Allah verdikçe verdi

Çılgın müteşebbisin başına neler mi geldi? Tabii, Allah verdikçe verdi. Peki, Allan Stewart Konigsberg ya da Ahmed Agâh ne işle iştigal ediyordu? Serbest meslek tabii ki. Dahası mı? Dahası hemen aşağıda...

Serdar Aksoy
serdaraksoy@yandex.com

Gün itibariyle 2012'nin son ayına girmiş bulunmaktayız. Şapgir'in gündemi bu hafta bir hayli yoğun; ecdadımız hiç boş durmamış zira. İçinde bulunduğumuz hafta ise ekseri “Muhteşem Yüzyıl” tartışmalarıyla geçti. Çamlıca'ya yapılacak cami hususunda Bekir Bozdağ'ın boş bir çıkışı oldu. Ombudsmanlık mevkiine Hrant Dink'i 301'den mahkûm eden kararı onaylayan Yargıtay üyesi Nihat Ömeroğlu getirildi. Beyefendi önceki gün “Hrant Dink olduğunu bilmiyordum, Fırat yazıyordu” gibi “Hocam sular yoktu, ödevleri yapamadım” düzeyinde bir açıklama yaptı. Günler böylece akıp geçti işte. Bu hafta sonu neler olacağını kestirmek zor olmasa da garanti yolu seçip geçmişte neler olduğuna bir bakalım mı?

Şapat

Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra yapılan Harf Devrimi’nin amaçlarından biri de okuryazarlığı arttırmaktı. Latin Harfleri Kanunu 1 Kasım 1928’de kabul edildi. Ancak gazeteler Latin harflerini kullanmaya bir ay sonra, yani 84 yıl önce bugün geçti. Yalnızca gazeteler değil, mecmualar, levhalar ve tabelalar ile ilanlar da artık Latin harfleriyle yazılacaktı. 1 Aralık 1928 tarihini gazeteler için bir dönüm noktası olarak tanımlarsak hata etmiş olmayız. Bu tarihten sonra gazetelerin tirajlarında ciddi düşüşler yaşandığını da söylemeden geçmeyelim.

Cumhuriyet tarihinden ilerlersek ilk sesli Türk filmi “İstanbul Sokaklarında” 1 Aralık 1931 tarihinde gösterime girdi. Muhsin Ertuğrul’un yönetmen koltuğunda oturduğu bu filmin vizyon tarihinden tam üç yıl sonra ise dünya sinema tarihine adını altın harflerle yazdıracak bir isim dünyaya geldi. İşten işe atlayan babası ve çiçekçi dükkânında çalışan annesi ona Allan Stewart Konigsberg adını verdi. O da tuttu sinemacı oldu. 15’inde adını değiştirdi. Senaryo yazdı, oyunculuk yaptı, öykü kaleme aldı, stand-up yaptı vs. Adını ne olarak mı değiştirdi? Hemen söyleyeyim: Woody Allen.

Amerika kıtasında gezinmeye devam edelim. 1949’un 1 Aralık günü Kolombiya’nın Antioquia bölgesinde sonradan canavara dönüşecek olan bir bebek dünyaya geldi. Medellin sokaklarında araba hırsızlığı üzerine ihtisas yaparken, her başarılı müteşebbis gibi bambaşka bir sektöre geçiş yaptı. Yeni işinde o denli muvaffak oldu ki 1989’da “Forbes” dergisi tarafından yaklaşık 3 milyar dolarlık servetiyle dünyanın 227 milyarderi arasında gösterildi. Allah verdikçe verdi ve Amerika’nın uyuşturucu trafiğinin yüzde 80’ini o yönetmeye başladı. Fazla uzatmadan, Pablo Escobar’ın 63’üncü doğum gününü kutlayarak Güney’e doğru gezintiye çıkalım. Yeni durağımız Şili. Şili’nin Kenan Evren’i Augusto Pinochet’nin, iktidarda kaldığı dönemde yaşanan cinayet, insan kaçırma gibi suçlardan dolayı tutuklanmasına 2000 yılının 1 Aralık gününde karar verildi.

“İstanbul’un kızları bilsen ne şeker” deyip taşradan İstanbul’a göçü hızlandıran Dario Moreno’yu da bir Aralık ayının ilk günü yitirdik. Geç kaldığı için Yeşilköy’de Paris uçağına alınmayınca görevlilerle tartışan Moreno, rahatsızlanarak hastaneye kaldırılır. Ancak hastaneye kaldırılmadan önce öldüğü anlaşılan piyanist, şarkıcı ve aktör, vasiyetinde İzmir'e gömülmek istediğini belirtse de, İsrail’e göç eden annesinin isteği üzerine İsrail’in Holon kentinde toprağa verildi. Tango deyince aklımıza ilk gelen isim olan Şecaattin Tanyerli de 1994’ün 1 Aralık’ında hayatını kaybetmişti. 1 Aralık'ın, 1995'ten bu yana Dünya AIDS Günü olarak kutlandığını hatırlatıp 2 Aralık'a göz atalım.

Giragi

1956 yılının 25 Kasım günü gece yarısı saat bir sularında Meksika'nın Tuxpan, Veracruz limanından bir tekne denize açılır. 18 metre uzunluğundaki 12 kişilik tekne, 1956'nın 2 Aralık günü Küba'nın Oriente Eyaleti'ne yanaşır. Yatın içinde 26 Temmuz Hareketi'nin 82 üyesi bulunuyordu. Batista kuvvetlerinin saldırısı sonucu, Che Guevara, Fidel Castro ve kardeşi Raul Castro'nun da aralarında bulunduğu 82 devrimcinden yalnızca 20'si hayatta kalabilmişti. 2 Aralık 1956'da Granma yatına düzenlenen saldırıdan sağ kurtulan işte bu 20 devrimci, 1 Ocak 1959'da zafere ulaşan bir gerilla mücadelesi başlatmıştı. Küba Devrimi tarihinde 2 Aralık'ın ayrı bir yeri var. 1961'de de Castro kendini Küba'yı komünizme taşıyacak olan bir Marxist-Leninist olarak ilan etti.

Asıl adı Ahmed Agâh. Şiirle ilgilenenler hemen bilecektir, ama bilmeyenler için biraz oynamaya değer. Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy ve Ahmet Haşim'le birlikte Dört Aruzcular arasında yer aldı. Türk şiirinin en büyük isimleri arasında yer alsa da sağlında hiç kitap yayımladı. Yazarlık dışında, milletvekilliği, büyükelçilik, öğretmenlik yaptı. 19 yılını Park Otel'de geçiren 2 Aralık oğumlu bu şair kim diye merak eden varsa hâlâ Şapgir'in şiirine kadar sabredecek.

11 Kasım 1942'de konan Varlık Vergisi'ni ödeyemeyen büyük oranda gayri Müslimlerden oluşan mükellefler, borçlarını beden güçleriyle ödemek üzere çalışma kamplarına gönderilmişti. Başbakan Şükrü Saraçoğlu'nun 'Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır” diye açıkladığı kanunla çalışma kamplarına götürülen tutsakların serbest bırakıldığı tarih de 2 Aralık 1943'e denk düşüyor.

Şapat'ta 1 Aralık'ta doğduğunu yazdığımız Pablo Escobar'ın 2 Aralık 1993'te öldüğünü de Giragi'ye yazalım; merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı mesajımızı da böylece göndermiş olalım.

İsim

Seyhan (erkek), Pınar (kadın)

Yemek

Fırında çipura

Şiir

Geçmiş Yaz

Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her anını, her rengini, her şiirini hazdan,
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan

Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtap... iri güller... ve senin en güzel aksin...
Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde!

Yahya Kemal Beyatlı

(1884-1958)

 

 

Şapgir'de bu hafta;

Kategoriler

Şapgir