Olan önceki askeri darbelere benzemiyor elbette. CHP haftada iki kez miting yapıyor, meydanları dolduruyor, CHP lideri Özel kendisini çıkarmaya cesaret eden televizyonlarda konuşuyor, Ekrem İmamoğlu (her ne kadar sosyal medya hesabı kapatılsa da) hapisten açıklamalarda bulunabiliyor vs. Beri yandan şöyle de düşünmek mümkün. Zaten çağımıza özgü bir darbe bu. Her şeyin 45 yıl önce bir askeri darbe nasıl olduysa öyle olmasını beklemezsiniz. Zaten olan askeri bir darbe de değil. Ama, nasıl ki totaliter rejimler hâlâ varlar ama 1930’lardaki gibi değillerse, darbeler de varlar ama yeni çağın mantığına, teknolojisine, sosyal medyasına, uygun olarak işliyorlar. Öyle iddialar duyuyoruz ki “Bu çağın darbesi de böyle oluyormuş” demekten de kendimizi alamıyoruz.
19 Mart’ta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte bazı CHP’li belediye başkan ve çalışanlarının tutuklanması zincirinde son gelişme geçtiğimiz günlerde Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney’in tutuklanması oldu. İnan Güney için de diğer başkanlarda olduğu gibi bir savcılık kağıdı tutuklanmaya yeterli oldu. Güney ayrıca görevden uzaklaştırıldı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel 19 Mart ile başlayan süreci darbe olarak adlandırıyor ki ben de buna katılıyorum. Sonuçta iktidar en güçlü rakibini, yani İmamoğlu’nu hiç de inandırıcı bulunmaya delillerle hapse atarak safdışı bırakmaya çalışıyor ve dur durak da bilmiyor.
Olan önceki askeri darbelere benzemiyor elbette. CHP haftada iki kez miting yapıyor, meydanları dolduruyor, CHP lideri Özel kendisini çıkarmaya cesaret eden televizyonlarda konuşuyor, Ekrem İmamoğlu (her ne kadar sosyal medya hesabı kapatılsa da) hapisten açıklamalarda bulunabiliyor vs.
Beri yandan şöyle de düşünmek mümkün. Zaten çağımıza özgü bir darbe bu. Her şeyin 45 yıl önce bir askeri darbe nasıl olduysa öyle olmasını bekleyemezsiniz. Zaten olan askeri bir darbe de değil. Ama, nasıl ki totaliter rejimler hâlâ varlar ama 1930’lardaki gibi değillerse, darbeler de varlar ama yeni çağın mantığına, teknolojisine, sosyal medyasına, uygun olarak işliyorlar.
Elbette ki olanları, diyelim ki, 12 Eylül ile bir tutamayız. Parlamento kapatılmadı, siyasi partiler feshedilmedi, insanlar idam edilmiyor. Ama varacağımız yer bence değişmiyor. Bu çağın darbesi de böyle olacaktı.
Tüm bu süreçte tuhaf olaylar da oluyor. CHP belediyelerde çalışan ya da bu belediyelere iş yapan onlarca tutuklu var. Bunlar arasında çocukları tutuklanmış olanlar bile var. Öyle iddialar duyuyoruz ki “Bu çağın darbesi de böyle oluyormuş” demekten kendimizi alamıyoruz. İddialara göre kimi tutuklular itirafçı olmaya zorlanıyor.
Murat Kapki-Mücahit Birinci vakası da böyle. CHP Genel Başkanı Özel geçen hafta gündemi sarsması gereken (bazı medya kanallarında da sarsan) açıklamalarda bulundu.
Özel, AKP'de çeşitli görevlerde bulunmuş Mücahit Birinci'nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturmasında tutuklu bulunan Murat Kapki'yi avukatı olarak cezaevinde ziyaret ettiğini söyledi.
Özel, Mücahit Birinci'nin Murat Kapki'nin önüne 1,5 sayfalık bir ifade tutanağı koyarak, "Bunu imzalayacaksın, ayrıca 2 milyon dolar vereceksin, böylece buradan çıkacaksın" dediğini öne sürdü.
CHP lideri, Birinci'nin Kapki'den "olmayan bir buluşmayı olmuş gibi söylemesini, çeşitli kişilerin isimlerini geçirmesini, çeşitli olaylarla bunları ilişkilendirmesini istediğini" iddia etti.
Açıklamalar üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Kapki’nin de konuyla ilgili bir şikayet dilekçesi verdiği ortaya çıktı.
Gelişmelerin ardından AKP eski Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) Üyesi Avukat Mücahit Birinci, partisinden istifa ettiğini açıkladı.
Birinci, söz konusu gelişmeler ve sosyal medyadan küfürlü sosyal medya paylaşımları sonrası, AKP İstanbul İl Başkanlığı'nca "kesin ihraç" talebiyle İl Disiplin Kurulu'na sevk edilmişti.
Beri yandan kimi çevreler Murat Kapki’nin de dört kez etkin pişmanlık yasası kapsamında ifade verdiğine ve serbest bırakılmadığına dikkat çekerek Kapki’nin de “muteber” bir profil olmadığını söylüyor. Bilemeyiz. Bütün bu anlatılanlar da zaten şu an iddia aşamasında.
Aynı günlerde Aydın’ın CHP’li Belediye Başkanı Özlem Çerçiler, AKP’ye geçiverdi. 23 yıldır CHP’de siyaset yapan Çerçioğlu, CHP'nin birinci parti olduğu 31 Mart 2024'teki yerel seçimlerde Aydın'da oyların yüzde 50,2'sini alarak bir kez daha büyükşehir belediye başkanı seçilmişti
Bu karar şüphesiz şaşkınlık yarattı. CHP Genel Başkanı Özel’in bu konuyla ilgili yorumu ise şöyle oldu:
“Özlem Çerçioğlu'na gidip şunu söylüyorlar. 'Aziz İhsan Aktaş ile çalışmışsın, ya içeri atıl ya partime katıl.' Olay bundan ibaret"
Aydın Belediyesi'nin Aziz İhsan Aktaş'ın en fazla iş yaptığı belediye olduğunu söyleyen Özel, Aktaş'ın en çok iş yaptığı ikinci belediye olan MHP'li Kütahya Belediyesi'ne ilişkin dosyanınsa ayrıldığını öne sürdü. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenerek "Aydın'ı Aziz İhsan Aktaş üzerinden almakla oluyorsa ben sana ne diyeyim? Bu mu mertlik? Bu mu siyasi gücün? Bir dahakine yine alacağım Aydın'ı"
Peki Aziz İhsan Aktaş kim?
CHP’ye yönelik operasyonların büyük kısmı Aktaş’ın ifadelerine dayanıyor, ancak Aktaş serbest.
Soruşturma kapsamındaki ilk gözaltı dalgası ardından Aktaş da tutuklandı ancak sonrasında etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakıldı.
Aktaş'a, "suç örgütü kurmak ve yönetmek", "suç örgütüne üye olmak", "rüşvet verme", "ihaleye fesat karıştırma", "edimin ifasına fesat karıştırma" ve "mal varlığı değerlerini aklama" suçlamaları yöneltildi.
Aktaş, emniyet ifadesi ile ilk savcılık ifadesinde hakkındaki suçlamaları reddetti.
Örgüt üyesi olmadığından etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemediğini söyledi.
Ancak BBC Türkçe’nin haberine göre Aktaş, 30 Nisan ve 11 Mayıs'ta ek ifade verdi. İlk ifadesinde hakkındaki suçlamaları reddederken sonrasında ise etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istedi.
Aktaş etkin pişmanlıktan yararlanmasının ardından 4 Haziran'da, konutu terk etmeme şartını içeren adli kontrol tedbiriyle tahliye edildi.
Uzatmayalım, Aktaş da böyle bir figür.
Başta da dediğimiz gibi Mücahit Birinci böyle bir teklifte bulunmuş mudur, Çerçioğlu’na el altından böyle mesajlar gitmiş midir bilemiyoruz. İddiaların odağındaki isimler suçlamaları reddediyor. Fakat tüm bu olanlar ortaya bir resim çıkarıyor.
Son olarak da şunlar oldu:
17 Ağustos’ta Sabah gazetesi ‘İtirafçı (Aziz İhsan) Aktaş’ı öldürün emri’ başlıklı bir manşetle çıktı. Haberde “Fatih Keleş’in avukatı aracılığıyla suç örgütü ile irtibata geçerek Aktaş için ‘öldürün’ talimatı verdiği öğrenildi” iddiası ortaya atıldı.
Habere göre talimat suç örgütü lideri olduğu iddia edilen Selahattin Yılmaz’a iletilmiş.
Fatih Keleş, İBB Spor Kulübü Başkanı ve CHP’ye yönelik operasyonlarda tutuklu. Keleş, tutukluluğunun başından itibaren üzerinde yoğun baskı kurulduğunu söyledi, önce malvarlığına ve şirketine el konulduğunu, ağabeyinin tutuklandığını, ardından oğlu Mustafa Keleş ve yeğeni Murat Keleş’in de tutuklandığını belirtti.
Avukatlarının söz konusu iddialar hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirten Keleş, tek isteğinin adil yargılanmak olduğunu söyledi.
Keleş iddiayı yalanlarken, Özel, CHP’nin Aydın mitinginde Sabah’ın haberini hatırlatıp şöyle konuştu: “En son bu Ak Toroslar çetesi iyice şuurunu kaybetti. Güya Fatih Keleş suikastçı tutmuş. Kiralık katili tutacağını söyledikleri kişi Selahattin Yılmaz. Ne tanırız ne biliriz.”
Bahçeli ise Bahçeli, Özel’in sözlerine Yılmaz’a sahip çıkarak yanıt verdi ve “Özgür Özel’in Aydın’daki konuşmasında Selahattin Yılmaz ismini ‘kiralık katil ve suikastçı’ diye lanse etmesi, partimiz üzerinde spekülasyona yeltenmesi ayıplı ve alçalmış bir dilin sonucudur” dedi.
Gelin görün ki Özel Bahçeli’ye ilginç bir yanıt verdi: “Ben kimseye ‘kiralık katil’ demedim, Sabah gazetesi ülküdaşına ‘kiralık katil’ dedi. Bu iftirayı kim atıyorsa sayın Bahçeli onunla hesaplaşacak. Konuda bizim üzerimize alacağımız hiçbir şey yok. Beni biri anladı, o da yanlış anladı demeyeceğim. Sayın Bahçeli ‘Ana muhalefet liderim sana söylüyorum, ittifak ortağım sen anla’ yaptı.”
Selahattin Yılmaz ise bilindiği gibi tutuklandı.
Bu durumda Bahçeli’nin sahip çıktığı bir isim iktidar medyasının yayınları sonucu tutuklanmış oldu. Özel’in dediklerini doğru kabul edecek olursak AKP, MHP’yi dikkate almamıştı.
Bütün bu hercümerç içinde hem AKP’nin kendi içinde hem AKP-MHP arasında üstü örtülü bir mücadele yaşandığını görebiliyoruz.
Her neyse uzatmayalım. Başlıkta da dediğim gibi, darbeler birbirinin tıpatıp aynısı olmuyor ama şu “itirafçılık” ya da “itirafçılığa zorlama” geleneği değişmiyor.
Son bir not: İnan Güney’in hakimlik ifadesinde, "Aziz İhsan Aktaş örgütüne yönelik bazı belediyelerde iş yapılmış olmasından dolayı mevkidaşlarımın tutuklu bulunduğunu görüyoruz. Bugün ben ise, Aziz İhsan Aktaş’a iş vermediğim için gözaltına alınıp karşınızda ifade vermekteyim” dediği ortaya çıktı.