Paşinyan’ın programı ne vadediyor?

20 Eylül Cumartesi günü Yerevan’da, Başbakan Nikol Paşinyan’ın liderliğini üstlendiği, Sivil Sözleşme Partisi’nin yedinci kurultayı gerçekleşti. Kurultayda parti tüzüğünde yapılması düşünülen değişikliklerle beraber 2026 seçimlerinde halkın oyuna sunulacak parti programı ile birlikte Dördüncü Cumhuriyetin de defacto başladığı duyuruldu. Seçimlerde halktan yeni anayasanın halk oylamasına sunulmasına fırsat verecek bir çoğunluk talep edildi.

Programın merkezinde, Başbakan’ın uzun zamandır kamuoyunun dikkatine sunduğu ve zaman zaman ciddi eleştirilere de konu olan, “Gerçek Ermenistan ideolojisi” yer alıyor. Bugüne kadar duymayanlar için bu ideoloji; basit ama sarsıcı bir iddia ortaya koyuyor: Ermenilerin anavatanı, hayali coğrafyalar değil, uluslararası alanda tanınmış 29.743 kilometrekarelik Ermenistan Cumhuriyeti’ni ifade ediyor. Bu vurgu, daha önce sık sık “kaybedilmiş vatanlar” üzerinden kurulan siyasi hayallere bir mesafe koyuyor. Aynı zamanda, devletin bugünkü sınırlarını nihai referans olarak tanımlayarak, yine öncekilere göre daha pragmatik bir “gerçekçilik” öneriyor.

Sivil Sözleşme, “Devlet sensin, sen Ermenistan Cumhuriyetisin” sloganıyla, birey ile devleti özdeşleştiriyor. Bu, “vatansever”liği devletin çıkarları ve yükümlülükleriyle doğrudan ilişkilendiren bir yaklaşım.

Program, “millet” ve “halk” arasındaki farkı özellikle vurguluyor. Millet etnik ortaklığa dayalı bir topluluk iken, “halk” siyasal ehliyeti olan, anayasayı yapan ve iktidarın kaynağı olan topluluk olarak tanımlanıyor. Böylece Ermenistan’daki tüm vatandaşların, milliyetlerinden bağımsız olarak “Ermenistan halkı” çatısı altında birleştiği söyleniyor. Bu yaklaşım, diaspora için de yeni bir kapı aralıyor. Ermenistan Cumhuriyeti tüm Ermenilerin anayurdu olarak kabul edilirken, diasporanın potansiyeli de “vatandaşlık” çerçevesinde tanımlanmaya çalışılıyor.

“İnsan en yüce değerdir” ile temel ihtiyaçların karşılanması için devletin yükümlülüklerini ortaya koyarken bireysel özgürlükler, kadın erkek eşitliği gibi konuları ulusal değerlerin bir parçası olarak kabul ediyor. Ermeni mutfağından müziğine, doğasından folkloruna, devlet yapısından insan sevgisine ve başkalarına saygı ve hoşgörüye, ülkedeki azınlıkların geleneklerinden diaspora ve onun potansiyeline uzanan geniş bir listeyle ulusal değerlerin yeniden tanımlanmasıyla, geçmişle bağı koparmadan modern bir kimlik inşa edilmeye çalışıyor.

Ekonomiyle ilgili bölümdeki temel slogan; “Zenginleş ve zenginleştir.” Bu noktada bireysel emeğin, mutluluğun ve başarının toplumsal refaha dönüşmesi gerektiği söyleniyor. Refahın, eşitlik, adalet ve üretkenlik ortamında mümkün olacağı belirtiliyor.

Dış politikada denge arayışı

Dış politika bölümünün -hatta belki de tüm programın- en dikkat çeken vurgusu “Barış, komşular arasında dış desteğe ihtiyaç duymadan birlikte yaşama becerisidir” başlığı. Ekonomik karşılıklı bağımlılıklar barışın garantisi olarak sunuluyor. Ama aynı zamanda güçlü bir ordunun da vazgeçilmezliği dile getiriliyor. Program, Ermenistan’ın barış arzusu ile güvenlik kaygısı arasındaki dengeyi yeni bir anlayışla sürdürmeye çalışıyor. Program, son dönemde sıkça kullanılan bağımsızlık vurgusunu; “az sayıdan çok sayıda devlete bağımlı olmak”la yapıyor. Bu bağımlılığı herkese eşit bağımlı ve statik değil, birine bağımlılığı diğerleriyle dengeleyen ve dinamik bir süreç olarak tanımlıyor. “Gelecek bir projedir. Proje varsa gelecek de vardır” cümlesiyle kaderci bakışı daha rasyonel bir yaklaşımla değiştirmeye çalışıyor. Geleceğin öyle veya böyle geleceğini; ancak bugün yapılacak olan planlama ve kolektif çabayla inşa edilen geleceğin önemi özellikle vurgulanıyor.

Sivil Sözleşme’nin programı, kâğıt üzerinde tutarlı bir vizyon çiziyor. Güçlü devlet, mutlu birey, şefkatli toplum, ulusal değerler, tarihsel hafıza ve modern kimlik vb konular, geniş bir çerçevede yeniden tanımlanıyor.

Ama asıl mesele, bu ideolojinin pratikte nasıl işleyeceği. Ermenistan’ın ekonomik kapasitesi, “zenginleş ve zenginleştir” iddiasını nereye kadar gerçekleştirebilir? Diaspora ile kurulmak istenen yeni bağ, fırsatları mı çoğaltır, yoksa var olan gerilimleri daha da mı derinleştirir? Barış–güvenlik ikilemi sahada nasıl bir gerçekliğe dönüşür?

Sivil Sözleşme, “Gerçek Ermenistan” söylemiyle hem umut veriyor hem de sınanacak bir çıta koyuyor. Çünkü günün sonunda sorulması gereken belki de şudur: “Gerçek Ermenistan” bir ideoloji midir, yoksa zorlu bir imtihanın adı mı?

        

Kategoriler

Toplum

Etiketler

Ermenistan Başbakan


Yazar Hakkında