CHP Genel Başkanı Özgür Özel, çözüm süreci kapsamında TBMM"de kurulacak komisyona, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş"un resmî olarak, “Komisyon kararlarında nitelikli çoğunluk esas alınacak” açıklamasını yaptığı anda üye vereceklerini, resmen reddedilene kadar adaylarının İmamoğlu olduğunu ve CHP'ye hiçbir konulda kayyım atanamayacağını söyledi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, çözüm süreci kapsamında TBMM"de kurulacak komisyona, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş"un resmi olarak, “Komisyon kararlarında nitelikli çoğunluk esas alınacak” açıklamasını yaptığı anda üye vereceklerini; yıllardır "Kürt sorunu çözülecekse parlamentoda çözülsün, demokratikleşme çerçevesinde çözülsün" dediklerini ve bu nedenle CHP'nin komisyonda olmamasının partinin tarihsel tutarlılığıyla çelişeceğini söyledi.
T24'ten Gökçer Tahincioğlu ve Ceren Bala Teke'ye konuşan Özel, 19 Mart'tan itibaren yaşananları, CHP'ye yönelik operasyonları ve yeni çözüm süreci kapsamında kurulacak komisyon başta olmak üzere gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Özel'in yanıtlarından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
"Bizim esas talebimiz şu; eşit temsil olsun ve nitelikli çoğunluk olsun. Onlar eşit temsil meselesine şu sebepten yanaşmıyor; diğer partilere de eşit temsil verince çok kalabalık olması gerekiyor. 100 kişi gibi. Bizim partinin temsili ve katkısı için on kişiye de ihtiyaç yok. Yani dört arkadaş halleder aslında bu işi. Ama böyle istiyorlar sayıyı. Bu noktadan sonra nitelikli çoğunluk şöyle bir önem kazanıyor. AKP ve MHP işi çözmüş durumda gibi zaten. O zaman bizim bir anlamımız yok. Hiç olmazsa böyle demokratikleşme üzerinden bizim bir sürü çalışmamız var. Bizim kurmuş olduğumuz Adalet ve Demokrasi Komisyonu sekiz, dokuz aydır çalışıyor. Sekiz başlıkta yirmi altı ayrı öneride bulundu MYK'ya. Her biri de bu süreçte CHP bu komisyondan ne talep etmeli ne yapmalı şeklinde öneriler. Çok kapsamlı bir hazırlık oldu. Biz hazırlıklıyız.
"18 Mart'ta her şey güllük gülistanlık mıydı"
Şimdi Meclis"te kurulacak komisyona da katılım noktasını şuna indirgiyorlar; CHP"ye operasyonlar dursun… Sanki 18 Mart günü ülkede her şey güllük gülistanlık mıydı? Tutuksuz yargılamanın esas olması, iddianamelerin hızlı yazılması, savcıların mafyavari yöntemler uygulaması falan bunlar sadece bugünün bizim karşımıza çıkardığı sorunlar mı? Elbette bunları da ben her görüştüğüm kişiye de yani Numan Bey'e de anlattım, İbrahim Bey'e de anlattım, bütün partilerin genel başkanlarına da anlatıyorum. Özellikle AK Parti'den kimi görsem anlatıyorum ve anlattırıyorum. "Yani biliyor musunuz döneminizde neler yaşanıyor?" diyorum. Kadınları çocuklarıyla tehdit ediyorlar, babaları oğullarıyla tehdit ediyorlar.
“Mesafe alıyorsak komisyonda kalırız”
Bu işin bir kısmı ama zaten Türkiye'de mesela nefret söyleminin cezalandırılması gibi bir ihtiyaç var. Terör tanımının gerçekten terörü tarif etmesi gibi bir ihtiyaç var. Diğer otoriter popülist liderlerden devşirilen işte dezenformasyon yasası gibi bir mesleği, gazetecilik mesleğini, kriminalize eden ve tehdit altına alan bazı yasaların ortadan kalkması gibi önemli ihtiyaçlar var. Genel olarak; düşünce özgürlüğü noktasındaki her türlü hem kötü düzenlemelerin hem de kötüye kullanılan düzenlemelerin değişmesi gerekiyor. O yüzden biz komisyona girip muhalefet edip, çatır çatır siyaset yapıp orada doğrusunu anlatıp ondan sonra eğer mesafe alınıyorsa komisyonda kalırız.
AKP, hukuk tanımazlıkta, demokrasiyi ayaklar altına almakta, saldırganlıkta kritik bir noktaya geldi. Şimdi geri dönemiyorlar. Dönüş daha maliyetli geliyor. Ama ileri de gidemiyorlar. Buradan sonrası olmayacak. Bunlara bir çıkış lazım. Ve kendi yönetim anlayışları ve Erdoğan'ın karakteri üzerinden baktığımızda kolay kolay da kendi kendilerine yapamayacaklar. Yani bu ülkeyi getirdikleri bu noktadan kendilerine de ülkeye de bir çıkış arıyorlarsa bu komisyon bunun için çok iyi bir fırsat. Ama burada samimiyet lazım yani veya gerçekten iyi niyet lazım.
“CHP, Erdoğan'ın kandırabileceği bir parti olmadı"
Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi, Erdoğan'ın kandırabildiği bir parti olmadı. Biz Erdoğan tarafından kandırılmadık. Bu yüzden de bu seferde kimse düşünmesin yani CHP giriyor, Erdoğan bunları kandıracak… Öyle mi yapacak, böyle mi yapacak?
“Mücadele ancak hukuksuzlukların kalkmasıyla yumuşar”
Mücadelede zerre gerileme olmayacak. Sert mücadelemizin yumuşaması gerçekten yapılan bütün hukuksuzlukların ortadan kalkmasıyla mümkün yani. Yoksa öyle aynı komisyona girdik diye geri adım atmayız.
“Yirmi komisyonda zaten birlikteyiz, dikta rejimini bırakacaklarsa orada olacağız”
Biz bunlarla yaklaşık yirmi tane komisyonda birlikte çalışıyoruz zaten. Oraya girmek nasıl AK Parti'yle MHP'yle iş tutmak demek değil ise bu da öyle ama bu komisyonun bir tarihi görevi var. Hem terörün sonlanmasına katkı sağlayacak hem de terörü bahane ederek ülkedeki dikte rejiminden geri adım atılmasını sağlayacak. Yani terörü bahane edip ülkede kurulan dikta rejimini, herkesi terörist diye yaftalamayı, herkesi tutuklamayı bırakacaklarsa ve biz bu iki işlevi birlikte görecekse orada olacağız.
“Kurtulmuş, açıklama yaptığı anda üye vereceğiz”
Grup başkan vekillerine söyledim. Meclis Başkanı bir açıklama yapsın ve "nitelikli çoğunluk kesinlikle aranacak" desin. Biz de isimleri bildirelim dedik. Yolladığı yazıda yok çünkü öyle bir şey. Bunu söylediği anda üye vereceğiz. O komisyona gidilmesi ve savunulması lazım. Bizim komisyondaki üyelerin yedi tanesi hukukçu ve aslında orası bir hukuk komisyonu. Bir çeşit teknik hazırlık komisyonu yani. Meclis komisyonunda hukukçu olmayan, siyasetçi arkadaşlarımız da olacak. Coğrafya da önemli, tüm Türkiye'yi temsil edecek arkadaşlar olacak.
“Anayasa konuşmayacağımızı bilecekler, yasa yaparız, anayasa yapmayız”
Bizi o komisyona davet eden de o komisyonda kalmamızı isteyen de o komisyonda anayasa konuşmayacağımızı bilecek. Yani biz bu konuda çok netiz. Mevcut anayasaya uymayanlarla anayasa yapamayız. Bizim anayasa konuşma şartlarımız bu komisyonla ilgili tutumumuzdan çok önce çok netti zaten. Anayasaya uymayanlarla anayasa yapmayız. Can Atalay içeride duruyorken, Osman Kavala içeride duruyorken, AİHM kararına rağmen Gezi'deki arkadaşlar çeşitli lehlerine kararlara rağmen içeride duruyorken, Selahattin Demirtaş içeride duruyorken, öbür taraftan haklarında bir somut iddia daha ortaya konmamışken ve iddianame yazılmıyorken İstanbul'un seçilmiş belediye başkanı içerideyken olmaz. Toplumun da yüzde 75"i bunların siyaseten içeride tutulduğunu biliyorken nasıl anayasa yapacağız bunlarla birlikte yani? Böyle bir zemin yok. Komisyona yazdığımız on altı maddelik öneride de yasal çalışmalarla sınırlı olmak üzere diye yazdık. Yasa yapabiliriz, anayasa yapamayız.
“Erdoğan, CHP"yi komisyonda istemiyordu”
İstemiyordu bence. Çünkü uzun süredir ayak sürüyor ve bu sürece Devlet Bahçeli'yle Erdoğan'ın yaklaşımları biraz birbirinden farklı. İşin o kısmıyla hiç ilgilenmiyorum. Benim siyaseten bildiğim bir şey var.
“Komisyonda yer almamak tarihsel tutarlılığı heba eder”
Tarihte bazen kritik dönemeçler olur, kırılma anları olur. Orada tarihin doğru yerinde yer alıyor musunuz? Sosyal Demokrat bir parti CHP. Örgüt silah bırakacağını açıklamış. Belli ki yaklaşık bir buçuk yıldır örgütle devletin birtakım yetkilileri de bu konuyla ilgili görüşmüşler. Ve bu işin bir yasal zemininin oluşması lazım. Bunun için parlamentoya önemli bir görev düşüyor. Ve biz de yıllardır böyle bir iş yapılacaksa parlamentoda yapılsın ve Kürt sorunu çözülecekse parlamentoda çözülsün, demokratikleşme çerçevesinde çözülsün demişiz. Şimdi bu noktada kategorik olarak bu komisyona girmemek CHP'nin tarihsel tutarlılığını heba eder, reddeder.
“İnsanların endişesini anlıyorum, kendimize güvenelim”
Ama şunu anlıyorum, insanların endişesini… Bütün duygular travmatize edilmiş durumda şu anda. Özellikle muhalif seçmenin Adalet ve Kalkınma Partisi'ne daha doğrusu bu saray rejimine en ufak bir güveni kalmamış. Onlarla hiçbir şey yapılamayacağını düşünüyorlar. Bu konuda da çok haklılar. Ama bu mesele bir koalisyon görüşmesi değil. AK Parti'nin geçmişini aklama görüşmesi değil. AK Parti'nin AK Parti'ye gelecek için kredi verme görüşmesi değil. Erdoğan'a bir kez daha seçilme hakkı verme görüşmesi değil.
Hem bizim hem DEM"lilerin hem de Türkiye'nin bütün aydınlarının "Türkiye'de Kürt sorunu vardır. Türkiye'de devletin birçok uygulaması hukuk devletine uygun değildir" diye yaptığımız bütün itirazların tartışılabileceği ve yasa yoluyla ortadan kaldırılabileceği bir zemin, bir imkân var. Bunu kategorik olarak ben Erdoğan'la aynı yerde yapmıyorsam o zaman Meclis"ten de çekilmem lazım. Çünkü Meclis"te de bir sürü komisyonda duruyorsun. Erdoğan'la aynı komisyonda olmam dersen Plan Bütçe Komisyonundan da çekileceksin, Meclis"ten de çekileceksin. Bu başka bir şey. Meclis"ten çekilme, sine-i millet tartışmaları falan yapıyorlar.
“Meclis"ten çekilsek Erdoğan mutlu olur, 400"le gelirler”
E biz Meclis'ten çekilsek en çok Erdoğan bundan memnun olur. Çünkü hemen altmış gün sonra ara seçim olur. Biz çekildiğimiz Meclis"e bir daha girmeye çalışmayacağımıza göre, girsek bile çekildiğin sandalyenin yarısını bugünkü denklemde veya üçte birini onlar alacağına göre… İstedikleri dört yüzü rahatlıkla yapıp Anayasayı istedikleri gibi değiştirecekler.
“CHP"nin olmadığı yerden korkmak lazım”
CHP'nin girdiği, olduğu yerden değil; olmadığı yerden korkmak lazım yani. Komisyon da olsa öyle, Meclis de olsa öyle. CHP çekilsin meclisten, dört yüz milletvekili alsın AK Parti, olur. Al başına belayı. O yüzden biraz özgüvenin yüksek olması lazım. Karşımızda ismen Recep Tayyip Erdoğan var. Cismen de bir Recep Tayyip Erdoğan var. Ama karşımızda o siyaseti domine eden, hep kazanan, hep kazanacak olan bir Recep Tayyip Erdoğan falan yok. O işleri biz 31 Mart gecesi geride bıraktık. O işleri biz 5 Kasım Kurultayı ile bıraktık. Söylüyoruz; özgüveni yüksek, sokaktan korkmayan, meydandan korkmayan, eylemden korkmayan, iktidarın çizdiği siyaset sınırları içine hapsolmayan siyasetle sonuç alacağız dedik. İlk girdiğimiz yerel seçimden birinci çıktık. İlk gireceğimiz genel seçime doğru adım adım ilerliyoruz.
“Erdoğan bizden çekinsin”
Erdoğan çekinecekse bizden çekinsin. Erdoğan bizim komisyona girmemizi istemiyor. Girmeyelim diye dünya kadar, ya dünya kadar, manevra yaptılar buna yönelik. Yani düşünsenize şimdi geçmişte Cumhuriyet Halk Partisi'nin bunlar nezdinde suçu "DEM"lenmek'ti. Neydi? DEM'lenme diye neyi söylüyorlardı? Ne yapıyorduk biz? DEM Parti'yle Meclis"te karşılaşınca el sıkışıyorduk. Bayramlarda birbirimize gidip geliyorduk o kadar yani. Ama bizi mesela DEM"lenmekle suçluyorlardı. Kendileri DEM"i PKK'nın uzantısı olarak konumlandırıyorlardı ve bizim DEM'le normal siyasi parti ilişkisi kurmamızı Abdullah Öcalan'la iş görmek olarak tutup veya Kandil ile siyaset yapmak olarak görüyorlardı. Şimdi son dokuz ayda biz geçmişte bunların hiçbirini yapmamış olmamıza rağmen, Kürt seçmenin veya DEM seçmeninin iradesine saygımızı gösteriyorken onlar tam da bizi suçladıkları şeyleri yaptılar. Gizli de görüştüler, açık da görüştüler, birbirlerine methiyeler de düzüyorlar ve bu şartlar altında şeytanlaştırdıkları, hedefe koydukları DEM şimdi ortada yok ama hemen yeni bir düşman ürettiler. CHP ile bayramlaşmayacaklarını söylediler. Suçum ne benim? Geçmişte bizim suçumuz DEM'le görüşmekti. Şimdi sen DEM'le görüşüyorsun, Abdullah Öcalan'la görüşüyorsun. Bende değişen bir şey yok. Benim suçum ne?
“Adaylığı reddedilene kadar adayımız İmamoğlu”
Ekrem İmamoğlu, resmen seçim kararı alınıp adaylık başvurusunun zamanı gelene kadar Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayı. Çünkü adayı değiştirmek artık adayın bile elinde değil. 15,5 milyon kişi gelmiş, oy vermiş. Bu 15,5 milyon kişinin içinde analiz edildiğinde de öyle şeyler çıkıyor ki ömrü boyunca CHP'nin kapısından geçmemiş insanlar gelmişler ve o haksızlığa karşı dayanışma içinde adaya oy vermişler. O kişilerin adayı Ekrem İmamoğlu, son ana kadar Ekrem İmamoğlu'nun aday olması için hem hukuki hem siyasi bütün şartları ve zeminleri zorlayacağız.
“Aday olamazsa en doğru adaya bakılır”
Aday olamadığı bir nokta olduğunda o gün dönülüp bakılır kim kazanacak, en doğru aday kim? Kimle kazanılıyor? Başka bir karar vermek gerekirse ve ümit ediyorum gerekmez. O kararı hep beraber, birlik beraberlik halinde veririz. Önemli olan şu; yani bu iktidarı değiştirmek için ne yapmak gerekiyorsa onu yapacağız. Ekrem İmamoğlu'nun ön seçim süreci de buna dairdir. Gözaltına alınıp tutuklandıktan sonraki süreçte buna dair doğrusunun bu olduğuna inandığımız için bu mücadeleyi veriyoruz.