Hatay’da 2023 depreminin ardından neredeyse tamamı yıkılan Hıristiyan topluluklara ait kiliselerin enkazı hâlâ kaldırılmamış durumda. Ayinlerini enkaz hâlindeki kiliselerinin önünde yapan Hıristiyanlar, ne vakıflarının ne de patrikhanelerinin restorasyon için bütçelerinin olduğunu söylüyor. Umutları baki: Kilisemiz onarılsın, cemaatimiz ibadetini edebilsin.
Hatay’da enkaz başında ayin: Artık kilisemize kavuşmak istiyoruz
6 Şubat 2023 depremi ile inançları yıkıntılar arasında kalan Hatay’daki Hıristiyan ve Musevi topluluklar, tuzla buz olan kilise ve sinagoglarında kendi imkânları ile yarattıkları sunak veya prefabrik kiliselerde ibadet etmeye çalışıyor. Büyük bir çoğunluğu aradan iki yıldan fazla geçmesine rağmen hâlâ enkaz hâlinde duran Hıristiyan ibadethaneleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ödenek gelmediği için onarılamıyor. Vakıf ve patrikhaneler de restorasyon için yeterli maddi imkânı sağlayamayınca, bölgedeki Hıristiyan halklar çareyi prefabrik kilise inşa etmekte ve enkaz hâlindeki kiliseler önünde ayin yapmakta buluyor.
Dosyamızın ikinci bölümünde Hatay’ın İskenderun, Antakya, Altınözü ve Arsuz ilçelerindeki Süryani Katolik ve Rum Ortodoks toplumuna ait yedi kilisenin mevcut durumunu aktarıyoruz.
İskenderun Süryani Katolik Kilisesi
Ağır hasar alan İskenderun’daki Süryani Katolik Kilisesi, depremin ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmaya başlandı. Kilisenin son durumuna dair İstanbul Süryani Katolik Vakıf Başkanı Münir Üçkardeş şu bilgileri veriyor: “İskenderun, Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasından önce Dini Hiyerarşi kuralı ile Halep Metropolitliği’ne bağlı iken, 1929’da kilise, mahalli Süryani Katolik cemaati tarafından inşa edilip ibadete açıldı. Daha sonraki yıllarda meydana gelen göç sebebiyle maalesef müstehcen filmlerin seyredildiği bir mekân oldu kilise. Ardından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen talimatla, Vakıflar Genel Müdürlüğü kiliseyi restore etti ve Süryani Katolik cemaatine tahsis etti.
Maalesef 2023 depreminde kilise ağır hasar gördü. Kendi mülkiyetinde olması itibarıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü, kiliseyi yeniden restore etmek için çalışmalarına devam ediyor. Kilisede süren tadilatın ardından yakın bir zamanda ibadete açılmasını bekliyoruz. Süryani Katolik ve Süryani kadim cemaati az olmasına rağmen bölgedeki Süryaniler ibadetlerini bu kilisede yapmaya devam etti. Süryani cemaati depremden ciddi bir şekilde etkilendi. Ancak can kaybı ve göç yaşanmadı Hatay’da. Kilisenin yetkilisi İlyas Demirci ve cemaatimiz, yakın bir tarihte açılacak olan kilisede ibadetlerini sürdürmeye devam edecek.”
İskenderun Rum Ortodoks Kiliseleri
İlçedeki Aziz Nikola ve Aziz Corc Rum Ortodoks Kiliseleri de depremde ağır hasar alan ibadethaneler. Rum Ortodoks cemaatinden can kayıplarının yaşandığı İskenderun’daki kiliseler ise yıkık ve enkaz hâlinde.
İskenderun Rum Ortodoks Kiliseleri Vakfı Başkanı Can Teymur, yaşananları şöyle anlatıyor: “Bizim iki tane Rum Ortodoks kilisemiz var İskenderun’da. Katedral olan Aziz Nikola, en büyük hasarı gören kilisemiz. Ön cephesi tamamen yıkıldı, ciddi hasar aldı. Çökme olmadı ama kullanılamaz durumda, enkazı da hâlâ duruyor. Yaklaşık 18 demir profilden iskeleyle takviye yaptık devrilmemesi için. Kilisenin iki çan kulesi de maalesef ana gövdeden ayrılmış durumdaydı. İskenderun'da ana cadde üzerinde kurulu bir kilise olduğu için daha sonraki depremlerde yıkılmasın ve bir tehlike oluşturmasın diye çan kulelerini belli bir yerden kestik ve aşağıda korumaya aldık. Tabii bütün bunları Koruma Kurulu’nun müsaadesiyle yaptık.
Aziz Corc Kilisesi de hasar gördü. Ama orada cenaze, tören, düğün merasimleri gibi dini ritüellerimizi yapabiliyoruz. Kayıtlarımıza göre 1585’te kurulan Aziz Corc, 1700-1800’lü yıllarda kurulduğunu düşündüğümüz Aziz Nikola'ya göre oldukça eski ve mezarlık kilisesi. O da restorasyona girecek.
Vakıf olarak çok önemli bir kaynağa ihtiyaç duyan kiliselerin restorasyonunda maalesef yeterli kaynağa sahip değiliz. Bu en büyük sorunumuz. Devlet sağ olsun bu kültür mirası, tarihi eserlerin tekrar ayağa kaldırılması konusunda bir katkı yapıyor. Ancak hibe olarak vereceği miktar kiliselerimizin tekrar ayağa kaldırılmasına ve restorasyona yetmiyor. Dolayısıyla biz de arayış içine girdik. Depremin hemen ardından Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy, Hatay'da vakıf başkanları ile toplantı yapmıştı. Biz de toplantıda durumumuzu anlatmıştık. Bize, “Bakanlık olarak tayin edilmiş olan hibelere başvurursunuz, biz de aktarmaya çalışırız” demişti. Proje çalışmaları için hibelerini bölgedeki vakıflara tahsis ettiler. Ancak restorasyon konusunda önemli bir kaynağa ihtiyaç var. Patrikhanelerimizde de yeterli bir kaynak yok. Şam’daki Antakya Rum Ortodoks Patrikliğimiz de deprem sonrası buradaki cemaat mensuplarımıza önemli yardımlarda bulundu. Kilise restorasyonu konusunda imkânlar kısıtlı olduğu için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Vakıf Temsilcisi ile Ankara'da temas kurduk. Bir denetim yaptılar ve daha sonra hem Romanya hem Bulgaristan Büyükelçiliklerinin aracılığıyla 500 bin dolarlık bir fon tahsis ettiler Aziz Corc Kilisesi'nin restorasyonu için.
Önceliğimiz Aziz Corc Kilisemizi onarmak. Aziz Nikola'daki tahribat büyük olduğu ve oraya 4 küsur milyon dolar civarında önemli bir kaynak gerektiği için önce Aziz Corc’u ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. UNDP’nin fonunu kullanamadık henüz, projelerimizin bitmesini bekliyoruz.
Kiliselerimizde iki ruhanimiz var. İskenderun'da; Samandağlı var, Antakyalı var, Arsuzlu var, Altınözlü var. Neredeyse her kesimden cemaatimiz var. Yaklaşık 700 aile civarında Rum Ortodoks var İskenderun’da. Zamanında çok fazla göç alan İskenderun’da, depremde cemaatimizden çok az göç oldu. Gidenler de büyük ölçüde geri döndüler. Ayrıca depremde 11 kişi vefat etti cemaatimizden. Umudumuz, yeniden kiliselerimizin onarılması ve cemaatimizin ibadetini sürdürebilmesi.”
Antakya
“Dünyanın ilk mağara kilisesi” olarak kabul edilen ve Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde Stauris Dağı'nın (Haç Dağı) batı yamacında yer alan Saint Pierre (Aziz Petrus) Kilisesi’nin istinat duvarı da depremde yıkıldı.
İsa Mesih’in 12 havarisinden biri olan Aziz Petrus’un, M.S. 29-40 tarihleri arasında Antakya’ya gelerek Hıristiyanlığı bu kilisede yaymaya çalıştığı biliniyor. Dini toplantıların yapıldığı bu kilisede cemaate ilk kez burada “Hıristiyan” adının verilmiş olması, Saint Pierre Kilisesi’ni Hıristiyanlığın ilkleri arasına sokuyor. Aziz Petrus’un ilk Papa olarak kabul edilmesiyle birlikte Katolik inancının dünyaya yayılmasında bir merkez konumunu alıyor. Her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği kilise, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 30 Haziran 2005 tarihli ve 799 sayılı kararıyla “korunması gerekli kültür varlığı” olarak tescil edildi.
Depremde istinat duvarı yıkılan kilise, 11 ay süren çalışmanın ardından 24 Ocak 2024’te yeniden ziyarete açıldı. Kilisede, her yıl 29 Haziran’da Katolik Kilisesi tarafından ayin düzenleniyor. 29 Haziran’da yapılan dua etkinliği, yalnızca dini bir ritüel değil, aynı zamanda barışa ve kültürel mirasa sahip çıkmanın güçlü bir sembolü olarak görülüyor. “Kutsal Ayin ve Evrensel Dua Programı”, bu yıl da Antakya’daki Saint Pierre Kilisesi’nde 29 Haziran günü geniş katılımla yapıldı. Kilise ayini, Antakya Rum Ortodoks Patriği X. Yuhanna, Lübnan Zahle ve Ba’albek Metropoliti Antoniyos Suri riyasetinde yapıldı. Evrensel duaya Rum Ortodoks, Latin Katolik ve Ermeni kilisesi temsilcileri ile Anadolu Ermeni Cemaatleri Gözetmeni ve Hatay Kilisesi din görevlisi Peder Avedis Tabaşyan da katıldı.
Altınözü Sarılar
Altınözü ilçesine bağlı Sarılar Mahallesi’de bulunan Aziz Corc Rum Ortodoks Kilisesi de depremde yerle bir oldu. Altınözü-Sarılar Mahallesi Ortodoks Kilisesi Cemaat Vakfı Başkanı Münir Balıkçı, proje beklediklerini paylaşıyor. Balıkçı, “Enkaz hâlâ duruyor. Kiliselerimiz vakfa bağlı. Vakıf olarak proje hazırladık. Bakanlığın ödeneği şu an yetersiz. Kendi imkânlarımızla çabalıyoruz. Projelerin çizimlerinin bitmesini bekliyoruz. Proje bedeli 2 milyon 30 bin TL. Ancak bakanlıktan 300 bin TL alabildik. Bu da yetersiz oldu. Bağışlarla ve kendi imkânlarımızla bu tutara ekleme yaptık. 3-4 aya proje çizimlerinin bitmesini bekliyoruz” diyor.
Altınözü Tokaçlı
Altınözü ilçesinin Tokaçlı köyünde depremde yerle bir olan Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi ise bölgedeki en kötü durumda olan kiliselerden biri. Kilise, bütçe yetersizliği nedeniyle onarılamıyor.
Kilise Vakıf Başkanı Mişel Çilingir, “Vakfımıza ait olan kilisemiz depremde komple yıkıldı, enkaz hâlâ duruyor. Onarım için görüşmeler yaptık yetkili merciler ile ancak bir cevap alamadık. ‘Ödenek olmadığı, kendi bütçemiz ile yapabileceğimiz’ söylendi bize. Kiliseyi onarmak için böyle bir bütçemiz yok, imkânsız bu” bilgisini veriyor.
Prefabrik kilisede ibadet
Mimar çiziminin hazırlandığını paylaşan Çilingir, “Proje çizimi bitti fakat ödenek çıkmadığı için kiliseyi onaramıyoruz. Bir maliyet raporu hazırladık. Bu rapora göre 5-6 milyon dolar civarında bir tutar çıkıyor. Hiçbir vakıf, cemaat karşılayamaz bunu tabii. Bölgenin en fakir kilisesi bizimki. Köyde cemaatimizden 200 kişi yaşıyor. Yazın köye gelenler ile bin kişiye çıkıyor bu rakam ama yaz sonunda geri dönüyorlar. Depremde bir can kaybı yaşamadık ama kilisemizin olmaması ibadet etmemizi zorlaştırıyor. Kilise arsası dahilinde mülkü bize ait küçük bir duvar vardı. Her yıl 15 Ağustos’ta Meryem Ana Bayramı için buraya gelenler olurdu, ayin yapılırdı. Geçici süreliğine o duvarın yerine prefabrik bir kilise yaptık ve bu şekilde ibadet edebildik. Patrikhanemize bir bağış geldi, çok amaçlı bir salon yaparak cenazelerde ve çeşitli törenlerde burayı kullanıyoruz” şeklinde anlatıyor.
Arsuz
Arsuz ilçesinde, 1771 yılında yapıldığı bilinen Mar Yuhanna Rum Ortodoks Kilisesi de depremde tamamen yıkılan kiliselerden biri. Kilisenin Vakıf Başkanı Cemil Turan’dan son durumu dinliyoruz.
“Resmi kayıtlara göre 1771’de yapıldığı paylaşılan ancak daha eski bir tarihte inşa edilen kilisemiz, mazbut vakıf statüsünde” diyen Turan, şöyle devam ediyor: “Kilisemiz depremde komple yıkıldı. İçerisindeki ikonaları aldık ama enkaz altında kaldıkları için hasar alanlar var. Güvenli bir alanda saklıyoruz ikonaları. Enkaz kaldırıldı fakat onarım konusunda bir yıldır ilerleme yok. Kilisenin onarılıp teslim edilme süresi 800 küsur gün olmasına rağmen henüz çalışma yapılmadı.
Mazbut durumda olduğu için de bilim kurulunun raporu bekleniyor. Ama bu rapor hazırlanmıyor. Gecikmeler söz konusu ve elimizden bir şey gelmiyor. Mezarlıkta da hasar oldu ama onardık hızlıca. Arsuz’da depremde cemaatimizden vefat eden kimse olmadı ama ben de dahil olmak üzere pek çok kişinin evi yıkıldı. Yaklaşık 50 aileyiz burada. Yaz aylarında 150-200 aile oluyor.
5-6 ay öncesine kadar yıkılan kilisenin önünde ayin yapıyorduk. Cemaati bir araya toplamak için ibadetimizi bu şekilde yapıyorduk. Cemaat Vakıfları I. ve II. Dönem Temsilcisi ve Rum Vakıfları Derneği (RUMVADER) olarak bir proje fikri geliştirdik. Daha sonra bunu Arsuz Belediyesi ile de paylaştık, onlar da bize destek oldu. Üç buçuk dönümlük bir yer vardı, oraya 31 tane prefabrik ev yaptık ve acil ihtiyaç sahibi olan farklı yerlerden aileleri yerleştirdik.
Aynı yere prefabrik bir şapel de yaptık. Kilise envanterindeki eşyaları da bu şapele götürdük. 15 Temmuz 2024’te öncelikli ihtiyaç sahiplerine prefabrik evleri teslim ettik. O tarihten beri öncelikli ihtiyaç sahibi aileler burada yaşıyor. Hem de şapelimizde ayin yapıyoruz. Aileler, haftanın bir günü de olsa ayin yapabiliyor ve dertleşme imkanı bulabiliyor. Bu bizim için iyi bir moral oluyor. Ancak tabii ki kilisemizin yerini tutmuyor. Artık kilisemize kavuşmak istiyoruz.”
Dosyamız, Malatya ve Adıyaman kentleri ile devam edecek.