OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Dünya görseydi… Görüyor zaten

Gazze’deki kıyım tabii ki birçokları üzerinde ruhsal ve duygusal manada etkili oluyor. Yazar, ressam ve stand-up aktörü Vahe Berberian da 17 Ağustos’ta kendi bloğunda, “Ben Hâlâ Bu Soykırımın Suç Ortağıyım”, başlıklı bir yazı yazdı. Şöyle diyor Berberian: “Ermeni Soykırımı’ndan sadece 40 sene sonra doğdum. Ailemin iki tarafı da katledilmiş…Sadece yayam o zamanlar bir yaşında olan babamla sağ kalmış…Çocukluğum soykırım hikayeleri dinlemekle geçti. Yayamın sesi hep aynı şaşkınlık ve acıyı yansıtırdı: ‘Dünyanın bunun olmasına nasıl izin verdiğini hiçbir zaman anlamayacağım. Nasıl olur da bütün bir milletin katledilmesini seyrederler ve hiçbir şey yapmazlar?’”

İki yıla yakın bir süredir İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı, çocukların kıyım kıyım kıyılmasını canlı seyrediyoruz ve durduracak bir şey yap(a)mıyoruz. Bu çaresizliğin bir sebebi güçsüzlük ise bir sebebi de rahatlığımızdan taviz vermeme isteği. Gazze için içimiz kan ağlasa da bize maliyeti olacak bir girişimde bulunmak istemiyoruz.

Aynı şey devletler düzeyinde de geçerli. Birçok devlet İsrail’i kınıyor, yapılanın soykırım olduğunu söylüyor ama hiçbiri bunu durdurmak için radikal bir adım atmıyor. Hangi devlet, hiçbir çıkarı yokken hatta çıkarına tersken sadece insaniyet namına Gazze’deki soykırımı durdurmak için İsrail’le silahlı çatışmaya girer mesela? Hangi devlet, hangi toplum, sadece insaniyet namına büyük zarar görmeyi göze alarak gözünü karartır. Belki siz bile bunları okurken, “Yok artık, daha neler!”, dediniz, yazdıklarım size uçuk ve naif sözler olarak göründü. Her sabah kalkıp güzel güzel işimize giderken, kimisi az kimisi çok kazanırken, kimisi büyük kimisi küçük zevklerini yaşarken, çocuklarımız tek parça olarak yanı başımızdayken kim bütün bunları uzaklarda öldürülen üstelik somut hiçbir bağımızın olmadığı çocuklar için riske atar? Ama işte tam da bu sebepten dolayı İsrail istediğini yapıyor ve yapacak. Onlar da biliyor ki kimse onları durdurmak için tırnak ucu kadar maliyeti göze almayacak. Onun için Gazze’yi Filistinlilerden tamamen temizleyeceklerine ve bunun yanlarına kalacağına inanıyorlar.

Geçen 23 ayın benim üzerimde de bazı etkileri oldu ki muhtemelen birçoklarınız benzer durumdasınız. Artık her şeye, kendim de dahil herkese daha az saygı duyuyorum, daha az önemsiyorum. Herkes gözümde küçüldü. Daha öfkeliyim ve Peter Ustinov’a atfedilen, “Savaş zenginlerin terörüyken terör fakirlerin savaşıdır”, sözüne daha fazla inanıyorum artık. 

Gazze’deki kıyım tabii ki birçokları üzerinde ruhsal ve duygusal manada etkili oluyor. Yazar, ressam ve stand-up aktörü Vahe Berberian da 17 Ağustos’ta kendi bloğunda, “Ben Hâlâ Bu Soykırımın Suç Ortağıyım”, başlıklı bir yazı yazdı. Birçoklarımızın hislerine tercüman olacağına inandığım için yazının geri kalanında o yazıdan geniş alıntılar yapacağım.

Şöyle diyor Berberian:

“Ermeni Soykırımı’ndan sadece 40 sene sonra doğdum. Ailemin iki tarafı da katledilmiş…Sadece yayam o zamanlar bir yaşında olan babamla sağ kalmış…Çocukluğum soykırım hikayeleri dinlemekle geçti. Yayamın sesi hep aynı şaşkınlık ve acıyı yansıtırdı: ‘Dünyanın bunun olmasına nasıl izin verdiğini hiçbir zaman anlamayacağım. Nasıl olur da bütün bir milletin katledilmesini seyrederler ve hiçbir şey yapmazlar?’”

Devam ediyor Berberian, yazıyı onun sözleriyle bitirelim:  

“Bir tarafım hep, eğer dünya olan biteni gerçekten görseydi ailem yaşayabilirdi diye düşünmek istedi. Ölenlerin ve ölmekte olanların resimlerini. Açlıktan ölen çocukların kliplerini. Masum sivilleri vuran keskin nişancı askerleri. Evleri dümdüz eden buldozerleri. Bütünüyle yakılan köyleri. Tabii ki dünya [bunları görseydi] çileden çıkacak ve bir şeyler yapacaktı.

Ama işte bir yüzyıl sonra Filistin’deki zalimlikleri izliyoruz. Pek değişen bir şey yok. Dünya sessiz. Tanrı -eğer bir Tanrı olduğuna inansaydım- sağırlaşmış. Ve ‘medeni’ dünyanın çoğu gibi ben de suç ortağıyım.

Suç ortağıyım çünkü susmak ortaklıktır. Çoğu kadın ve çocuk 70.000 Filistinli katledildi. Her gün yüzlercesi de açlıktan ölüyor. Yine de vicdan sahibi birçok insan, antisemit olarak yaftalanma ya da daha kötüsü tutuklanma, işini kaybetmek, sosyal olarak dışlanma korkusuyla susuyor çünkü hakim anlatıda İsrail hükümetini eleştirenler dengesiz olarak görülüyor.

Kendimi suç ortağı olarak hissediyorum çünkü ABD’de, her yıl İsrail’e 3.8 milyar dolar askeri yardım yapan bir ülkede yaşıyorum…

Kendimi suç ortağı olarak hissediyorum çünkü hiçbir şey ama hiçbir şey Filistinlilerin 70 yılı aşkın bir süredir apartheid rejimi altında maruz kaldıkları aşağılama ve insanlık dışı muameleyi haklı çıkarmaz. Bütün direniş girişimleri ‘terörizm’ damgası yiyor.

Kendimi suç ortağı olarak hissediyorum çünkü el üstünde tutulan samimi dostlukları kaybetme korkusu itiraz etmek sorumluluğuna bazen ağır basıyor.

Durumu trajik yapan şu ki bundan yüz yıl evvel Ermeni Soykırımı sırasında kitle iletişim araçları yoktu. Haberler çok yavaş yayılıyordu ve görsel kanıtlar şimdiye göre çok sınırlıydı. Bugün ise İsrail’in bütün bastırma çabalarına rağmen sosyal medya parçalanmış bedenlerin, moloz haline getirilmiş mahallelerin, açlıktan ölen çocukların resimleriyle dolup taşıyor.

Ben bugün bilmiyormuş gibi yapamam. Sadece kafamı öte yana çeviriyorum. Gazze’yle ilgili bir haber başlığıyla karşılaştığımda onun getirdiği acı ve huzursuzluktan kaçmak umuduyla haberi geçiyorum.

Kendimi suç ortağı olarak hissediyorum çünkü yapacağım hiçbir şeyin gerçeği değiştirmeyeceğini, güçsüz olduğumu kendime söyleyip duruyorum. Çünkü öğrendim ki dünya kurbanın önünde diz çöktüğünde ya kurban ölmek üzeredir ya da dünyayı sonsuza dek önünde eğilmeye mecbur bırakacak kadar güçlenmiştir.

Kendimi suç ortağı olarak hissediyorum çünkü bir ateist olarak geceleri yatmadan evvel katliamları durdurması, açıkta kalanlara yardım etmesi, yaralıları iyileştirmesi, aç çocukları doyurması için Tanrı’ya dua edemem ve sonra dua ederek sefaleti sonlandırmak için üzerime düşeni yaptığıma inanamam.

Belki de bu yazıyı yazmamın tek sebebi vicdanımı rahatlatmak, bu yazıyı yazarak sorun hakkında bir şeyler yaptığıma kendi kendimi ikna etmektir. Ama kimi kandırıyorum ki? Ben hala bir suç ortağıyım. Belki de bunu kabul etmek direnmenin ilk adımıdır…Yayam bugün burada olsaydı biliyorum ki ilk önce Gazze’ye sonra bana bakacak ve hayatı boyunca sorduğu soruyu soracaktı: ‘Nasıl olur da bütün dünya seyreder ve hiçbir şey yapmaz?’”