Adalı camiye karşı değil ama hastane istiyor

Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla Büyükada Çarşısı’nın içine cami yapılması için düğmeye basıldı. Halen dört camisi bulunan Büyükada’da beşinci caminin AYEDAŞ binasının yerine yapılması planlanıyor. Adalar Belediyesi’nin ise projeden haberi yok.

Caminin Büyükada'daki Ayedaş binasının bulunduğu yere yapılması düşünülüyor

UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr

Çamlıca, Taksim ve  Göztepe’nin ardından bir cami projesi de Büyükada için hazırlanıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Büyükada çarşısının içine cami yapılması için düğmeye basıldı. Ancak Adalar ilçesinin tamamı için İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan planlarda ilçede yeni bir ibadethane yapılmasına gerek görülmüyor.  Planlarda yeni ibadethane için yer gösterilmiş değil.  Bu durumda yeni caminin yapılabilmesi için imar planı üzerinde Büyükşehir Belediyesi’nin tadilat yapması gerekecek.

Cami de yapılsın hastane de

Büyükada esnafı cami yapımı konusunda ikiye bölünmüş durumda. Büyükada’da bulunan camilerin yeterli olduğunu savunanlar da var, camiye ihtiyaç olduğunu da. Ancak herkes Ada’nın en büyük eksiğinin cami değil hastane olduğunu söylüyor.

Adalar Kültür Derneği Başkanı Ozan Kangür, çarşıda mevcut olan caminin apartmandan bozma bir cami olduğunu belirtilerek yetersiz kaldığını savunuyor. Kangür, “Esnaf kullanıyordu camiyi. Turistlerin gelmesi ile birlikte yetersiz kalıyor. Yeni cami yapılınca buradaki kapatılacak. Cami Büyükada’nın dokusuna uygun olacak “ diyor.

Ada’da 20 yıldır manavlık yapan Mehmet Şerif de caminin kapasitesinin yetersizliğinden şikâyetçi.  Şerif, yıllardır bu sorunun gündemde olduğunu hatırlatarak, “Turistler geliyor. ‘Müslüman ülke burası. Çarşıda nasıl cami olmaz?’ diye soruyorlar. Nasıl anlatacağız.  Cami yapılması gerekiyor” derken, Ada’da tam teşekküllü bir hastane olmamasından da yakınıyor.

Kazım Şener de yaklaşık 25 yıldır Ada’da esnaflık yapıyor. O da caminin yetersiz olduğu görüşünde. Yaz aylarında ciddi sorun olduğunu söyleyen Şener “Turistler geliyor. İnsanlar namaz kılmak için en yakın camiye gider. Adres aramaz. En yakın cami burada ama yetmiyor. Yazın insanlar yollarda namaz kılıyor” diyor.

Kenan Fındık 20 yıldır Ada’da çalışıyor. Ada’ya cami yapılmasına gerek olmadığı görüşünde. Fındık, “Daha büyük sorunlar var. Burada zaten 4 tane cami var. Hamidiye Camii büyük bir cami. Daha yeni restore ettiler. Bir sürü para harcadılar oraya. İhtiyaç yok camiye. Ada’da tam teşekküllü bir hastane yok. Önce onu yapmak gerekiyor” dedi.

‘Anlam dünyamız muhafazakârlık tarafından yeniden inşa ediliyor’

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyesi Maya Arıkanlı Özdemir, kentin Erdoğan’ın açıklamaları ile dizayn ediliyor olmasını eleştiriyor.

Erdoğan’ın Türkiye’si, Erdoğan’ın AKP’si, Erdoğan’ın hayalleri, Erdoğan’ın kanunları… Virgülleri önümüze katar gideriz. Lakin bu iyelik halleri, gerçeklerin, olup bitenlerin önüne bir perde misali iniyor. Mesele Başbakan Erdoğan’ın ‘bir talimatı’ ile Beyoğlu’nda taburelerin kalkması, ‘bir açıklaması’ ile Çamlıca’ya ‘devasa bir cami’ yapılacağı, ‘bir telefonu’ ile Kadıköy’de bir otelin arz-ı endam etmesi değil. Eğer bu ‘bir’ler ile kentlerde, kentsel kamusal alanda, hukukta ya da hukuksuzlukta olup bitenleri açıklamaya kalkarsak, tepeden ayağa inşa edilmiş bir süreci, bir zihniyeti, devleti ve devletin kurumlarını, tüm bunların işleyiş biçimini, iktidar kavramını, kapitalist toplumsal ilişkilerin işleyişini göz ardı etmiş oluruz.

Bu coğrafyanın kadim halklarının varlıklarını işaret etmeye mahkûm bırakıldıkları, var olan bir sınıfın var olduğunun unutturulmaya çalışıldığı, kadının varlığının ‘can’ı ile yok edildiği, bir kentin sokaklarının, yapılarının, o sokaklar ve yapılar bütünü ile oluşmuş anlam dünyasının hiç oluşmamışçasına yeniden anlamlandırılıp inşa edildiği bir sürecin içinden geçiyoruz. Ve bu çok da bildik, çok da eski bir şey aslında: İnşa ve yeniden inşa. Tepeden tırnağa... İktidarın ve sürekli başkalıklar yaratarak ilerleyen, nüfuz eden kapitalist işleyişin birlikte, iç içe ilerledikleri bir düzenek…

Bu toplumsal ahval ve şerait içinde göstergelerimizi, sembollerimizi, anıtlarımızı, ritüellerimizi, yediğimizi, içtiğimizi, kentlerimizi farklı kılacak olan tek şey ise ‘değişkenimiz’in ‘Sünni Muhafazakârlık’ olması.

 

 

Kategoriler

Güncel Gündem