Çorum'un Tarhan köyünde muhtar, “cami onarılana kadar” hoparlörün cemevine takılarak ezan okunmasına karar veriyor. Nüfusunun tamamı Alevi olan Dersim Ovacık’taki Munzur Suyu gözelerine Tunceli Valiliği mescit açıyor. Yunanistan’daki yaklaşık 120.000 Müslüman-Türk azınlığın yaklaşık 5.000’i Alevi. Bunlardan Evros (Meriç) ilindeki Ruşenler, Büyük Derbent ve Küçük Derbent köylerinde yaşayan yaklaşık 3.500 kişilik Alevi-Bektaşi’yi temsil eden Seyyid Ali Sultan Dergâhı Koruma Heyeti 2018’de devlete başvuruyor. Yunanistan Parlamentosu bu başvuruyu, 1 Ağustos’ta yasalaştırdığı “Bektaşi–Alevi tüzel kişiliği” kararıyla değerlendiriyor ve ülkedeki Alevi-Bektaşi inancını resmî bir inanç topluluğu olarak tanıyor. Batı Trakya Türk basını ağırlıklı olarak Alevi meselesini Alevilere haklar tanımak olarak değil, Batı Trakya Müslüman toplumunu bölmek olarak yorumluyor.
Şu anda Türkiye tarihinin en önemli olayı cereyan etmekte: Kürt meselesi barışçı biçimde halledilmek istenmekte. Ama bunu başlatan Tek Adam Rejimi bunu baltalayacak inanılmayacak şeyler yapıyor veya şeylere izin veriyor.
Son zamanlarda Avusturya’daki eskort ve Mekke’deki rüşvet skandallarıyla sarsılan Diyanet, Başkan Ali Erbaş’ın ikinci döneminin 17 Eylül’de bitmesine az kala birbiri ardına üç Cuma hutbesi yayınladı :
1 Ağustos: “Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği” başlıklı Cuma hutbesinde “Kısa giysiler Allah’ın örtünme emrini ihlaldir, haramdır. Sessiz kalan herkes büyük vebal altındadır” dedi .
8 Ağustos: “Sıla-i Rahimle Bereketlenen Tatil” başlıklı hutbede “Allah’ın hükümlerini hiçe sayan, helal haram hassasiyetinden uzak (…) bir tatil anlayışının dinimizde asla yeri yoktur (…) Tatil, anne babamızın hayır duasını almak, akrabalarımızla hasret gidermek için güzel bir imkândır” denildi.
15 Ağustos: "Kul Hakkı Ateşten Gömlektir" başlıklı hutbe “Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” diyerek kadınların miras hakkını hedefe koydu.
Diyanet, Aralık 2017’de de SMS, faks ve mektupla boşanmanın mümkün olduğunu ilan etmişti .
***
Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Diyanet böyle diyorsa ve üstelik Bekir Bozdağ ve hatta Bülent Arınç gibi “büyükler” de destekliyorlarsa, tabii ki müminler de “uyumlu” davranacak:
12 Ağustos. Çorum'un Tarhan köyünde muhtar, “cami onarılana kadar” hoparlörün cemevine takılarak ezan okunmasına karar veriyor.
Alevi Bektaşi Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri ve Türkiye Alevi Federasyonu yazılı olarak protesto ediyorlar: “Alevi inancının mekânını, başka bir inancın ritüeline zorla alet etmektir. Bu, inanç özgürlüğü değil; inanç dayatması ve asimilasyondur." İşler karışınca Valilik muhtar hakkında soruşturma başlatarak ortalığı sakinleştiriyor .
21 Ağustos. Nüfusunun tamamı Alevi olan Dersim Ovacık’taki Munzur Suyu gözelerine Tunceli Valiliği mescit açıyor.
“Munzur Baba’ya, kutsallarımıza ve inancımıza dokunmayın! (…) Bir kez daha çağrımızdır; Ellerinizi kutsallarımızdan çekin!” diye sert bir açıklama daha yapıyor aynı Alevi kuruluşları .
27 Ağustos. AKP’li Konya Büyükşehir Belediyesi, bu yıl yapılacak İklim Çalıştayı için kadın ve erkek konukları ayrı otellere yerleştirme kararı aldı. Sözleşmeye, oteller arasında “en az 1 kilometre mesafe” şartı da konuldu .
***
Yunanistan’daki yaklaşık 120.000 Müslüman-Türk azınlığın yaklaşık 5.000’i Alevi.
Bunlardan Evros (Meriç) ilindeki Ruşenler, Büyük Derbent ve Küçük Derbent köylerinde yaşayan yaklaşık 3.500 kişilik Alevi-Bektaşi’yi temsil eden Seyyid Ali Sultan Dergâhı Koruma Heyeti 2018’de devlete başvuruyor.
Yunanistan Parlamentosu bu başvuruyu, 1 Ağustos’ta yasalaştırdığı “Bektaşi–Alevi tüzel kişiliği” kararıyla değerlendiriyor ve ülkedeki Alevi-Bektaşi inancını resmî bir inanç topluluğu olarak tanıyor.
Böylece bu topluluk, Yunan devletince atanmış resmî müftülüklerden (ve Türkiye’nin desteklediği seçilmiş gayriresmî müftülüklerden) bağımsız olarak temsil edilebilecek artık. Yeni cemevleri açabilecek. Nikahlarını isterse buralarda, isterse belediyelerde kıydırabilecek. Ayrıca, en az 10 öğrencinin başvurması halinde Sünnilikten ayrı bir din dersi almak mümkün olabilecek.
Yasada, Lozan Barış Antlaşması’ndan doğan Müslüman azınlık haklarının korunmaya devam edeceği de belirtilmekte .
***
Ben doçentlik tezimi Batı Trakya (BT) azınlığı üzerine yapmıştım. Yunanistan’da müftülükler konusu epey uzun ve karışıktır ; çok özetle:
1984’e kadar üç müftü BT cemaatince seçilmekte ve devletçe atanmaktaydı. Bunun sonrasında devlet cemaate danışmadan “resmî” müftüleri atamayla getirmeye, buna karşılık cemaat de kendi “gayriresmî” müftülerini seçmeye başladı.
Tabii, birinciler Yunanistan’ın, ikinciler ise Türkiye’nin sözcüsü durumuna geldi. İki ülke arasındaki husumet devam ettikçe de böyle olacak; filler tepişecek otlar ezilecek. Yunanistan BT azınlığını asimilasyona veya kaçırmaya gayret edecek, Türkiye de bu azınlığı “dışarıdan idare”ye. Çünkü her ikisi de “ulus-devlet”; evlerden ırak.
***
Türkiye laikliği ileri sürerek Rum azınlığı (ve diğer Gayrimüslimleri) baştan beri sıfırlamak için az çaba harcamadı. Lozan Md. 42/1’e rağmen Kilise nikahlarını tanımayı reddetti. Okullarını, vakıflarını, derneklerini çelmeledi. Bodrum’daki o güzelim Rum kilisesini bile yıktı .
Buna karşılık Yunanistan da BT azınlığına aynı şeyi yapmaya çalıştı. “Türk” olduklarını tanımadı, topraklarına el koymaya, göçe zorlamaya girişti, vb. vb. Fakat bu arada, Lozan’daki din ölçütünü evlenme, boşanma, çocukların velayeti ve miras konularında uygulamaya devam etti.
Tabii, uygulanan bazı dinî kurallar AİHS’e aykırı olduğu için Yunanistan AİHM’yle ters düştü. Ör. Hatice Molla Salih, kadın olduğu için miras hakkının Yunan Yargıtayı’nın da onayıyla ihlal edildiğini söyleyerek AİHM’ye dava açtı. Enine boyuna yazmıştım bu davayı .
Dava sonucunun ne olacağını gören o zamanki Başbakan A. Çipras “Artık, isteyen miras dağıtımında medeni hukuku seçtiğini vasiyetnameyle belirtecek, isteyen de yine yazılı olarak şeriatı tercih edecek ve bu beyanını istediği zaman değiştirebilecek” mealinde yeni bir yasa çıkarmaya girişti 2017 sonunda.
BT azınlığından bazı liderler Çipras’ın çok gecikmiş olmakla birlikte tamamen çağdaş olan bu yeni yasa girişimine karşı çıkmışlardı. Çünkü AKP’ye ve onun politikasını uygulayan T.C. Gümülcine Başkonsolosluğu’na ters düşmek istemiyorlardı. Ama esas acı olan, ‘Lozan’ı ve azınlık haklarını savunuyoruz’ gerekçesini kullanmalarıydı. Çünkü kaldırılan hak filan yoktu; aksine, getirilen ek hak vardı: Tercih hakkı .
Şimdi de BT Türk basını ağırlıklı olarak Alevi meselesini Alevilere haklar tanımak olarak değil, BT Müslüman toplumunu bölmek olarak yorumluyor. Şöyle diyor:
“Sen Yunanistan’da hiçbir azınlık tanıma, ‘Türkler yok’ de, ‘Makedonya yok’ de, ‘Makedonca zaten yok’ diye iddia et, ‘Arnavutlar hiç olmadı’ de, ama Ruşenler’den ‘Biz sizi tanıdık. Bektaşilere-Alevilere tüzel kişilik verdik’ diye sözde insan hakları havariliği yap! Ne güzel dünya!”
***
Bu yorumlama biçimi, üç yeni gelişmeden de kuvvet almışa benzemekte:
1)Eylül 2024’te Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ABD’deki temasları sırasında ortaya attığı, nüfusunun %10’u Bektaşi olan ülkesinde başkent Tiran’da mini bir Vatikan kurma planı . Arnavutluk’u önemli kılmayı amaçlayan ve Türkiye’deki Alevi-Bektaşilerin olumsuz karşıladığı teorik bir girişim.
2)Lozan Md. 40’a (ve 45’e) göre azınlık yurttaşlar kendi dillerinde her türlü okullar kurma, yönetme ve denetlemede özgürdürler.
Fakat BT’dan Avrupa’ya göçün artması nedeniyle bazı Türk okullarındaki öğrenciler azalmakta. Asgari öğrenci sayısı olan 7’nin altına düşünce öğrenciler artık başka bir köyün okuluna nakledilmekte. Yunan devletinin geleneksel asimilasyon çabaları ortamında her yıl 1 veya 2 okul “geçici olarak” askıya alınınca tepki doğuyor.
BT’daki Dostluk Eşitlik Barış Partisi (DEB) Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu son 20 yılda okul sayısının 210’dan 83’e indiğini, öğrenci sayısı düşse de azınlık ilkokulunun kapatılamayacağını, bir köyden diğerine [devlet servis koysa bile] ulaşmanın sorun olduğunu, devletin okulları “geçici” olarak kapattığını iddia ettiğini fakat bunların hiçbir zaman yeniden açılmadığını, bu uygulamanın çocukları anadilde eğitimden mahrum kıldığını, Yunan devletinin amacının bu çocukları Yunan ortaokulu ve lisesine göndermek olduğunu söylüyor .
***
3)Çok daha önemlisi, BT’da yayınlanan sıkı azınlık karşıtı Yunan gazetesi Hronos’un 19 Ağustos tarihli bir haberi:
“Panhenelik Pomaklar Derneği, Bektaşi-Alevilerin dinî kimliğinin tanınmasını memnuniyetle karşılıyor ve aynı zamanda Yunan devletinden Pomakların kültürel ve dilsel haklarını tanımasını talep ediyor” .
Talepte, devlet okullarında (Bulgarcanın bir diyalekti olan) Pomakçanın seçmeli ders olarak okutulması, Pomak imamların kurumsal güvence altına alınması ve bağımsızlığı da var. Oysa azınlığın bir bölümünü oluşturan Pomak kökenli azınlık, ki BT’nın dağlık kuzey kesiminde yaşar, bugüne kadar kendisini Türk sayagelmişti.
Durum ilginç; izlemeye devam edelim.
***
Not: Bektaşiler, kırsaldan kentlere gelerek Osmanlı devletiyle belli ölçüde ahenk sağlamış Alevilere verilen isimdir. Bektaşi Dergâhı, Atatürk'ün tekke ve zaviyeleri kapatması sonrasında Tiran'da bulunan Dünya Bektaşi Merkezi'ne taşınmıştır .