Dr. Sevan Karabetoğlu, söyleşimizin ikinci bölümünde Ermeni toplumunda kreş ihtiyacını, özel gereksinimli çocukların eğitim sorunlarını ve okulların yeniden yapılandırılmasını anlattı.
Akademisyen Dr. Sevan Karabetoğlu ile yaptığımız söyleşinin geçen hafta yayınladağımız ilk bölümünde, Ermeni toplumunda meslek lisesi ihtiyacı tartışmalarını, ERVAB Başkanı Bedros Şirinoğlu’nun gündeme getirdiği ‘İstanbul için 5 okul 1 lise yeterli’ önerisini konuşmuştuk. Karabetoğlu özetle “Okullarımız içinde de bir meslek lisesine dönüşüm, planlar dahilinde düşünülebilir. Ancak bunun için somut meslek grupları belli değil. Kurumların dönüştürülmesi hukuki zeminlerde tartışılabilir ama bir okulu kapatıp yeniden açma süreci zor. O yüzden de var olan okulların dönüştürülmesi daha kolay bir yöntem olduğu için buralardan ilerlememiz gerekiyor.” demişti. Karabetoğlu ile söyleşimizin ikinci bölümünde, kreş ihtiyacını, özel gereksinimli çocukların eğitim durumlarını ve genel tabloyu ele aldık.
TEAP’ın (Türkiye Ermenileri Akademisyenler Platformu) geçen yıl yaptığı ‘Türkiye Ermeni Toplumunun Gelecek Projeksiyonu’ başlıklı anket çalışmasında, kreş fikri öne çıkmıştı. Bu konu Ermeni toplumu içinde son zamanlarda daha sık tartışılmaya başlandı. Türkiye’deki ekonomik krizi de ele alırsak acaba önceliklerimiz arasında kreş çalışmaları mı yer almalı?
Toplumda, liseden mezun olduktan sonraki asıl insan kaynağının nerelerde meslek edineceği ve bu meslekleri icra ederken nerelerde bulunacağına ilişkin bir ihtiyacın yanı sıra okul öncesi, 0-4 yaş arası, çalışan ailelerin çocukları için kreşlere ihtiyaç var. Bahsettiğiniz raporun sonucunda hem ekonomik hem de sosyolojik anlamda böyle bir ihtiyaç olduğu ortaya çıktı. Kreş seviyesindeki çocukların da okula hazırlanması için bu tür yapılara ihtiyaç olduğu görünüyor. Talep de var. Okulların bu yeniden yapılandırma sürecinde bu da bir faktör olarak önümüzde duruyor. Okulları kapatmadan ziyade bir dönüştürme projesi üzerinde duracaksak , okulların fonksiyonlarının eğitim kurumu olarak devam etmesi, fakat fonksiyonlarının çeşitlendirilmesi amaçlanıyor. O yüzden buradaki faktörlerden biri de bu kreş ortamları.
“Kaynaştırma öğrencileri için yatırım yapılması gerekiyor”
Özel gereksinimli çocukların okullara kayıt esnasında yaşadıkları sıkıntılar var. Her kayıt döneminde bu konu da gündeme geliyor. Toplum içerisinde de artık bir eğitim merkezi oluşturulması kaçınılmaz bir hale geldi mi?
Toplum olarak kaynaştırma öğrencisi kavramını, araya kaynayan öğrenciler ile karıştırıyoruz. Bu ne yazık ki genel toplumda da böyle. Bunun iki tarafı var; özel gereksinime ihtiyaç duyan çocuğun veli tarafı ve ihtiyaç duymayan veli tarafı. Okul kayıtları sırasındaki bu özel eğitime ihtiyaç duyan çocuk sayısı ve bunun oranı bilinmeli. Planlama sürecinde uzmanlar okullar içinde kaynaştırma sisteminin doğru olduğu ama bunun yönteminin biraz daha profesyonelleşmesi gerektiğini söyledi. Bunun için aynı okul içerisinde ayrı sınıflar olması, talep olursa özel öğretmenler tarafından ilave bir ders sisteminin hazırlanması, tek bir okul kavramından ziyade, sosyal ortamlarında kendi yaşıtlarıyla paylaşacak bir ortamda bulunmaları en doğrusu. Uzmanların görüşünün yanı sıra literatür de bunu söylüyor. Kaynaştırma eğitiminde bir sorun yok, sadece araya kaynaması gibi bir durum var. Çünkü bununla ilgili özel bir eğitim programı dahil edilmezse, öğrenciler sosyalleşemiyor, belki de akran zorbalığına maruz kalıyorlar. Veliler kısmı için de bazen durumu kabullenmesi zor olabiliyor. Veli bazında bilinçlendirmeye ihtiyaç var. Bununla ilgili de çalışmalar olacak. Bizim toplumumuzda özel gereksinimli çocuk sayısı az oranda değil. 250 öğrenci civarında diyebiliriz ama farklı kategoriler var. Kaynaştırma eğitimi raporunu almak için belli bir seviye var. Bu seviyenin üzerinde ise kaynaştırma öğrencisi de olamıyor, o zaman evin içinde veya özel eğitim kurumlarında eğitim alabilecek durumda oluyor. Rapor yoksa o öğrencinin kaynaştırma eğitimi alıp alamayacağını anlayamayabiliriz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği belli yönetmelikler var ve uyulması gerekiyor. Okullarımızda da bu sistem için belirli yatırımın yapılması gerekiyor. Bu da ek bir bütçe demek ama olmazsa olmaz bir durum.
Bütün bunlar için nasıl bir yol izlemeliyiz?
Okullarımızın yeniden yapılandırılması konusuna, okul sayısını azaltarak maliyetleri düşürmek, akademik başarıyı arttırmak, veli ve yöneticileri memnun etmek gibi başlıkların ötesinde, toplumun geleceğini garantilemeye yönelik bir süreç olarak bakmak gerekiyor. Okul öncesi çocuklar ve lise sonrası gençlerin de dahil edildiği, istihdam ve ekonomik özgürlüklerin sağlanacağı, kültür, dil ve din gibi toplumumuzun birleştirici unsurlarının yeniden rol alacağı sahneyi kurma projesi olarak süreç ele alınmalı. Bu bağlamda karar alıcıların tek başlarına hareket etmediğini vurgulamak isterim. En doğru kararı almak için uzmanlara kulak veriyor ve herkes birlikte hareket ediyor. Toplumumuz da bu hassas ve en öncelikli konuda gereken sabrı gösterir, “Bu iş öyle yapılmaz” tavrı yerine “Ben ne yapabilirim?” diyerek sürece dahil olursa gelecek beklentilerin çok daha hızlı hayata geçeceğine inanıyorum.