Söyleyemediklerim kıymetli olsun

Bu gerçek mi, tek miyim? Neden tekim? Kilisede banttan bir ilahi sesi, ağzımda yarım yamalak bir dua, oturmuş bekliyorum. Birileri gelecek herhalde. Ortalık kıpırdandı, Yönetim Kurulu üyeleri geçti, Talin yanlarında, gözüm kapıda, araçtan inenlere bakıyorum. Paşinyan’ı gördüm! Mum yakmasını, dua etmesini uzaktan seyrettim. Daha sonra öne doğru yaklaşınca selamlaştık. O kadar yalnızdım ki, selamlaşabildim. Bugün Ermeni cemaatinin bir bireyi olarak değil, Ermeni Patrikhanesi’ne bağlı bir papaz eşi olarak, söyleyebildiklerimdense söyleyemediklerim kıymetli olsun sizin için.

Bundan tam üç ay evvel “Kapı açıl! Yollar kısal! Zaman ak artık...” başlıklı Ermenistan yazımı yazdım. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’la görüşmemizi de. Duygularım, barış arzum, kapının açılma hayali hâlâ dünkü gibi sıcacık.
“Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Türkiye’yi ziyaret edecekmiş” haberini duyduğumda aklım,  yüreğime “Her şey bu kadar çabuk olabilir mi?”  sorusunu sordu.

Üç ay önce “Zor bu işler”, “Öyle kolay mı?”, “Şimdiye kadar açılsaydı açılırdı” diyenlere, “Ben olabileceğine inanıyorum” dediğimde “Polyannacılık oynuyorsun” dediler.  Cevabım bugün daha net: Bence olacak, hem de çabuk olacak...

Kapıların açılıp yolların kısalacağına, halkların ikili ilişkiler kuracağına inanıyorum da, 20 Haziran Cuma günü olanlara hâlâ inanamıyorum. Sanki bir rüya gördüm, “Hayırlara çıksın” diyeceğim.

Nasıl tekrar görürüm?

Ah keşke Paşinyan’ı tekrar görebilsem ama nasıl?  Paşinyan’ın İstanbul Beşiktaş'taki Conrad Otel'deki Ermeni toplumunun temsilcileri ve Ermeni basını ile görüşmesini evimden izledim. Saten genel yayın yöentmenimiz ve Ermenice sayfalar editörümüz oradaydı.  Üzerimde rahat ev kıyafetlerim telefonum çaldı. Yayın yönetmenimiz, “Lusyen,  Paşinyan Kumkapı’ya  gidecekmiş, mum da yakacakmış, istersen git, şansını dene” dedi.

İstemez miyim, denemezsem hayatım boyunca affetmem kendimi. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ilk defa ülkemi ziyarete gelmiş! 25 dakika sonra Kumkapı Patriklik Kilisesi’nin bulunduğu sokağın başındayım. Her güvenlik görevlisine, her korumaya derdimi anlattım. ‘Tamam’ dediler, sevinçle içeri girdim. 

Kumkapı Bezciyan Okulu Vakfı Başkanı Hrant Moskofyan, vakıf yetkililerinden Tavit Damla ve Minas Aslan kapıdaki yerlerini şimdiden almış, hoş bir muhabbet içindeler.

Neden kilisede tek başımayım?
Kilisenin bahçesine adım atıp, koro şefimiz Edvin Galpoğlu’nun sevgili eşi Talin’i gördüğümde yüreğime su serpildi. Talin sağa sola koşturuyor, her şeyin yolunda gitmesi için son kontrollerini yapıyordu. Kiliseye girip öne oturdum, sonra Paşinyan gelir de öne kadar geçmezse diye ortaya yol aldım. Kilisede bir ben. Kimse yok. 

Bu gerçek mi, tek miyim? Neden tekim? Kilisede banttan bir ilahi sesi, ağzımda yarım yamalak bir dua, oturmuş bekliyorum. Birileri gelecek herhalde.

Ortalık kıpırdandı, Yönetim Kurulu üyeleri geçti, Talin yanlarında, gözüm kapıda, araçtan inenlere bakıyorum. Paşinyan’ı gördüm!

Görevli kapıyı açtı ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Türkiye Ermenistan Normalleşme Süreci Temsilcisi Ruben Rubinyan, Ermenistan Dışişleri Bakanı Yardımcısı Vahan Gostanyan ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü nezdinde Ermenistan’ın İstanbul Daimi Temsilcisi Nairi Bedrosyan, Bezciyan Okulu ve Meryem Ana Kilisesi’nin Yönetim kurulu üyeleri, Talin içeri girdiler.

Mum yakmasını, dua etmesini uzaktan seyrettim. Daha sonra öne doğru yaklaşınca selamlaştık. O kadar yalnızdım ki, selamlaşabildim.

Anladım... Söyleyemeyeceğim her şeyi, o an anladım...

Daha doğrusu. Anlamak istemediğim her şeyi anlamaya mecbur kaldım.

Kumkapı Bezciyan Okulu Vakfı Başkanı Hrant Moskofyan, Tavit Damla ve Minas Aslan Ermenistan Başbakanı’nın yanında oturmuş muhabbet ediyorlardı. Paşinyan dinliyor, konuşuyor, kilisenin tarihi hakkında sorular soruyordu. Ceketi saygısından hep ilikli.

Koca bir ülkede, küçük bir cemaati büyük bir ülkenin Başbakanı ve üst düzey bürokratları ziyaret etmiş, kilisede üç aslandan başka kimse yok.

Gözlerimi kapatıp hayal ediyorum. Hayal ediyorum kampanalarla içeri girişini. Hayal ediyorum karma koroyla karşıladığımızı. Hayal ediyorum Bezciyan Okulu’nun çocuklarının şiirler okuduğunu. Hayal ediyorum bugün yalnız başına okulunu temsil eden okul müdürü Clodya Demir’in yanında çiçeklerle bekleyen iki öğrenciyi. Ve hayal ediyorum Kiliseyi doldurup taşıran İstanbul Ermenilerini.

Dedim ya hayal ediyorum…

Bugün Ermeni cemaatinin bir bireyi olarak değil, Ermeni Patrikhanesi’ne bağlı bir papaz eşi olarak, söyleyebildiklerimdense söyleyemediklerim kıymetli olsun sizin için. 

Üzgünüm.

Kategoriler

Toplum



Yazar Hakkında