Yüzlerce İtalyan ve uluslararası sinemacı Venedik Bienali ve Venedik Film Festivali’ne açık mektup gönderdi. Mektupta, “Sinema, sanat, kültür ve eğitim alanlarındaki kurumlar ve sektörler, Gazze'de süregiden soykırımı ve İsrail hükümeti ile ordusunun Filistin genelindeki etnik temizlik politikalarını daha cesur ve net bir biçimde kınamaya çağrılıyor” denildi.
V4P (Venice4Palestine) adı altında bir araya gelen yüzlerce İtalyan ve uluslararası sinemacı, 22 Ağustos’ta Venedik Bienali ve Venedik Film Festivali’ne açık bir mektup gönderdi. Mektupta, Gazze’de yaşanan insani krizin ve İsrail’in politikalarının açıkça kınanmasını talep etti.
Mektupta, “Sinema, sanat, kültür ve eğitim alanlarındaki kurumlar ve sektörler, Gazze'de süregiden soykırımı ve İsrail hükümeti ile ordusunun Filistin genelindeki etnik temizlik politikalarını daha cesur ve net bir biçimde kınamaya çağrılıyor” ifadeleri kullanıldı.
Mektup ayrıca, festival süresince Filistin’e dair inisiyatiflerin tanıtılmasına olanak sağlayacak alan ve fırsatların yaratılmasını talep ediyor. Bu çağrı, Artisti #NoBavaglio ağı tarafından da desteklenen 30 Ağustos’taki eylemi izliyor. Mektupta, “Festivalin, yalnızca hüzünlü ve boş bir vitrin haline gelmemesi, bunun yerine geçmişte olduğu gibi diyalog, katılım ve direnişin alanı olması için bu fırsat değerlendirilmeli” çağrısı yapıldı.
Mektubu, yüzlerce İtalyan ve uluslararası sinema, sanat, müzik ve kültür temsilcisi imzaladı.
Mektubun tamamı şöyle:
“Venedik Bienali’ne, Venedik Film Festivali’ne, Venice Days’e, Uluslararası Eleştirmenler Haftası’na ve tüm sinema, kültür ve medya emekçilerine açık mektup
Saatleri durdurun, yıldızları kapatın.
Artık eskisi gibi yaşamaya devam etmek çok ağır geliyor. Yaklaşık iki yıldır, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’dan gelen, inkâr edilemeyecek kadar net görüntülerle karşı karşıyayız. İnanamayarak, çaresizce, İsrail devleti tarafından Filistin'de canlı yayında gerçekleştirilen bir soykırıma tanıklık etmeye devam ediyoruz. Artık kimse, ‘Bilmiyordum, hayal edemedim, inanamadım’ diyemez. Her şeyi gördük. Ve hâlâ her şeyi görmeye devam ediyoruz. Ancak Venedik Film Festivali'nin ışıkları yanarken, bu büyük etkinliğin bu insanî, sivil ve politik trajediye bir kez daha kayıtsız kalması riskiyle karşı karşıyayız. ‘Gösteri devam etmeli’ deniyor ve başka yöne bakmamız isteniyor — sanki ‘sinema dünyası’nın ‘gerçek dünya’ ile hiçbir ilgisi yokmuş gibi.
Oysa ki, bu soykırımı; Batı Şeria’da film yönetmenlerine ve ekiplerine yönelik şiddetli, hatta ölümcül saldırıları; Filistin halkına uygulanan toplu cezalandırmayı; İsrail hükümeti ve ordusu tarafından işlenen diğer insanlık suçlarını bize aktaran, muhtemelen bizim meslektaşlarımızın ya da arkadaşlarımızın çektiği görüntülerdi. Bu görüntüler şu ana kadar yaklaşık 250 Filistinli medya çalışanının hayatına mal oldu.
Bienal ve Venedik Uluslararası Film Festivali, sanatı dönüştürücü bir güç, tanıklık etme biçimi, insanlığı temsil eden bir ifade, eleştirel bilincin gelişimi olarak kutlayan etkinlikler olmalı. Sanatın, düşünce, katılım ve direniş için olağanüstü bir araç olması da tam olarak buradan gelir. Güç, bilgi ve kültür odaklarından gelen son derece yetersiz, muğlak ya da—daha kötüsü—hesapçı açıklamalara karşı, biz net ve kararlı bir duruş sergiliyoruz. Artık yalnızca empati değil, sorumluluk da alma zamanı. Anlamlar, kelimeler ve görüntüler—özellikle sanata inananlar için—birer aksesuar değil, direnişin zorunlu ve hayati bir biçimidir. Aksi halde, bugün bir sinemacı ya da gazeteci olmanın hiçbir anlamı kalmaz.
Bu nedenle biz—sinema, medya ve haber alanında çalışan aktivistler ve emekçiler—inanıyoruz ki, bu kez gösteri durmalı. Kayıtsızlık akışı kesilmeli ve farkındalık için bir yol açılmalı. Bienal, Festival, Venice Days ve Eleştirmenler Haftası’ndan, bu konuda net bir duruş sergilemelerini ve taleplerimizi desteklemelerini istiyoruz. Ayrıca, Filistin'e dair çeşitli anlatıların yer bulabileceği alanlara erişimin sağlanması gerektiğini vurguluyoruz.
Kültür ve bilgi alanında fark yaratabilecek herkese her düzeyde sesleniyoruz. Venedik'te gözler sinema dünyasında olacak. Bizlerin görevi, katledilen insanların hikâyelerini ve seslerini, Batı’nın da dahil olduğu bu suç ortaklığı karşısında daha da görünür kılmaktır. Kültür ve bilgi dünyasındaki herkesi, ünlerini ve festival süresince ellerindeki diğer imkânları kullanarak, etnik temizlik, apartheid, Filistin topraklarının yasa dışı işgali, sömürgecilik ve İsrail’in onlarca yıldır -sadece 7 Ekim’den bu yana değil- işlediği diğer insanlık suçlarına dair sürekli bir söylem ve etkinlik çerçevesi yaratmaya çağırıyoruz.
Film sektöründe çalışan herkesi, festival sırasında birlikte hayal kurmaya, örgütlenmeye ve yaratıcı yollarla -sanatsal, iletişimsel ve organizasyonel becerilerimizi kullanarak- Siyonist politikaları eleştiren eylemler gerçekleştirmeye davet ediyoruz. Sanatseverler, sanatçılar, sektör profesyonelleri, sinema tutkunları, organizatörler ve haber emekçileri olarak; biz bu festivalin atan kalbiyiz ve güçlü bir şekilde yineliyoruz: Suça ortak olmayacağız. Sessiz kalmayacağız. Başka yöne bakmayacağız. Güçsüzlüğe ya da güç oyunlarına teslim olmayacağız. Yaşadığımız zamanlar ve insan olarak sorumluluğumuz bunu bizden bekliyor. İnsanlık olmadan sinema olmaz. Bu Mostra'nın anlamlı değerleri olsun, bir kez daha üzücü ve yüzeysel bir gösteri dünyasına dönüşmesin. Haydi bunu birlikte yapalım; cesaretle, dürüstlükle. Filistin’e özgürlük!”