Tutuklu gazeteci Ercüment Akdeniz tahliye edilmedi

HDK soruşturması kapsamında 22 Şubat’ta tutuklanan gazeteci Ercüment Akdeniz’in, "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Mahkeme, "Bana yöneltilen suçlamalar çok yanlış, maddi hatalarla dolu ve suçlamalar dayanaksız. Hakikat ve adalet için tahliyemi talep ediyorum” diyen Akdeniz’in tutukluluğuna devam kararı verdi.


         

Halkların Demokratik Kongresi'ne (HDK) yönelik yürütülen bir soruşturma kapsamında, 18 Şubat Salı günü düzenlenen İstanbul merkezli operasyonlarda ev baskınıyla gözaltına alınan ve 22 Şubat'ta tutuklanan gazeteci Ercüment Akdeniz'in "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması bugün, İstanbul Adliyesi 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.

Duruşma öncesinde Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na bağlı Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın-İş) öncülüğünde Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi önünde Akdeniz’in meslektaşları ve basın, meslek örgütleri tarafından basın açıklaması yapıldı. 

“Tutuklu gazetecilere özgürlük” pankartının açıldığı açıklamada, tutuklu gazeteciler Ercüment Akdeniz ile Furkan Karabay’ın fotoğrafları taşındı. Açıklamaya katılanlar, "Ercüment Akdeniz yalnız değildir", " Özgür basın susturulamaz" sloganları attı.

Basın metnini gazeteci Elif Akgül okudu. Akdeniz'in mesleki faaliyetlerinin suç olarak gösterildiğini belirten Akgül, " Bugün bir kez daha tutuklu bir gazeteci için Çağlayan Adliyesi önündeyiz. Sendikamızın üyesi gazeteci Ercüment Akdeniz, 160 gün sonra bugün ilk kez hâkim karşısına çıkıyor. Ercüment, yürüttüğü gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklandı. İddianamede haber kaynaklarıyla yaptığı görüşmeler, katıldığı paneller ve toplantılar ‘suç’ olarak gösterildi” şeklinde konuştu.

Fotoğraf: MAAkdeniz’in karşı karşıya olduğu durumun, ülkede gazeteciliğin içinde bulunduğu karanlık tabloyu bir kez daha gözler önüne serdiğini söyleyen Akgül, şu ifadeleri kullandı: “İçinde bulunduğumuz dönemde yürütülen barış arayışı ile Ercüment’in tutukluluk sebebi baştan sona çelişmektedir. Bir yandan barış mesajları verilirken bir yandan gazetecilere, siyasetçilere yargı eliyle sopa gösterilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Her şeyden öte basın emekçilerinin haber verme, gerçekleri yazma görevi ve halkın haber alma hakkı, siyasal iktidarın baskısıyla adım adım yok edilmek isteniyor. Bunun karşısında, hakikati ve mesleki dayanışmayı sürdürerek duracağız.

Gazetecilik suç değildir. Gazetecilik, hakikati savunmaktır. Gazetecilik halkın haber alma hakkı için yapılır. Bugün sadece Ercüment Akdeniz de değil, birçok gazeteci benzer gerekçelerle yargılanıyor ya da cezaevinde tutuluyor. Yine sendikamızın üyesi gazeteci Furkan Karabay, hiçbir somut gerekçe gösterilmeden tutuklandı ve aradan aylar geçmesine rağmen hakkında hâlâ bir iddianame dahi hazırlanmadı. Bu yaşanan durum, bir susturma operasyonudur. DİSK Basın-İş olarak şunu açıkça söylüyoruz: Ercüment Akdeniz ve Furkan Karabay yalnız değildir. Hiçbir gazeteci yalnız değildir. Basın emekçileri gerçekleri yazmaktan, sormaktan, sorgulamaktan, kamuoyunu bilgilendirmekten vazgeçmeyecek. Çünkü hakikat susturulamaz.

Bugün saat 11.00’de başlayacak duruşmada bir gazetecinin değil, aynı zamanda basın özgürlüğünün yargılandığının farkındayız. Bu nedenle sadece bir dayanışma için değil, demokrasi ve özgürlük talebiyle de buradayız. Burada hem Ercüment’e hem Furkan’a ses olan, bizimle dayanışmak için aramızda bulunan herkese teşekkür ediyoruz. Dayanışmayı büyüterek bu karanlığı parçalayabileceğimizi çok iyi biliyoruz. Bu memlekette basın emekçileri çaresiz ve yalnız değildir. Biz güçlüyüz. Ercüment Akdeniz, Furkan Karabay ve tutuklu tüm gazeteciler serbest bırakılsın. Gazetecilik suç değildir.”

Ardından DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu söz aldı. “Ercüment’in sesine ses olmak istiyorum” diyen Dedeoğlu, Akdeniz’in cezaevinden gönderdiği mesajı okudu: “Tutukluluk süresince hangi haberleri yapabilirdik? Barışın toplumsallaşması, kadın cinayetleri, İstanbul depremi, mültecilerin dramı, daha niceleri. Gazeteciler, haber yapma hürriyetinden alıkonulmaktadır. Gazetecilerin tutuklanması, basın özgürlüğünün ihlal edilmesi demektir. Biz Uğur Mumcu’nun, Musa Anter’in, Metin Göktepe’nin kalemini yere düşürecek değiliz.”

Daha sonra Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) üyesi gazeteci Diren Yurtsever de, “Gazeteciliğe, gazetecilere yönelik düşünce ve ifade özgürlüğüne dönük her türlü saldırılara karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu ülkeye barış ve demokrasinin bütün özgürlüklerin önündeki kısıtlamaların kaldırılmasıyla geleceğine inanıyoruz. Bizler gazeteciler olarak bu ülkede bütün anti-demokratik açıklamaların son bulması, basının özgürlüğünün sağlanması, bu ülkeye barış ve demokrasi gelmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz” sözlerini kullandı.

“Bu ülkede barış istemek suç sayılıyor”

HDK Eşsözcüsü ve DEM Parti Erzurum milletvekili Meral Danış Beştaş da, “Yine bir hukuksuzluğa karşı sesimizi yükseltiyoruz. Burada milyonların sesi var. Ercüment 6 aya yakın bir süredir ilk defa mahkemeye çıkıyor. Kendisi bir gazeteci ve siyasetçi. Bu ülkede hak, özgürlük, barış istemek suç sayılıyor. Türkiye'nin geleceğini aydınlatacak insanlar tutuklanıyor. Arkadaşlarımızı mücadeleyle özgürleştireceğimizi biliyoruz. HDK’den suçlu ve suç çıkaramayacaksınız” diye konuştu.

Ardından söz alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık ise, “Ercüment Akdeniz'in tutuklu olmasıyla; Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Ekrem İmamoğlu’nun, Can Atalay’ın hapiste tutulması arasında bir bağ var. Neyin karşısında durduklarına dair bir ceza uygulanıyor. Talebimiz çok net. Herkes için adalet, herkes için özgürlük” ifadelerini kullandı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin de, “İçimizde hapis cezasıyla tehdit edilmeyen hiç kimse yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendi anayasasıyla uluslararası sözleşmeleri ihlal ediyor. Farklı düşündüğümüz için, ifade özgürlüğümüz gasp edildi” diyerek Akdeniz’in tahliye edilmesi gerektiğini vurguladı.

Açıklama sonrası İstanbul Adliyesi 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanan Akdeniz’in duruşmasına geçildi.

Akdeniz, 160 gündür tutuklu bulunduğu Marmara (Silivri) Cezaevi'nden duruşma salonuna getirildi. Duruşmayı DİSK Basın-İş, DFG, MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş, HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, EHP, DEM Parti, TİP, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ile Akdeniz’in ailesi ve gazeteciler takip etti.

Duruşma salonunun küçük olduğunu söyleyen Akdeniz’in avukatı, "Dışarıda uluslararası heyetler, izleyiciler bekliyor. Siz de uygun görürseniz daha büyük bir salona geçilsin, duruşma da aleni yapılmış olur" talebinde bulundu. Mahkeme başkanı "Yani şu an duruşma aleni değil mi?" diye sordu.

Kimlik tespitinin ardından duruşma başladı. Savunma yapan Ercüment Akdeniz, MLSA’nin haberine göre şunları söyledi: "Salondaki katılımcıları selamlıyorum, tüm kurumlara desteği için teşekkür ediyorum. 2012'den itibaren göç haberciliğine yoğunlaştım. Bu alanda yayımlanmış beş kitabım mevcut. Herhangi bir siyasi partiye üyeliğim yoktur, DİSK Basın-İş üyesiyim. Hakkımda hazırlanan iddianame haksız, yanlış şekilde düzenlenmiştir. İddianamede basın özgürlüğü, demokratik eylem yapma hakkım suç çemberine sokulmaktadır. Hesap vermeyeceğim hiçbir soru yoktur, suçlamaları reddediyorum. 

Bu suçlama torbasına neden atıldım hiç bilmiyorum. HDK'de çalışmanın suç sayılması çelişkidir. İddianame mantığı açısından söylüyorum. Kimin marjinal olup olmadığı değişkendir. 18 Şubat operasyonu ve devamında bu iddianame neden 14 yıl bekletildi? Bu soru cevaplanmaya muhtaçtır. Bir haber sitesindeki habere dayandırılarak ESP kongresinde yapmış olduğum konuşma iddianameye konulmuş. Konuşmayı hatırlamıyorum, söz konusu site de erişime engellenmiş. Delil olarak gösterilen tapelere tek tek baktım. 14 kişiyle görüşmem var. Bu kişilerin 13'ü Emek Partisi'nden üyeler, yöneticiler. O bir kişi de Hayat TV sunucusu. Konuşmalarda bir tane HDK'li yok. Bu tapelerde kaç kişinin adı geçmiş, bunları da çıkardım. 25'in 24'ü Emek Partisi'nden, bir kişi de sendika başkanı. İddianamede yer alan bir cümle var, 'Mali çalışmaları organize ettiği bu faaliyetlerin bir siyasi parti altında değerlendirilemeyeceği' şeklinde. Bu ne demektir?

'Bütün dinlemelerde maddi hatalar ve zorlama yorumlar var. İddianamede HDK toplantılarına yoğun şekilde katıldığım yazıyor. Hangi toplantılara katılmışım gösterilsin. İki gazetecinin telefon konuşmasının dinlenmesini basın özgürlüğünün ihlali olarak görüyorum. Bana yöneltilen suçlamalar çok yanlış ve maddi hatalarla dolu, suçlamalar dayanaksızdır. Bir gazeteci ve yazar olarak basın özgürlüğüm kısıtlanmıştır. 160 günlük tutukluluk sürecinde çok kritik haberleri kaçırdım. Dolayısıyla sadece gazeteci olarak ben değil, okurlar ve izleyiciler de mağdur olmaktadır. Hakikat ve adalet için tahliyemi talep ediyorum.”

Savunmalarla devam eden duruşmada konuşan avukat Özgür Urfa, "Suçlama konusu iddianameye göre HDK'nın bir terör örgütü olduğu ve müvekkilin de bu örgüte üye olduğu iddiasıdır. 2025 yılındayız bizim bildiğimiz kadarıyla HDK'nin silahlı örgüt olduğuna dair kesinleşmiş bir karar yok. HDK siyasi faaliyet gösteren bir oluşum ve faaliyetlerine de devam ediyor. Fezlekelerdeki subjektif yorumla hareket ediliyor. Dosya içerisinde müvekkile dönük bir örgüt şeması göremedik. Buna dönük bir iddia da yok. Sadece buna yönelik tapeler var. Müvekkilin tüm faaliyetleri izlenmiş, dinlenmiş. Sonuç olarak ortada Emek Partisi faaliyetleri dışında bir şey yok. Ortaya delilleri konulamayan suçlamayla, müvekkil beş buçuk aydır tutuklu. Öncelikle tahliye edilmesini sonra da suçun unsurlarının oluşmaması sebebiyle beraatine karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.

Tahliye edilmedi

Savunmaların ardından savcı, Ercüment Akdeniz'in tutukluluğunun devamına karar verilmesini talep etti. Duruşmaya ara verildi.

Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, Akdeniz’in tutukluluğuna devam kararı verdi. Bir sonraki duruşma tarihi ise 23 Ekim olarak belirlendi.






Kategoriler

Güncel