Patrikhane Ermeni toplumunu mahcup etti

Türkiye ve Ermenistan için tarihi önemi olan bu ziyaret gerçekleşirken, İstanbul Ermenileri tarihi için utanç kaynağına sebep olacak -umarız tekrarlanmayacak- ve Türkiye Ermenileri Patrikhanesi’nin tarihine kara bir leke olarak yazılacak bir rezilliğe daha şahit olduk. Patriğin yokluğunda muhtemelen de Ana Taht Eçmiadzin’den gelen talimatla Patrikhane yetkilileri Patrikhane’nin kapılarını kilitledi ve evine gelen misafire içeride olmalarına rağmen “evde değiliz” oyununu oynadı.

Bir zaman dilimi düşünün, dünya neredeyse tamamen alt üst olmuş. Düne kadar bildiğimizi düşündüğümüz birçok kural, öğreti artık geçerliliğini yitirmiş. Masaya yumruğunu daha sert vuranın söylediği kabul edilir, sadece en yüksek sesle bağıranın dedikleri duyulur hale gelmiş. 

Özellikle Covid ile başlayan ama öncesinde de adımlarını yavaş yavaş da olsa duyduğumuz bu dönemde birçok toplum büyük acılar çekti, çekmeye de devam ediyor. Tabii ki böyle bir dönemde İstanbul Ermenileri de kendilerine düşen payı aldılar. 

Önce tanıyıp tanıyabileceğiniz en uyumlu karakterlerden biri olan Karekin Srpazan Bekçiyan Değabah olarak seçildikten sonra makamına gitmeden Kumkapı Meryem Ana Kilisesinde dua etmek istedi. İçlerinde geçtiğimiz hafta ikinci rezilliğe imza atanların da olduğu çeşitli din adamı ve yöneticilerin iş birliğiyle, yakın zamanların en büyük rezilliklerinden ilki yaşandı ve 1 metrelik bir urganla kilisenin kapısını kilitlediler. Şu satırları yazarken bile kanım donuyor, dilim damağım kuruyor. 

Sonrasında yine hem yöneticilerin hem din adamlarının müthiş becerisiyle Karekin Srpazan’ın Değabahlığını iptal ettirdiler. Hemen arkasından 2019’da 10 yıldır beklenen Patrik seçimleri için yayınlanan “talimatname” ile karşılaştık. Talimatname tam da kelime anlamına uygun bir şekilde birileri tarafından özellikle talimat verilmiş şekilde ve eminim birçoklarımızın itirazı olmasına rağmen, olduğu gibi kabul edildi. Müteşebbis Heyet başkanı sıfatıyla heyet üyelerine baskılar kuruldu. Öyle ki artık aralarından bazıları bu baskılara daha fazla muhatap olmamak adına istifa etti. Sahak Sırpazan Maşalyan kendi cümleleriyle, kendi taraftarlarının yaptığı entrikalara gülerek “bu kadarını beklemiyordum” dedi. Son güne kadar “Adaletsizliği İçselleştirmeyin” çağrılarını toplumun korkularıyla oynayarak manipüle etti. Bütün bu olaylarda; dönemin ruhuna uygun, kendisini döneme kaptıranlar sayesinde bağırarak konuşanın dediği oldu. 

“Evde değiliz” oyunu oynandı

Geçtiğimiz hafta ise bölgemizde devam eden savaşlar varken, jeopolitik gelişmeler takip edilemez hızda değişirken, dünyada diplomasinin yerle yeksan olduğu günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihi ve umut verici bir adım atarak, Ermenistan Başbakan’ı Nikol Paşinyan’ı çalışma ziyareti için İstanbul’a davet etti. Türkiye ve Ermenistan için tarihi önemi olan bu ziyaret gerçekleşirken, İstanbul Ermenileri tarihi için utanç kaynağına sebep olacak -umarız tekrarlanmayacak- ve Türkiye Ermenileri Patrikhanesi’nin tarihine kara bir leke olarak yazılacak bir rezilliğe daha şahit olduk. Patriğin yokluğunda muhtemelen de Ana Taht Eçmiadzin’den gelen talimatla Patrikhane yetkilileri Patrikhane’nin kapılarını kilitledi ve evine gelen misafire içeride olmalarına rağmen “evde değiliz” oyununu oynadı. 

Doğrudur, Türkiyeli Ermeniler için aslında siyasi temsiliyet tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir ancak duygusal olarak Ermenistan Başbakanı’nın bu tarihi ziyaretinde -hadi havaalanında karşılamaktan da vazgeçtim- Ermeni Patrikhane’sine girememesi en hafif tabirle aymazlıktır. Patrikhane’de görevli din adamlarının Paşinyan’ı Patrikhane’ye sokmamak için onlarca takla atıp, bir de Kumkapı Kilisesi yönetim kuruluna baskı yapıp, “Siz de karşılamayın ya da karşılayacaksanız bir kişi olsun” demeye kalkması ise artık utanmazlıktan başka bir şey değildir. Her daim kardeşlik, hoşgörü, affetme, sevgi vaaz edenlerin ağızlarından çıkanı bilemeyecek noktaya gelmesi ise bu döneme özel güç zehirlenmesinin, yüksek sesle konuşanın kendini galip zannetmesinin bir tezahürü olsa gerek.

Türkiyeli Ermenilerin büyük bölümünün bize yaşatılan bu utanç kaynağını bir daha unutmayacağını, bu küçük düşürülmenin ve mahcup edilmenin açıklamasını talep edeceğini ümit ediyorum. Umalım ki hem Dünyada hem Türkiyeli Ermeniler özelinde artık bu ‘yaptım oldu’ düzeni son bulsun, sevgi ve sağduyu hakim olsun.

Son bir söz ise Sevgili Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’a; 

“Saygıdeğer Başbakan, lütfen Patrikhane yetkililerinin ziyaretinizde yaşattığı bu utanç verici tutum sebebiyle üzüntülerimizi kabul edin. Bununla birlikte her şerde bir hayır vardır sözünü akıllarımızda tutarak, bizleri bu duruma düşüren -siyaseten intihar etmiş- bir grup din adamının aksine, Türkiye Ermenilerinin henüz tam manasıyla ölü bir toplum olmadığını bu ziyaret vesilesiyle görmüş olduk. Umarız en yakın zamanda sizleri tekrar aramızda görme ve yaşananları telafi etme imkânımız olur.”

Kategoriler

Toplum



Yazar Hakkında