YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

“Bütün masalarda olmak” böyle bir şey mi?

Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’li isimlerin tüm sert açıklamalarına rağmen İsrail’in Gazze’deki soykırım politikalarını durdurmakta etkisiz kalıyor. Üstelik bu politikaların en büyük destekçisi ABD’nin başkanı Trump ile Erdoğan’in görüşecek olması AKP medyası tarafından bir müjde imişcesine sunuluyor. Çizgi romanlarda şöyle bir kalıp vardır: “O esnada başka bir yerde”... Evet o esnada başka bir yerde iktidarın, yani Cumhur İttifakı’nın ortağı ve aynı zamanda İmralı Süreci’nin başlatıcısı ve yürütücüsü MHP’nin genel başkanı Devlet Bahçeli şu açıklamayı yapıyordu: "Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek 'TRÇ' ittifakının inşa ve ihya edilmesidir." Bütün bunlara bakıp “İttifakta çatlak mı var?” sorusunu yöneltmek bence anlamsız.

AKP,  son yıllarda bölgesel açıdan etkin bir dış politika yürütme gayesiyle pek çok gelişmede söz sahibi olmak istedi. Ege, Akdeniz, Ortadoğu, Güney Kafkasya, Ukrayna, Balkanlar, AB, hatta Orta Asya. Bilhassa Ortadoğu ve Kafkaslar açısından da gerek Rusya, gerek AB, gerekse ABD’nin yalpalamalarını fırsat olarak gördü, bazı alanlarda müdahale imkânı da buldu. Suriye’de 10 yıl boyunca yaşananlar buna örnek olarak verilebilir. Yayılmacı bir  çizgi de içeren tüm bu  politikaları AKP’nin kamuoyu oluşturucuları “Bütün masalarda varız” cümlesiyle kutluyor ve açıklıyordu.
 
Geride bıraktığımız hafta “Varız da, ne şekilde varız?” sorusunun  yöneltmeyi meşru hale getirdi. Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’li isimlerin tüm sert açıklamalarına rağmen İsrail’in Gazze’deki soykırım politikalarını durdurmakta etkisiz kalıyor. Üstelik bu politikaların en büyük destekçisi ABD’nin başkanı Trump ile Erdoğan’in görüşecek olması AKP medyası tarafından bir müjde imişcesine sunuluyor.
 
Peki masada ne var? CHP Genel Başkanı Özgür Özel geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'da ABD Başkanı Donald Trump'ın büyük oğlu Donald Trump Jr. ile görüştüğünü söyledi.
 
Özel şu iddiaları dile getirdi: "Trump’ın oğluna diyor ki, ‘Bana bir randevu ayarlarsanız, Trump’la canlı yayında bütün dünyanın gözünün önünde Amerika’dan 300 tane Boeing uçağı almanın siparişinin sözünü veriyorum".
 
Özel’in bu iddialarına iktidar kanadından bir süre yanıt gelmedi Gelmediği gibi Trump da Erdoğan ile yapacağı görüşmeye ilişkin şunları söyledi:
 
"Cumhurbaşkanı ile birçok ticaret ve askeri anlaşma üzerinde çalışıyoruz. Bunlar arasında Boeing uçaklarının büyük ölçekli satın alımı, önemli bir F-16 anlaşması ve olumlu sonuçlanmasını beklediğimiz F-35 görüşmelerinin devamı yer alıyor"
 
Yani masada büyük ölçekli bir uçak alımı anlaşması var. Erdoğan günler sonra yaptığı  açıklamada şöyle konuştu: “Bizler, uçak alımlarını filan Özgür Özel’e sorarak bugüne kadar yapmadık ve yapmayız. Zaten bu işlerden de anlamaz. Onun kıratı değil. Dolayısıyla biz Sayın Trump’la herhangi bir alışveriş, Türkiye-Amerika arasında yapacak olursak, bunu zaten oğluyla yapmamıza gerek yok. Trump’ın bizzat kendisiyle yaparız.”
 
Sonuçta Erdoğan “Trump’ın oğluyla görüşmedim” demedi, uçak alımlarını ise “Özel’e (yani ana muhalefet partisine) sormayız” dedi.
 
Burada elbette iki soru akla geliyor. Böylesi büyük bir alışverişi niye ana muhalefet partisine (ve son yerel seçimin birinci partisine) sormasın ki iktidar? Sonuçta bu uçaklar devlet bütçesiyle alınıyor. İkincisi İsrail’in en büyük destekçisi ABD’den bu çapta uçak alınacaksa İsrail’e yönelik tüm o  sert açıklamaların ne anlamı kalıyor?
 
Çizgi romanlarda şöyle bir kalıp vardır: “O esnada başka bir yerde”... Evet o esnada başka bir yerde iktidarın, yani Cumhur İttifakı’nın ortağı ve aynı zamanda İmralı Süreci’nin başlatıcısı ve yürütücüsü MHP’nin genel başkanı Devlet Bahçeli şu açıklamayı yapıyordu:
 
"Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek 'TRÇ' ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da Türkiye, Rusya ve Çin'den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir.”
 
Pek çok yorumcu haklı olarak “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” mealinde sorular sorarken Bahçeli’nin açıklaması Erdoğan’a hatırlatıldı. Erdoğan şu ilginç yorumu yaptı: "Doğrusu ben onu tam takip edemedim, hayırlısı olsun inşallah."
 
İşler böylece daha da tuhaf bir hal almışken Bahçeli ikinci bir çıkış daha yaptı ve “Artık, askerî seçenek de dahil olmak üzere, İsrail’e karşı sert bir ültimatom vermenin zamanı gelmiştir” dedi, ayrıca “İslam dünyasının NATO benzeri bir yapıya ihtiyacı var" çıkışını yaptı.
 
Bütün bunlara bakıp “İttifakta çatlak mı var?” sorusunu yöneltmek bence anlamsız. İktidar her nabza göre şerbet veriyor diyebiliriz belki. Belki de herkes kafasına göre takılıyor, bu da mümkün. Ya da Trump ile görüşmeye ve uçak alımına yönelik olası seçmen tepkilerinin gazı alınıyor denebilir. Ama bu son seçenek de bence çok geçerli değil. Çünkü ne AKP ne de MHP seçmeninin partilerinden tutarlılık gibi bir beklentisi yok. Yani, diyelim ki ABD’den “büyük ölçekli” uçak alındı, seçmen ne diyecek ki?
 
Neyse. ABD Başkanı Donald Trump, 25 Eylül'de  yani bu gazete elinize geçtiğinde Erdoğan’ı Beyaz Saray'da ağırlayacağını açıkladı. Bakalım masada ne olacak?