Sınır Tanımayan Gazeteciler, yazılı açıklama yaparak Gazze Şeridi’nde yaşanan soykırımı aktaran Filistinli gazetecilerin, İsrail’in itibarsızlaştırma kampanyası ile hedef haline getirildiğini paylaştı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), İsrailli yetkililerin de büyük rol oynadığı “Gazawood” gibi kampanyalarla gazetecilerin Gazze’deki katliamları “kurgulamakla” suçlandığını ve hedefli saldırılarla katledilmelerinin meşrulaştırıldığına dikkat çeken bir yazılı açıklama yayınladı.
“Gazawood’, propaganda, suç ortaklığı: Gazze'deki gazetecilere yapıştırılan ölümcül etiketler” başlıklı açıklamada, “Fotoğraf montajlarının yayılmasından, itibarsızlaştırmayı amaçlayan bir çevrimiçi platformun oluşturulmasına kadar, Gazze'deki Filistinli gazeteciler, Ekim 2023'te İsrail'in Filistin bölgesine yönelik saldırısının başlamasından bu yana sürekli tehdit ve iftiraya maruz kalıyor. İsrailli yetkililer, gazetecilerin itibarını zedeleyen ve onları tehlikeye atan bu itibarsızlaştırma kampanyalarında aktif rol oynuyor. Hatta kampanyalar, gazetecilere yönelik hedefli saldırıları meşrulaştırmak için kullanılıyor” denildi.
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “11 Ağustos’ta Al Jazeera muhabiri Anas al-Sharif'in, Gazze Şeridi'nin batısındaki al-Shifa Hastanesi yakınlarında bir grup gazetecinin bulunduğu çadırın hedef alındığı saldırıda öldürülmesinden sadece birkaç saat sonra, bir Telegram kanalında, İsrail medyasında bazen ‘araştırmacı’ ve ‘savaş ve terörizm uzmanı’ olarak tanıtılan, ancak bu alanda herhangi bir akademik yeterliliği bulunmadığı gözüken Or Fialkov denilen bir kişinin hazırladığı tüyler ürpertici bir fotomontaj yayınlandı. Fialkov'un adını taşıyan şirket, dijital pazarlama hizmetleri sunuyor.
‘Cinayet çağrısı’
Ancak son zamanlarda, Gazzeli iki gazeteci olan Mohnad Qashta ve Mohamed al-Sharif'in fotoğraflarının yer aldığı ve yüzlerine hedef işareti konulan bir montaj yayınladı ve bunu bir cinayet çağrısıyla birleştirdi: ‘İşte Tsahal’in Gazze'de ortadan kaldırması gereken diğer ‘gazeteciler’. RSF'nin ulaştığı Or Fialkov, ‘teröristlerin ortadan kaldırılması’ çağrısını kabul etmekle birlikte, ‘cinayet çağrısı’ yapıldığını reddediyor.
Fialkov, Mohnad Qashta'nın kendisinin ‘kardeşinin Hamas üyesi olduğunu’ söylediğini iddia ederek sözlerini savunuyor. 11 Ağustos'ta öldürülen gazeteci Anas al-Sherif'in amcası Mohamed al-Sharif ise Or Falkov tarafından ‘terörizm’ ile suçlanıyor ve yeğeninin ‘Hamas ve Al Jazeera'daki yerini’ aldığını ileri sürüyor. Or Fialkov, kanıtlanmamış bu iddialarla ilgili RSF'yi Media Watch Legal adlı bir siteye yönlendirdi. Ancak bu sitede söz konusu iki gazeteciden bahsedilmiyor.
Media Watch Legal nedir? Bu çevrimiçi site, 2 Eylül'de İsrail Diaspora ve Antisemitizmle Mücadele Bakanı Amichai Chikli tarafından, RSF ve küresel vatandaş hareketi Avaaz tarafından koordine edilen Gazze'deki gazetecilere destek için düzenlenen büyük çaplı kampanyanın ertesi günü paylaşıldı. Media Watch Legal sitesinin amacı, ‘sahte muhabirleri’ tespit etmek. Bu, İsrail'in çeşitli yetkililerinin medya alanına yaptığı yatırımın bir göstergesi olan girişimden biridir. Örneğin, İsrail merkezli bağımsız medya kuruluşları +972 Magazine ve Local Call tarafından yapılan son bir araştırma, Gazze'deki gazetecileri Hamas ile ilişkilendiren unsurları bulmak amacıyla kurulan ‘meşrulaştırma hücresi’ adlı gizli bir askeri istihbarat biriminin varlığını ortaya çıkardı.
Media Watch Legal sitesinde de aynı mekanizma işliyor: Gazeteciler, bir aile üyesinin Hamas'a bağlı olması veya İsrail ordusuna göre örgütün bilinen bir üyesini hedef alan bir saldırıda öldürülmüş olması nedeniyle, ‘teröristle yakınlık’ iddiasıyla itibarsızlaştırılıyor. Bu argümanlar uluslararası hukuk açısından hiçbir değeri olmayan ve bu tür bir hedef almayı çıkaramayan argümanlardır. Aslında, bu bilgiler doğrulanmış olsa bile, ‘Hamas'ta bir kardeşi olması’ veya ‘Mohammed Deif'i öldüren saldırının yanında bulunması’ uluslararası hukuk açısından birini hedef almak ve öldürmek için geçerli bir gerekçe değildir.
Daha da absürt olanı, site, artık silinmiş olan bir yayında, Agence France-Presse (AFP) ile çalışan gazeteci Moustafa Thuraya'nın gazeteci olmadığını, bunun tek gerekçesinin Facebook'ta ‘Hamas'a bağlı olduğu tespit edilen üç kişiyle üç ortak arkadaşı olması’ olduğunu belirtmişti. Ocak 2024'te, Al Jazeera muhabiri Hamza al-Dahdouh ile birlikte İsrail'in hedefli saldırısında hayatını kaybettiğinde, İsrail ordusu yeterli kanıt sunmadan ikisi için de ‘terörist gruplara mensup’ demişti. Konuyla ilgili olarak İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü RSF'nin sorularını yanıtlamadı.
Haber medyası ve sosyal medyaya çağrı
İtibar zedeleme kampanyalarının, nihayetinde Gazze'deki gazetecilerin öldürülmesini meşrulaştıran bir stratejinin parçası olduğunu vurgulayan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Genel Direktörü Thibaut Bruttin, Filistinli gazetecilerin itibarsızlaştırılmasına dönük bu süreçle ilgili haber medyasını ve sosyal medya kullanıcılarını dikkatli olmaya çağırdı: ‘İsrail sivil ve askeri yetkililer tarafından teşvik edilen bu kampanyalar, terörist ve Hamas üyesi oldukları yönündeki doğrulanamayan iddialara, sahte suçlamalara ve utanç verici bağlantılara dayanmaktadır. Haber medyası ve sosyal medya kullanıcıları bu tuzağa düşmemelidir: Filistinli gazeteciler, dün Hamas'ın baskısına ve bugün İsrail silahlı kuvvetlerinin ateşine rağmen cesaretle ve profesyonellikle işlerini yapmaya çalışıyor. Eğer ortadan kaldırılırlarsa, bu propagandaya karşı propaganda olacaktır. Bunun kimseye yararı olmaz.’
210’dan fazla gazeteci öldürüldü
Bu karalama ve itibarsızlaştırma kampanyaları, şüpheleri beslerken İsrail ordusunun askeri söylemini de güçlendiriyor. RSF, Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde İsrail ordusunca öldürülen 210'dan fazla gazeteci olduğunu belirtiyor. En az 56 tanesi için, RSF’nin elinde İsrail ordusu tarafından hedef alındıklarını veya görevlerini yerine getirirken öldürüldüklerini gösteren kanıtlar bulunuyor. Filistinli gazetecilerin mesleki itibarlarına gölge düşürmeyi amaçlayan bu girişimler, RSF'nin düzenli olarak gözlemlediği gibi, tekil bir vaka olmaktan uzak. Mayıs 2025'te, Al Jazeera ve Anadolu Ajansı için çalışan bağımsız gazeteci Moamen Abu Alouf’un da, bir yangında küçük bir kızın kurtarılmasını haberleştirmesinin senaryo olduğu ileri sürüldü. Ailesine göre gazeteci, İsrail ordu yetkilisi tarafından yayınlanan ve daha sonra kaldırılan bir paylaşımda hedef gösterildi.
Anadolu Ajansı muhabiri foto muhabiri Anas Zayed Fteiha'nın maruz kaldığı karalama kampanyası da bir başka örneği oluşturuyor. Fteiha, ilk olarak yetkililerce değil, gazetecilerce hedef alındı. Alman tabloid gazetesi Bild, 5 Ağustos'ta yayınlanan bir makalede onu ‘Hamas propagandası yapmak’ ile suçladı. Fransa merkezli Libération gazetesi ve İsrailli kuruluş Fake Reporter, bu görüntünün uydurma olmadığını ve BM tarafından da doğrulanan Gazze'deki kıtlık koşullarında gıda dağıtımını yansıttığını gösterdi.”