. Bütün bunları "nükleer silahlarda bir sorun yoktur, herkes nükleer silah sahibi olsun” demek için söylemiyorum elbette. Demeye çalıştığım nükleer silah sahibi olmak zor olduğu gibi kullanmak da zordur. Aslında, insanlık azıcık aklıselim sahibi olsa hangi devletin elinde olduğuna bakmaksızın bütün nükleer silahların dünya üzerinden kaldırılmasını amaçlar.

Bir ülkedeki rejimin karakterinden, yani kendi içinde ne ölçüde demokrasi ne ölçüde otokrasi olduğundan bağımsız olarak herhangi bir ülkenin uluslararası arenada büyük bir asimetrik güce sahip olması son kertede iyi bir şey değil. Zira, bir ülke kendi içinde az veya çok demokratik bir düzene sahip olsa da bunun, o ülkenin başka coğrafyalarda zulüm yapmayacağı anlamına gelmediğini tarih bize çoktan öğretti. Velhasıl, bölgesel veya küresel düzeyde herhangi bir devletin sınır tanımaksızın hareket etmesi, o devletin hangi devlet olduğundan bağımsız olarak iyi bir şey değil.

Yazıyı naif hatta hayalci temennimi belirterek bitireyim: umarım İran ve İsrail rejimleri birbirlerinin sonunu getirir. Herhalde Ortadoğu daha kötü bir yer olmaz.